Paylaş
BİR BAŞIMIZA
Malum... Kendi ellerimizle kirlettiğimiz dünyamız git gide ısınıyor, kavruluyor. Orman yangınları yerkürenin dört bir yanında muazzam bir tahribata yol açıyor. Yangınlar bir başladı mı, kolay kolay söndürülemiyor. Öte yandan seller kasabaları, binaları, araçları önüne katıp sürüklüyor. Küresel çevre sorunlarını çözmek için tüm devletlerin işbirliği şart. Bizlerse kendimizi, bu büyük resimde küçücük ve etkisiz görebiliriz. Ama unutmayalım ki “Ateşi tek başımıza söndüremesek bile, hiç değilse içimiz rahat gideriz bu yolda”.
NELER YAPABİLİRİM?
Bu vesileyle çevre kirliliğine karşı bireysel olarak alabileceğimiz bazı temel önlemleri bir kez daha hatırlayalım...
Odadan çıkarken ışıkları söndürmek
Tasarruflu ampulleri tercih edip, zorunlu olmayan ışıkları kullanmamak
Diş fırçalarken, el-yüz yıkarken, tıraş olurken musluğu sürekli açık tutmamak
Bulaşık ve çamaşır makinesini iyice dolduktan sonra çalıştırmak
Ozon tabakasına zarar vermeyen bakım ürünlerini tercih etmek
Naylon kullanımını elden geldiğince azaltmak
Ambalaj ve poşetleri tekrar tekrar kullanmak
Boş kâğıtların her yüzünü kullanıp gereksiz kâğıt çıktılardan kaçınmak
Kâğıt havlu ve peçete kullanımını azaltıp, küçük boyları tercih etmek
Geri dönüşüm kumbaralarını değerlendirip çöpleri azaltmak
Doğada çöp ve özellikle cam atık bırakmamak
Yakın yerlere yürüyerek veya bisikletle gitmek
Toplu taşımayı tercih etmek (pandemi haricinde)
Aynı noktaya giderken birlikte yolculuk etmek (pandemi haricinde)
Araçların bakımlarını tam, emisyon ölçümlerini zamanında yaptırmak
BİR GÜN DEĞİL, HER GÜN
Bu ve benzeri önlemleri aslında hepimiz biliyoruz. Ama asıl mesele bilmek değil, sürekli olarak yapabilmek. Üretim ve tüketim ateşi, Sanayi Devrimi’nden beri her geçen gün büyüyor. Nemrut’un Hz. İbrahim’i ateşe atması gibi, bizler de doğayı parça parça ateşe atıyoruz. Menkıbeye göre karınca, Nemrut’un ateşini söndürmek için üstüne düşeni yapmış. Şimdi sıra bizde. Gündelik hayatta gereksiz ve aşırı kullanımdan yani israftan kaçınmaya daha fazla gayret edelim. “İnsanların kendi işledikleri yüzünden karada ve denizde düzen bozuldu. (Rum, 41)” diyen Kuran’da ifade edildiği biçimiyle: “Güzel giyinin, yiyin, için, ama israf etmeyin.
(A’raf, 31)”
YÜREK YANGINI VE UMUT
Bir yürek yangını düşünün... Koca bir ordunun küçücük bir sivil kafileyi çölde susuz bıraktığı; ardından Hz. Peygamber’in torunu Hz. Hüseyin ile masum ailesinin -bebeklere varıncaya kadar- şehit edildiği bir vicdan felaketi... Acısı yüzyıllardır sönmeyen, Kerbela Faciası.
Kerbela aynı zamanda, liyakat yönetimi yerine Emeviler tarafından kurulan saltanat düzeninin yanlışlığını hatırlamak için bir vesiledir. Hukuksuzluğun nasıl kolayca gaddarlığa dönüşebildiğinin vahim örneğidir. Hataların tekrarlanmaması adına bir ibret vesilesidir.
*
Hicri takvimde, Kerbela şehitlerinin özel olarak anıldığı Muharrem ayının 10. günü, yani “Aşure Günü”, bu yıl önümüzdeki Çarşamba (18 Ağustos) idrak edilecek. “Şükrün ve hüznün ayı” Muharrem ve Aşure Günü, sadece Kerbela’nın değil inanç tarihinde manevi değere sahip başka olayların da hatırlandığı bir zamandır. Muharrem ayında tutulan oruç, sünnet kabul edilen bir ibadettir.
*
Aşure Günü, en büyük acılara rağmen, daima bir kurtuluş ihtimali olduğunu hatırlatır insanlara. Nuh’un gemisinin karaya ulaşması, Hz. Musa’nın kavmiyle birlikte kölelikten kurtulması, Ehl-i Beyt’in bir kısmının Kerbela’da hayatta kalması gibi... Muharrem ayında oruç tutanların da, tencere başında aşure pişirip hayır duasıyla dağıtanların da paylaştığı duygu aynıdır: En karanlık zamanda bile, umut hep vardır.
Paylaş