Paylaş
Her tuşun işlevi önceden tanımlı. Yeşil tuş çalıştırıyor, kırmızı durduruyor; yukarı itince güç artıyor, aşağı itince azalıyor vs. Bu paneli kullanırken yaptığımız seçimlerse bize ait; istediğimiz herhangi bir tuşa basabiliriz. Yetki de sorumluluk da bizde.
*
Pek çok kişinin aklını kurcalayan “kader-irade” ilişkisi, İslam anlayışında işte bu “kontrol paneline” benzer. Yani dünya yaşantısının ve doğanın kuralları önceden belirlenmiştir. Örneğin, insanın ölümlü bir varlık oluşu, kaderidir. Ancak, seçimlerimizin sorumluluğu bize, yani insanlara aittir.
BİZ DEĞİŞTİRMEDİKÇE
İslam inancında insan, sadece “yazılmış” komutları yerine getiren bir robot değildir. “İstediğini yapmakta (Fussilet, 40)” hürdür ama bunun da sorumluluğunu taşır. Nitekim Kuran, dünyada düzenin “insanların bizzat kendi işledikleri yüzünden (Rum, 41)” bozulduğuna işaret eder. Ve insanları tedbirli olmaya davet eder: “Kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın (Bakara, 195).”
*
Ölüm insanın kaderi olsa bile, bir Müslümandan hayatta kalmak için mücadele etmesi istenir. Her zaman tedbirli davranması veya hasta olduğunda tedavi olması beklenir. Aynı şekilde başkalarının yaşam hakkını koruması da gerekir.
BÖYLE Mİ YAZILMIŞ
İslam’da sosyal konum da “değişmez bir alınyazısı” değildir. Örneğin kişinin çalışıp fakirlikten kurtulma hakkı olduğu gibi zenginin de fakire yardım sorumluluğu vardır. Her Müslüman “Allah rızası için” bir başkasının sıkıntısını gidermeye gayret etmeli, herkesin hukukunu korumaya özen göstermelidir. Ayrıca hatada ısrar “kader” değil, kişinin yanlış tercihidir. Hz. Peygamber bu konuda şu hatırlatmayı yapmıştır: “Mümin aynı delikten iki defa sokulmaz.”
*
İslam’da “olana rıza göstermek” ancak manevi bir tavırdır. Bu manevi tavır, dünyevi sorunları çözmeye, hataları gidermeye engel değildir. Tam tersine “tekâmül” yani gelişip olgunlaşmak, maddi-manevi bir görevdir. Dolayısıyla insan her zaman daha iyisini, daha doğrusunu aramakla mükelleftir.
*
Ne acıdır ki ülkemiz doğal afetlere, ölümlü kazalara sık sık sahne oluyor. Bu olaylarda ihmallerin, eksik tedbirlerin can kaybına neden olduğunu üzülerek görüyoruz. Hal böyleyken hatalarda ısrarı, “alınyazısı” diyerek kanıksayamayız. Dolayısıyla iş kazalarını sıfırlamak için daha fazla gayret etmeliyiz. Acıları çekişme konusu yapmak yerine yanlışlardan ders çıkarıp öğrendiklerimizi daha ileri tedbirlere dönüştürmeliyiz. Toprak altında şehit düşen nice emekçiden helallik istiyorsak daha güvenli bir dünya için çalışmak hepimizin borcu.
KADERDEN KAÇILMAZ MI
KAZA ve kader konusu, yüzyıllardır insanların üzerinde en fazla tartıştığı konulardan biridir. Öyle ki getirilen açıklamalar, her devrin değer yargılarına doğrudan etki etmiştir. Mesela antik Yunan trajedileri, çoğunlukla “kendisinden kaçılamayan kader” temasını işlerler. Kahramanlar ne yaparsa yapsınlar, “tanrıların ördüğü kaderden” kaçamazlar. Ateist düşünce, bunun tam tersine, kader diye bir şey olmadığını öne sürer; tüm eylemlerin sadece bizim kararlarımız sonucu şekillendiğini savunur; insan iradesinin ötesinde bir iradenin varlığını reddeder.
*
İslam ise ilahi irade ile insan iradesini bir bütün olarak kabul eder. Kuran, “Sizi de, yaptıklarınızı da Allah yaratmıştır (Saffat, 96)” der. Bununla birlikte iyilik ve kötülük arasında seçim yapma özgürlüğü insana aittir (Nisa, 79). Yani insanlar, kendi eylemlerinde irade sahibidirler: “Bir toplum kendisindekini değiştirmedikçe Allah onlarda bulunanı değiştirmez (Ra’d, 11).”
HATALARLA İLERLEMEK
MEDENİYETİN ilerlemesi, çoğu zaman bilinmezleri ve riskleri beraberinde getirir. Çünkü insan, kusursuz bir varlık olmadığı için “kusursuz tedbir” diye de bir şey yoktur. Ne kadar dikkat edilirse edilsin, yine de gözden kaçan ihtimaller, dolayısıyla kazalar olabilir. Zaten aksi olsaydı dünyanın en gelişmiş aygıtlarından biri olan uzay mekiği, tüm dünyanın gözü önünde fırlatıldıktan kısa süre sonra patlamazdı. Ne var ki bu faciadan gerekli dersler çıkarıldı ve güvenlik açığı sonraki uçuşlarda giderildi. Yani gelişme yolunda hatalarla karşılaşabiliriz. Asıl marifet, bu hataları tekrar etmemek ve insan hayatını olabildiğince korumak.
Paylaş