Paylaş
İslam dininin temel ibadetlerinden olan orucun kuralları her yerde aynı. Ayrıca dünyanın hangi ülkesine giderseniz gidin ramazan, Müslümanlar için oruç ve yardımlaşma ayıdır. Bu ayda kılınan teravih namazının yanı sıra Kuran okuma gibi dini pratikler artar. Ne var ki ramazan etrafında oluşan kültürde, yerel koşullar ve gelenekler doğrudan rol oynar. Örneğin havanın çok sıcak olduğu Arap ülkelerinde ramazanda gündüz uykusu sıra dışı bir durum değildir. Endonezya’da fitre olarak genellikle pirinç dağıtılır. Dolayısıyla “ramazan medeniyeti” deyince bizim gözümüzde Osmanlı’dan miras kalan gelenekler canlansa da aslında Pasifik’ten Atlantik’e uzanan büyük bir kültürel çeşitlilik söz konusu. Elbette tüm bu renkli tabloda dikkat çeken ortak yanlar var. Öncelikle Afrika’dan Çin’e kadar her yerde ramazana özel yemekler, yiyecekler hazırlanıyor. Buna bayram yemeklerini de ekleyebiliriz. Türkiye’de nasıl pide ve güllaç ramazanın değişmez yiyecekleri ise Senegal’de “ramazan şekeri”, Arap ülkelerinde “kadayıf dolması” (Türkiye’deki kadayıftan çok farklı), Fas’ta nohutlu-etli “harire çorbası”, Özbekistan’da “nişalda tatlısı”, Endonezya’da hindistancevizinden yapılan “kolak” böyleymiş. Çin’de ise genellikle “la mien” adı verilen bir tür erişte tercih edilirmiş. Yeri gelmişken, Anadolu’nun pek çok yöresinde ramazana doğru kadınların “erişte kesmek” için toplandığını da söyleyelim.
AYNI SOFRANIN BAŞINDA
İftar sofrasında misafir ağırlamak ve kalabalık iftar, tüm dünyada yaygın bir gelenek. Balkan ülkelerinde ramazan davetleri evin dışına taşar, İslam’ın yayılıp benimsenmesinde önemli rol oynayan dergâhlarda (Bektaşi, Rufai, Halveti vb) din, dil, ırk farkı gözetilmeden herkese açık iftar sofraları kurulurdu. Evliya Çelebi, bugün Yunanistan’da bulunan “Müslüman, Hıristiyan veya diğer dinlerden herkese minnetsiz sofrası açık” Memi Baba Türbesi’ndeki bir ramazan iftarına bizzat katılmıştır. Aynı gelenek günümüzde Makedonya’da (Ohri, Kalkandelen) sürüyor. İlginç bir şekilde 11 Eylül olaylarından sonra ABD’de ve Avrupa’da yaşayan Müslüman azınlıklar, yaşadıkları toplumlara ve yöneticilere kendilerini daha yakından tanıtmak için benzer bir uygulamaya yöneldiler.
İnsanları sahura kaldırmak için tokmak sallayan davulcuları Ortadoğu’da da duymak mümkün. 80’li yıllarda Fas’ta ramazanın başladığını ilk duyuransa şehirlerdeki siren sesleri olurmuş. Bu ülkede ayrıca iftara az zaman kala oynanan futbol turnuvaları düzenlenirmiş. İslam coğrafyasında yaygın bir başka gelenekse küçük çocukların mahallelerinde dolaşıp maniler okuyarak evlerden şeker gibi ikramlar toplaması. Kırgızistan’da buna “Caramazan” adı veriliyor. “Masum, günahsız” olan çocukların bu vesileyle ettikleri duaların kabul olacağına inanılıyor. Bu ülkede ramazan başlamadan önceki günde kabir ziyaretleri yapılıp mezarlara mum bırakılması âdetine günümüzde bile rastlamak mümkün. Arife günlerindeyse çamaşır yıkamak, iğne kullanmak ve elbise dikmek hoş karşılanmıyor. Ramazanın en renkli, en cümbüşlü yaşandığı ülkelerin başındaysa Endonezya geliyor. Öncelikle nehirlerde arınma amaçlı yıkanma törenleri düzenleniyor. Sokaklardaki karnaval geçitlerinde “Burak”ı (Miraç yolculuğunda Hz. Peygamber’ı taşıyan varlık) andıran “Warak” kuklaları, geceleri de meşaleler taşınıyor. Evliya Çelebi bu şenliklerin bir benzerine 17. yüzyılda Mısır’da tanık olmuştur. Bu ülkede ramazan hilalinin görülmesiyle her taraf rengârenk kandillerle fanuslarla donatılır ve bir alay düzenlenirdi. Evliya Çelebi’nin anlattığına göre, “muhtesip gecesi” olarak bilinen bu şenlik yürüyüşüne kadınlar da katıldığı için “kadınlar bayramı” dendiği olurmuş. Hatta yıl boyu heyecanla beklenen bu şenlik o kadar sevilirmiş ki, kadınlar evlenmeyi “bu şenliğe katılmalarına engel olunmaması şartıyla” kabul ederlermiş!
HAYIRLISI OLSUN
Bir de ramazanın “manevi feyzinden ve bereketinden” yararlanmaya yönelik gelenekler var. Örneğin Tunus’ta nişan törenleri en fazla ramazanda gerçekleşiyormuş. Aynı durum erkek çocuklarının sünneti için de geçerli. Hatta sünnet töreninde özellikle ramazanın 27. gecesi (Kadir Gecesi) tercih ediliyor. Ramazan Bayramı’nda kabirlere gidilip dua okunması pek çok ülkede yaygın bir gelenek. Bunun ardından genellikle ailenin büyüklerine gidiliyor. Malezya’daysa geleneksel kıyafetler giyilerek yapılan bu ziyaretlere ayrı bir önem veriliyor: Büyüklerden onlara karşı işlenen hataların affedilmesi istenerek bir tür “helallik” alınıyor.
Paylaş