Ben unutsam da sen unutma

Geçen çarşamba (21 Eylül) Dünya Alzheimer Günü idi. Senede sadece bir gün hatırlansa da Alzheimer, hayatın akışını derinden sarsan, zorlu bir hastalık.

Haberin Devamı

Gündelik dilde bunamanın, tıp dilinde “demans”ın çok sık rastlanan bir türü. Daha ziyade 65 yaş üstünü etkilerken, 80 yaş sonrasında görülme oranı giderek artıyor. Hafızası adım adım silinip zihni karışan Alzheimer hastaları, ileri evrelerde yaşamsal önemdeki bilgileri dahi unutabiliyor. Bugün Türkiye’de en az 600 bin aile, Alzheimer hastalığıyla mücadele halinde. Çünkü Alzheimer’lı yaşlılar, ailesinin yakın ilgisine ve tabii sabra muhtaç.

Ben unutsam da sen unutma

İKİNCİ BEBEKLİK

Hayatın en temel evrelerinden olan yaşlılık, haliyle dini inançlarda da yer etmiştir. İncil, insanın yaşlandığında kendi işini yapmaktan aciz hale gelip adeta “ikinci bebeklik” yaşadığını hatırlatır: “Gençliğinde kendi kuşağını kendin bağlar, istediğin yere giderdin. Ama yaşlanınca ellerini uzatacaksın, başkası seni bağlayacak... (Yuhanna 21:18).” Hz. Süleyman ise Tevrat’ta gençler başta olmak üzere insanlara şu tavsiyeyi verir: “Yaşlandığı zaman anneni hor görme.

Haberin Devamı

ÖMRÜN EN ZOR ÇAĞI

İslam çıtayı yükselterek yaşlılara, “öf bile demeden; şefkatle ve merhametle” destek olunmasını ister. Yaşlı anne-babaya hizmeti, hem bir vefa borcu hem de “Allah rızası için” yapılması gereken dini bir görev olarak tarif eder: “Rabbin, sadece kendisine kulluk etmenizi ve ana-babanıza iyi davranmanızı kesin olarak emretti. Onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırsa, kendilerine ‘Öf!’ bile deme, onları azarlama; ikisine de güzel söz söyle. (İsra, 23)”

*

Kuran ayrıca -günümüzde Alzheimer adını verdiğimiz- bunama hastalıklarına özellikle dikkat çeker: “İçinizden kimileri de ömrün en düşkün çağına ulaştırılır ki onlar bildikleri şeyleri hiç bilemez hale gelirler (Nahl, 70).” Bu doğrultuda zihni melekeleri zayıflayanlar (ma’tuh), İslam’da dini sorumluluk (ehliyet) taşımazlar. Dolayısıyla eğer ibadete devam ediyorlarsa eksikleri, yanlışları dile getirilmemeli, gönülleri incitilmemelidir. Ayrıca gündelik hayattaki hatalı davranışları mazur görülmelidir.

Haberin Devamı

DAHA FAZLA MERHAMET

Allah’ım ömrün son demlerindeki düşkünlükten sana sığınırım” diyerek dua eden Hz. Peygamber de yaşlılara merhametin ve saygının kuşaktan kuşağa aktarılması gereken bir davranış olduğuna işaret etmiştir: “Bir genç, ihtiyar bir kimseye yaşından dolayı hürmet ederse Allah da ona yaşlılığında kendisine hürmet edecek birisini hazırlar.”

*

İleri safhadaki bir Alzheimer hastasının gönlünden geçenleri okuyabilseydik belki de yakınlarına şöyle seslendiğini duyardık... “Senin kim olduğunu unutabilirim. Adını, yaşını, aramızdaki akrabalığı... Elimde değil. Ama ben pek çok şeyi unutsam da sen benden bunaldığın zamanlarda şu ayeti hiç unutma lütfen: “Azarlama... Güzel söz söyle...” Bana “Esirgeyerek, alçakgönüllülükle kanat ger” ve benim için şu duayı et: “Rabbim! Küçüklüğümde onlar beni nasıl yetiştirmişlerse, sen de şimdi onlara öyle rahmet et!” (İsra, 23-24)”.

Haberin Devamı

YAKINMADAN YAKIN KALABİLMEK

ALZHEIMER hastalığına adını veren psikiyatr-nöropatolog Alois Alzheimer’ın (ö.1915) yanında bizzat çalışmış olan efsane hekim Mazhar Osman Usman (ö.1951) zihinsel hastalık geçirenlerle ilgili olarak şöyle demiş: “[Onlar] Akıl gibi en kıymetli bir varını kaybettiğinden daha fazla merhamete, daha müstesna bir takayyüde (dikkate, ilgiye) ve ihtimama (özene) layıktırlar.

Ben unutsam da sen unutma

*

Alzheimer gibi uzun süreli rahatsızlıklarda, hasta yakını olmak pek çok sorumluluk getiriyor. Çünkü hastayla birlikte yakınlarının da yaşam ritmi değişiyor. Ama daha da zor olan, hastaya sürekli sabır ve hoşgörüyle yaklaşabilmek. Çünkü yetişkin bir bedendeki “çocuk gibi, mantıksız” davranışları kabullenmek veya hayatınız boyu tanıdığınız birinin sizi tanımaması ağır bir yüktür. Kısacası, hasta yakını olup da hiç yakınmamak kolay değildir.

*

Haberin Devamı

Elbette Alzheimer bulaşıcı bir hastalık değil. Öte yandan araştırmalar, hasta yakınlarının yaşadıkları stres nedeniyle daha çabuk yıprandığını, hatta bağışıklık sistemlerinin zayıfladığını gösteriyor. İşte tüm bu nedenlerle hasta yakınlarının da düzenli olarak manevi tazelenmeye, yenilenmeye ihtiyacı var. Dolayısıyla hastaların ve yakınlarının durumuna üzülüp “ah, vah” etmek yetmiyor. Bize düşen imkânımız varsa fiilen destek vermek, yoksa hasta yakınlarının duygusal olarak ferahlamaları için çaba göstermek. “Unutmayalım ki” güzel söz ve davranış, hastalıkları tedavi edemez ama gönüllere şifa verir.

Yazarın Tüm Yazıları