Paylaş
Bu çok üzücü olaya, kuraklığın yanı sıra tarım nedeniyle göle yeterli su gitmemesinin neden olduğu söyleniyor. Bilimsel rapor henüz açıklanmadığı için tam nedeni bilemiyoruz. Ama çevre sorunlarının, doğal kaynakların yanlış tüketimiyle bağlantılı olduğu aşikâr.
Hz. Peygamber’in su kullanımıyla ilgili bir tavsiyesinin, bu çağda bile layıkıyla anlaşıldığını söylemek çok zor... Resulullah, bir gün nehirden getirilen bir kap suyla abdest almış. Kapta kalan temiz suyuysa geri vererek şöyle demiş: “Bunu nehre boşaltın. Ola ki ileride bir canlının kursağına gıda olur.” Bizler, sadece kendi gıdamızın derdine düşüp diğer “canlıların kursağını” görmezden gelirsek, çevremizin iyiye gitmesi mümkün mü? Kendimizi dünyanın tek ve mutlak hâkimi zannetsek de aslında hepimiz doğal hayatın parçasıyız: “İki kanadıyla uçan kuşlardan ne varsa hepsi ancak sizin gibi topluluklardır (En’âm, 38)”.
*
İslam medeniyetinde kuşların ve tüm canlıların varlığını gözetmek, sadece dünyevi değil aynı zamanda manevi bir sorumluluktur: “Hiçbir kişi yoktur ki bir serçeyi yahut ondan daha büyük bir canlıyı haksız yere öldürsün de yüce Allah ona bunun hesabını sormasın!” Hz. Peygamber bir sahabeden, elindeki yavru kuşu derhal yuvasına geri bırakmasını; kuşun “annesini üzmemesini” istemişti. Kuşları ve yuvalarını korumaya yönelik bu hassasiyeti, mimaride bile görmek mümkündür. Örneğin Osmanlı’da cami duvarlarına kuş evleri, avlulara ve mezarlıklara kuşlar için su hazneleri inşa edilirdi. Bazı köylerdeyse güvercinlikler bulunurdu.
*
Osmanlı’da kafesteki esir kuşların özgür bırakılması gibi ilginç bir hayır-sadaka geleneği vardı. Günümüzdeyse çevre kirliliği nedeniyle gökyüzü dev bir kafese dönüşüyor. Ellerimizle inşa ettiğimiz bu “gök-kafes”te esir ve nefessiz kalmak istemiyorsak, hepimiz doğaya daha fazla özen göstermeliyiz.
ALLI TURNAM BİZİM ELE VARIRSAN
BÜLBÜLDEN güvercine, leylekten efsanevi Zümrüdüanka’ya kadar pek çok kuş türü, önemli manevi simgelerdir. Anadolu’daki erken dönem mezar taşlarında görülen kuş figürleri, muhtemelen ölen kişinin “uçmağa” giden, yani cennete “uçan” ruhunu simgeliyordu.
*
Tuz Gölü’ndeki “flamingolar”, Anadolu’da daha ziyade “allı turna” olarak bilinir. Her yıl uzak diyarlara göçen turnalar, eski Türk kültüründe, ölümden sonra ruha eşlik eden kutsal bir rehber olarak görülmüştür. Ona duyulan bu saygı Anadolu’da devam etmiş ve öldürülmesi halk arasında günah sayılmıştır. Turnalar ayrıca sadakat sembolü ve hasret çeken âşıkların beklediği habercidir: “Gidin turnalar gidin/Yârime selam edin”.
*
Alevi-Bektâşi kültüründe “Turnalar Semahı”, ruhun kademe kademe, döne döne yüksek manevi makamlara çıkışını anlatır. Pir Sultan Abdal’a göre, turnalar Hz. Ali’den gelen bir ses, bir habercidir: “Hazret-i Şah’ın avazı, turna derler bir kuştadır”. Ayrıca Hz. Ali’ye ulaşmanın sembolüdür: “Yemen ellerinden beri gelirken / Turnalar Ali’mi görmediniz mi? / Havalar üzerinde sema ederken / Turnalar Ali’mi görmediniz mi?”
KARGA KADAR OLABİLDİK Mİ?
KUŞLARA inanç kültüründe ve Kuran’da sıkça rastlarız. Örneğin “kanat çırparak uçan kuşlar”, Allah’ın Rahman sıfatının bir tecellisi olarak tarif edilir (Mülk, 19). Hüthüt (ibibik) kuşunun yanı sıra karga da Kuran’da anılır. Hz. Âdem ile Hz. Havva’nın oğullarından Kabil, kıskançlık sonucu kardeşi Habil’i öldürür. Kabil, bu esnada yeri eşeleyen bir karga görür: “Derken Allah, kardeşinin cesedini nasıl gömeceğini ona göstermek için yeri eşeleyen bir karga gönderdi. [Katil kardeş] ‘Yazıklar olsun bana! Şu karga kadar da olamadım mı ki, kardeşimin cesedini gömeyim’ dedi ve yaptığına pişmanlık duyanlardan oldu” (Maide, 31). Kuran’daki bu kıssa, insanın kargadan bile “insanlık” öğrenebileceğine işaret eder.
*
Araştırmalar, karga familyasındaki kuşların hafızası güçlü, birkaç aşamalı problem çözebilen, alet kullanabilen, çok zeki canlılar olduğunu kanıtlıyor. Üstün yön bulma yetenekleri ve sürü halinde hayli karmaşık ama uyumlu uçuşları, diğer kuşların da aslında “kuş beyinli” olmadıklarının göstergesi. Biz insanlar, kibre kapılıp gökyüzüne bile “tepeden bakmaya” ne kadar da meyilliyiz... Oysa atalarımızın dediği gibi, “Tek kanatla kuş uçmaz”. Bir kanatta akıl, diğer kanatta vicdan olmadan yükselmek mümkün değil.
Paylaş