Paylaş
Dilimizde, uzun süre görüşemeyenler için kalıplaşmış ne çok ifade var. Neyse ki uzun bir aradan sonra buluşunca söylenen bu tatlı sitemler, genellikle “Şükür kavuşturana” diyerek tatlıya bağlanır. Ve tabii ayrılırken “Arayı bu kadar açmayalım”, “Daha sık görüşelim” gibi temenniler dile getirilir. Ancak bu dilekler, özellikle büyük kentlerde kolay gerçekleşmiyor. Çünkü yoğun çalışma temposu ve mesafeler, arkadaşlarımız ve akrabalarımızla istediğimiz sıklıkta, yüz yüze görüşmemizi zorlaştırıyor.
YAKINLARA SEVGİ
İslam, dostlarla ve akrabalarla görüşmeye, onlarla irtibatı kesmemeye büyük önem vermiştir. Hz. Peygamber’in “Akrabayı koruyup gözeten kişi, kendisiyle ilgiyi kestikleri zaman bile onlara iyilik etmeye devam edendir” hadisi, bu anlayışın açık ifadesidir. Hatta, Kuran’da Hz. Muhammed’e şöyle hitap edilmiştir: “De ki... Sizden [tebliğ görevim karşılığında] yakınlara sevgiden/akraba sevgisinden başka bir ücret istemem.” Yani sevgi ve yakın ilgi, ödüllerin en güzellerindendir.
*
“Akraba” kelimesinin kökü, “yakın (karib)” anlamı taşır. İster kan bağı, evlilik bağı, ister gönül bağıyla olsun... Kişinin yakınlarına zaman ayırıp hal hatır sorması ve tabii onlarla yüz yüze iletişimde olması, İslamda “cennete götüren” bir davranıştır: “Kim Allah’a ve ahiret gününe inanıyorsa akraba ile irtibatını sürdürsün.” Bu ilgi, İslam kültüründe “sıla-i rahim” terimiyle ifade edilir.
İLGİ ADALETİ
Çekirdek aile başta olmak üzere, tüm yakınların kişinin üzerinde hakkı vardır. Bu nedenle, sadece ibadete yönelip yakınlarını ihmal etmek, Resulullah’ın kınadığı bir davranıştır. “Allah, adaleti, iyiliği, akrabaya yardım etmeyi emreder (Nahl, 90)” diyen İslamda yakınlar arasında “ilgi adaleti” gözetilmesi beklenir; hep aynı isimlerle görüşüp diğerlerini ihmal etmek doğru bulunmaz. Sütannesinden torunlarına kadar tüm yakınlarına özel zaman ayıran Hz. Peygamber’in sadece kendi soyundan olanlara değil evlilik bağıyla edindiği akrabalarına da samimiyetle yaklaştığı bilinir. Ayrıca arkadaşlık ilişkilerinde mevki-varlık sahiplerine yakın ilgi gösterirken “garipleri” unutmak yanlış görülür.
ŞÜKÜR KAVUŞTURANA
Atalarımız “Dağ dağa kavuşmaz, insan insana kavuşur” demişler. Neyse ki çağımız, birbiriyle görüşmek isteyenler için muazzam iletişim olanakları sunuyor: Yazılı, sesli veya görüntülü... Uzaktakiler, tek tuşla yakın oluyor. Öte yandan yüz yüze görüşmenin yeri çok başka. Bilimsel araştırmalar, dostlarla kucaklaşmanın, mutluluk veren “oksitosin” hormonu salgılamak gibi çok olumlu etkileri olduğunu ortaya koyuyor. Ayrıca gözden göze aktarılan pozitif enerjinin etkileri üzerine araştırmalar yürütülüyor.
*
Yakın zaman önce pandemi, bizleri nasıl da ayrı düşürdü değil mi? Buluşup görüşmeyi, karşılıklı sohbeti, birlikte gülmeyi ne çok özledik... Hal böyleyken, gelin yaşadığımız her güzel anın kıymetini bilip her fırsatı değerlendirelim... İmkânlarımız el verdiği ölçüde arkadaşlarımızla, akrabalarımızla yüz yüz görüşmeye gayret edelim. Karşılıklı, can cana muhabbetin yerini şu hayatta ne tutabilir ki?
AYRI ANNEDEN DOĞMA KARDEŞİM
İSLAM, insanlara soy bağı veya evlilik dışında manevi yakınlığı da tavsiye etmiştir: “İnanan erkekler ve inanan kadınlar birbirlerinin dostudurlar (Tevbe, 71).” Hatta bu bir “akrabalık” vesilesidir: “Müminler ancak kardeştirler (Hucurât, 10).” Buna göre kişi, sadece kan/evlilik bağı olanlara değil tüm “kardeşlerine” iyi davranıp ilgi göstermelidir. Tüm bunlar alt alta konulduğunda İslamın sosyalleşmeyi, sıcak toplumsal ilişkileri ve yakın iletişimi tavsiye eden bir din olduğu açıktır.
*
Kuran’da dile getirilen bu manevi kardeşlik, halk arasında “ahiret kardeşliği” adıyla vücut bulmuştur. Öyle ki Anadolu’da kimi bölgelerde “ahret kardeşliği” şahitler huzurunda yapılan bir törenle herkese ilan edilirdi. “Can kardeşliği, musahiplik” gibi gelenekler de yine aynı doğrultudadır. “Örüden tutma kardaş, dünya-ahret bacı” adlarıyla bilinen uygulamalar ise kadınlar arasında yaygındı. Benzer bir anlayış bugün popüler kültürde, “ayrı anneden doğmuş kardeşim” ifadesiyle sürüyor. Tabii “ahiret” kısmı, büyük ölçüde unutularak...
Paylaş