Gençliği kaçırmadan

HZ. Peygamber, insanın kaybetmeden önce kıymetini anlaması gereken beş şey arasında gençliği de saymıştır: “Yaşlılık gelmeden gençliğin değerini... iyi bilmelisin.” Aynı hadiste geçen “sağlık, hayat, boş zaman” kavramları da geleneksel olarak gençlikle ilişkili görülmüştür.

Haberin Devamı

Yani sağlıklı, hayat dolu gençlik, pek çok açıdan insanın altın çağıdır.

TARİH YAZAN GENÇLER

İslam tarihinin yazılmaya başladığı ilk yıllarda gençler, çok önemli görevler üstlendiler. İslam karşıtı kodamanlar, inananları “bir kısım gençler ve köleler” diye azımsamaya çalışsalar da onları kaygılandıran tam da buydu aslında. Çünkü o “bir kısım gençler” kendi evlatlarından, yeğenlerinden başkası değildi. Saltanatlarının devamı olarak gördükleri gençler, bir ideal peşinde malı mülkü terk edip Medine’ye göçüyordu. Üstelik inançları uğruna her türlü fedakârlığı yapmaya hazırdılar.

*

Sonraki kuşaklar, Müslümanlığı o yılların gençlerinden dinledikleri şekliyle öğrendiler. Hz. Ali başta olmak üzere, Hz. Peygamber’in yakınında bulunan gençler, İslam’ın bilgi birikiminin temel taşları olmuşlardır. Yani, ilk dönemin Müslüman gençleri, İslam medeniyetinin kurucu unsurları arasındadır.

Haberin Devamı

Gençliği kaçırmadan

ONLARIN OMUZLARINDA

Yüzyıllar sonra... Üzerinde yaşadığımız bu vatan da gençlerin fedakârlıkları sayesinde bugünlere erişti. 1912–1922 arasındaki 10 yıllık savaş döneminde, hepsi bizim ailelerimizden olan milyonlarca genç hayatını Sarıkamış’ta, Çanakkale’de kaybetti. İşgal edilmiş bir ülkede, 38 yaşındaki Atatürk’ün (o tarihte Mustafa Kemal Paşa) 19 Mayıs 1919’da başlattığı Kurtuluş Savaşı, yine gençlerin tüm cephelerdeki mücadelesiyle kazanıldı. Onlar bağımsızlık uğruna, Antep’ten Dumlupınar’a kadar dört bir yanda canlarını feda ettiler.

Gençliği kaçırmadan

*

Gençler, ülkenin yeniden inşasında da en ön saftaydı. Türkiye Cumhuriyeti, elindeki kısıtlı olanaklara rağmen gençlerini yurtdışında nitelikli, bilimsel eğitim veren okullara gönderdi. O gençler, eğitimlerini tamamlar tamamlamaz hizmet aşkıyla memleketlerine döndüler. Onlara rol modeli olan Atatürk, Cumhuriyet’i sadece mecazi bir anlamda değil fiilen de gençlere emanet etmiştir. İşte o idealist kuşak, 1980’lere kadar neredeyse 50 yıl boyunca Türkiye’nin her sahadaki atılımlarının öncüsü oldu. Tarımdan endüstriye, mühendislikten tıbba...

Haberin Devamı

KAYBOLAN YILLAR

Ne acıdır ki onlardan belki daha idealist olan sonraki kuşaksa dünya genelindeki Soğuk Savaş ortamından büyük yara aldı. Binlerce genç 1970’li yıllarda “sağ-sol” çatışmasında hayatını kaybetti. Pek çoğu eğitimlerini tamamlayamadan vatanlarını terk etmek durumunda kaldı. Bir kısmı da gençlik yıllarını ve sağlıklarını hapishanelerde yitirdiler. 90’lı yıllarda iyice alevlenen terör belası ise binlerce gencin hayatının kararmasına neden oldu.

YURTDIŞINA KAPAĞI ATMAK

Son dönemdeki kamuoyu araştırmaları, gençlerin geleceklerinden büyük kaygı duyduğunu gösteriyor. İşin garibi günümüz Türkiye’si, Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki harap halinden çok daha fazla olanağa sahip. Buna karşın gençliğin önemli kısmı, o “fakir ve bitap” ülkenin gençlerinden çok daha karamsar. Eski devirlerde “vatana dönmek” bir sevinç ve şükür nedeniyken, bugün “yurtdışına kapağı atmak” kurtuluş reçetesi gibi algılanıyor. Çünkü kendi çabalarıyla ülkelerinin -ve hatta dünyanın- daha iyi bir yer olacağına inanmıyorlar; inanamıyorlar. Karamsarlık ve amaçsızlık, belki de gençliğin başına gelebilecek en büyük felaket.

Haberin Devamı

Gençliği kaçırmadan

BİLSE, YAPABİLSE

Elbette tüm bu değişimden ötürü gençleri suçlayıp onları sorumsuzlukla itham etmek haksızlık olur. Tarih bize gençlerin inançları, vatanları, idealleri uğruna her türlü fedakârlığı gösterebilecek güçte olduğunu gösteriyor. Eğer onlara ihtiyaçları olan değerleri kazandıramıyorsak, “kendi başının çaresine bakmak” dışında bir gelecek hedefi veremiyorsak yetişkinler olarak hatayı kendimizde aramamız gerekmez mi?

*

Unutmayalım ki sadece insanlar değil, ülkeler ve medeniyetler de yaşlanır. Yani geçen yıllara rağmen genç kalabilmek, kendini sürekli yenileyebilmek aslında hayati bir ihtiyaç. Malum... Gençliğin üstünlüğü enerjisi, eksiği ise tecrübe. Gençliğin enerjisiyle bilgeliği verimli şekilde buluşturan toplumlar, büyük atılımlar yapmayı başarıyorlar. İşte bu sebeple, toplum olarak da “yaşlılık gelmeden gençliğin değerini iyi bilmek” lazım. Sadece 19 Mayıs’ta değil, her gün, her fırsatta, her alanda.

Yazarın Tüm Yazıları