Hoş gör ki hoş görülesin

3dk okuma

Oruç ibadetinin temelinde, açken bile insanlara anlayışlı ve hoşgörülü davranmak vardır. Bu anlayış özünü “Hoş gör ki hoş görülesin” hadisinden alır.

Haberin Devamı

ONA laf anlatılmaz”, “O, bildiğini okur”, “Nuh der, Peygamber demez”, “Yerinden milim oynamaz...” Katı, inatçı, sabit fikirli insanlarla birlikte yaşamak ne zordur değil mi? Onların uzlaşmaz tavrı, ailede, işte ve toplumda gerilime neden olur. Hele de “iki inatçı keçinin” karşı karşıya gelmesi en fenasıdır. Çünkü bu inatlaşma çözümsüzlük, ayrışma hatta çatışma ile sonuçlanabilir.

*

“Dediğim dedik” insanlar, sadece kendi isteklerinin yapılmasını kabul ederler. Öyle ki katılığı “taassup – bağnazlık” noktasına vardıranlar baskıcı insanlara dönüşebilirler. Hz. Peygamber’in bir duası, bu konudaki düşüncesini tereddüde hiç yer bırakmayacak şekilde açıklar: “Yâ Rabbi, beni zorba ve inatçı olmaktan koru!

Hoş gör ki hoş görülesin

SEBAT İLE İNAT

Haberin Devamı

İnatçılık, zaman zaman kararlı olmakla karışır. “Bir inat, bir murat” atasözü, insanın hedefine ulaşması için ısrarlı, dirençli olması gerektiğine işaret eder. Oysa burada sözü edilen “İnadım inat” değil, “sebat etmek” halidir. Ayrıca inançlı ve kararlı olmak, başka görüşlere kapalı olmayı gerektirmez. İnanç, ilkeler üzerine inşa edildiğinde insanın yolunu aydınlatır; ilerlemesine ışık tutar. “Katır (keçi) inadı” ise kişinin bulunduğu yerden asla kıpırdamaması anlamına gelir. Çünkü “sabit” fikirliler değişim ihtimalinden bile hoşlanmazlar.

KEMALE ERMEK İÇİN

Kuran, “Biz, babalarımızdan gördüklerimizden başka bir şeye inanmayız” diyen dar görüşlü, inatçı insanları eleştirir. Onlara “Aklınızı kullanmaz mısınız?” diye seslenir; doğayı gözlemlemeye; kâinatın, alemlerin kaynağı hakkında düşünmeye çağırır. Özellikle Hz. İbrahim kıssası, onun nasıl bir sorgulama sürecinden geçtikten sonra Allah’ın varlığına ve birliğine inandığını anlatır. Kuran’da belirtildiği üzere din, bir tekâmül (gelişim, olgunlaşma) sürecidir: “Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim. (Maide, 3)”

BAŞKA TÜRLÜ DE OLABİLİR

Kuran, olayların her zaman kişinin düşündüğü gibi sonuçlanmayacağını anlatan kıssalarla (Hz. İbrahim, Hz. Yusuf, Hz. Musa, Hz. Meryem...) doludur. Keza Saba melikesi (kraliçesi) şöyle söyler: “Ey ileri gelenler! Durumum hakkında bana görüş bildirin. Sizler yanımda bulunmadıkça (size danışmadan) hiçbir işe kesin olarak karar vermem. (Neml, 32)” Yani insan, hayattaki olasılıklara açık olmalı ve başkalarının fikirlerine değer vermelidir. Zaten, ‘Her şeyin doğrusunu sadece ben bilirim’ demek, kişinin kendisine ilahi bir kudret atfetmesidir. Ki bu da kibrin zirvesidir.

Haberin Devamı

İNATÇILIĞIN İLACI

İnatçılığın ve katılığın ilacı, açık görüşlü ve yumuşak olmak. Taassup ise ancak müsamaha, hoşgörü ile giderilir. Hoşgörü, sadece “Dinde zorlama yoktur (Bakara, 256)” esasına dayanan dini hoşgörüden ibaret değil elbette. Bunun yanında, bir de gündelik hayattaki açık görüşlülük meselesi var. Gelin, kendimize soralım... Acaba başkalarının fikirlerini itiraz etmek için mi dinliyoruz, yoksa anlamak için mi? “Hayatta vazgeçmem” dediğimiz fikirlerimize yürekten inandığımız için mi yoksa “babalarımızdan böyle gördüğümüz” için mi sahip çıkıyoruz? Galiba en iyisi, başkalarından önce kendimizle inatlaşmayı bırakmak.

BİR ESER
DOĞAYLA İÇ İÇE

KİMİ eserler vardır, ihtişamıyla öne çıkar. Bazıları yenilikçi biçimleriyle, bazısı yapımında kullanılan teknikle veya malzemelerle farklıdır. Ünlü bir mimarın elinden çıkan veya büyük bir hükümdarın yaptırdığı eserler de özel bir ilgi çeker. Bosna’daki Balagay (Blagaj) Tekkesi ise bunlarla değil, çevresiyle olan uyumu ve alçakgönüllülüğü ile özeldir.

Hoş gör ki hoş görülesin

*

Haberin Devamı

1520 yılı civarında Anadolu’dan gelen dervişler tarafından yapıldığı düşünülen tekke, yüzyıllar boyunca insanlara bir “manevi buluşma merkezi” olarak hizmet etse de, Yugoslavya idaresinde uzun yıllar kapalı kalmış. Bosna Savaşı ardından restore edilerek yeniden ziyarete açılmış. Buna Nehri’nin hemen yanı başında, çevresinin doğal bir uzantısı gibi duran Osmanlı mimarisinin bu zarif örneği, eskiden olduğu gibi yine insanları kendine çekmeye devam ediyor.

BİR AYET

HİÇBİR şey hakkında: ‘Bunu yarın mutlaka yapacağım’ deme. (Kehf, 23)

BİR HADİS

SİZ kolaylaştırıcı olarak gönderildiniz, zorlaştırıcı olarak değil. (Tirmizî, Tahâret, 112)

Yazarın Tüm Yazıları