Paylaş
ÜÇ AYLAR
İşte İslam kültüründe “Üç Aylar” diye bilinen dönem de böyledir. Ay takvimindeki recep, şaban ayları aslında “Ayların Sultanı” ramazan için bir tür hazırlık dönemidir. İki ay boyunca sürekli olmasa da seçili günlerde oruç tutulur. Yine recep ve şaban içindeki kandil gecelerinde özel olarak Kuran okunur, ibadet edilir. Kandillerde birbirine hayır duaları edip iyi dileklerde bulunmak âdettendir.
Üç Aylar’daki kandil gecelerinden ilki, dün geceki “Regaip Kandili” idi. Onu Miraç ve Berat kandilleri izleyecek. İslam medeniyetinin geceleri aydınlatan kandil geleneği, ramazan ayı boyunca her akşam iftarda yakılan ışıkların provası gibidir. Kandil gecelerindeki manevi iklim, “bin aydan hayırlı” Kadir Gecesi’nin habercisidir adeta.
PUAN TABLOSUNDA YÜKSELMEK
İnançlı bir Müslüman için yaptığı her iyilik, her güzel davranış kendisine artı puan kazandırır. Karşılık beklemeksizin sadece “Allah rızası için” insanlara yardımda bulunmak, güler yüzlü ve tatlı dilli olmak, sertlikten kaçınmak, olaylara olumlu yaklaşmak... Böyle güzel davranışlarla toplanan “sevap puanları” onu maneviyat liginde üst sıralara taşır. Bu doğrultuda içten gelerek gönüllü yapılan, yani nafile ibadetlerin özel bir değeri vardır. İşte ramazana giden yolda, recep ve şaban ayları da, bu nafile ibadetlerin daha fazla yerine getirildiği bir “sezon öncesi hazırlık kampı” gibidir. 11 ay boyunca ihtiyaç duyulan “manevi kondisyon” ise, asıl ramazanda depolanır.
*
Hazırlık kampında “iyi bir hava” yakalayanlar, sezon boyunca başarılı maçlar çıkarırlar ya... Her mücadeleden manevi puanla ayrılmak isteyenler için de “Üç Aylar” böyle olsun; günü-gecesi hayırlara, güzelliğe ve iyiliğe vesile olsun.
GÖNÜLLÜLÜK ESASTIR
Hz. Peygamber’in recep ayı başlarken ettiği dua, “Üç Aylar” anlayışının temelini oluşturur: “Allahım! Receb ve şâbanı bize mübarek kıl ve bizi ramazana ulaştır.” Öte yandan recep ve şaban aylarıyla kandil geceleri etrafında oluşan gelenekler, Hz. Peygamber’den çok sonraları şekillendi. Bu geleneklerin başlangıcı Abbasi, Fatımi dönemlerine kadar geri gitse de, “Üç Aylar” günümüze ulaşan rengine Osmanlı devrinde kavuşmuştur.
*
Kimi âlimler, kandil gecelerinin Hz. Peygamber’den çok sonra kutlanmaya başlandığını, dolayısıyla bu günlere ve gecelere özel bir anlam yüklenmesinin sakıncalı olduğunu savunmuştur. Öte yandan genel görüş, bunların “bidat-ı hasene”, yani “güzel eklentiler” olduğu yönündedir: Kuran okumak, namaz kılıp oruç tutmak, İslam’ın temel ibadetlerindendir. Keza hayır duasında bulunup iyiliği istemek de... Bunları Üç Aylar’da gönüllü ibadetler olarak yerine getirmek, hayırlı ve güzel davranışlardır... Ne dine, ne ibadetlerin özüne aykırı olmadıkları gibi insanlar arasında iyiliği yaymak için vesile olarak görülürler.
ŞAH CİHAN
GÜNÜMÜZDEN 430 yıl önce, 5 Ocak 1592 tarihinde, Lahor şehrinde (Pakistan) bir bebek dünyaya geldi. Ona “Şehabeddin Muhammed” adı verildi. Ancak tarih onu, kazandığı bir zafer ardından babasının verdiği isimle tanıdı: Şah Cihan.
*
Babürlü İmparatorluğu’nun en önemli sultanlarından olan Şah Cihan, pek çok bölgeyi idaresi altında birleştirdi. Bu sayede imparatorluk sınırları, günümüz Hindistan’ı, Pakistan’ı ve Bengladeş’ini kapsayan 3 milyon kilometrekarelik muazzam bir büyüklüğe ulaştı.
*
Şah Cihan’ın medeniyete en önemli katkılarından biriyse yaptırdığı eserlerdir. Bunlar içinde en meşhuru, çok sevdiği hanımı Mümtaz Mahal’in ve kendisinin defnedildiği Tac Mahal’dir. Ancak banisi olduğu mimari şaheserler bununla sınırlı değildir: Lal (Kızıl) Kale, Delhi Cuma Camisi, yeniden inşa edilen Agra Kalesi ve kendi adını taşıyan cami... Tüm bu müstesna eserlerin ortaya çıktığı Şah Cihan dönemi, Hindistan’da Türk kökenli Babürlü devrinin ve İslam medeniyetinin zirvesi olarak değerlendirilir.
Paylaş