Mustafa Denizli

Gücü Beşiktaş'a yetmedi

8 Aralık 2014
Beşiktaş, Trabzonspor karşısında karşılaşmanın mutlak hakimiydi. Bugün, oynadıkları futbolla hem bu maçın skorunu hem de ilk yarının liderliğini hak etti diyebiliriz.

- İki formda takımın maçında ilk yarı beklediğiniz gibi geçti mi?
- İLK yarı tek taraflı geçti. Beşiktaş belki Tottenham maçından beri ilk defa bu denli çabuk ve yüksek tempoda oynadı. İlk 45 dakika itibarıyla Beşiktaş’ın çabuk hücumcuları Trabzon’un ağır savunmacılarına karşı büyük bir üstünlük kurdu. Veli’nin golü Trabzon’u resmen şok etti. Esasında Trabzon, son haftalarda çok çok iyi skorlar elde etti. Ama skorlarla oynadığı futbolu karşılaştırdığımızda zaafların olduğunu görmesi lazımdı. Oyunun böyle cereyan etmesi doğal. Çünkü Trabzon’un kalite dengeleri çok zigzaglı. Takım içinde üst düzeyde futbolcular da var çok acemi futbolcular da var. Kendinden daha zayıf takımlara karşı bunu hissetmeyebilirsin. Ama ilk yarıda bunlar çok net ortaya çıktı. Hatta ve hatta Trabzon, Yatabare ile oyuna başlasa belki hücum aksiyonları daha değişik olabilirdi. Çünkü Demba Ba ile Trabzon stoperleri ve Cardozo ile Beşiktaş stoperleri tam bir tezat teşkil ediyor. Trabzon’un ağır stoperlerine karşı çabuk ve süratli Demba Ba, Trabzon’un çok süratli olmayan Cardozo’suna karşı Beşiktaş stoperleri... Oyunun böyle başlama sinyalleri maçın öncesinde de vardı.


- Trabzon’un yanlışı neydi?
- TRABZON, Beşiktaş’a karşı kanatlarını hiçi kullanamadı. Kanatları iyi kullanmadığın zaman Cardozo’yu da yok say. Orta saha üstünlüğü Beşiktaş’ta, istek Beşiktaş’ta, arzu, çabukluk Beşiktaş’ta. Bütün bunların yanında Trabzon, son haftalardaki kendi performansının da uzağında bir 45 dakika geçirdi. Tabii bu maçların yorumunu iki devre halinde yapıyoruz. Kısacası ilk yarı itibarıyla Beşiktaş’ın mutlak bir hakimiyeti vardı. Ve Beşiktaş, 2-0’lık skor avantajı elde etti. Peki, maça yeter mi? Beşiktaş, son maçlarında 2-0’dan sonra büyük panikler yaşıyor. Bugün de böyle bir durum olabilir mi? Hiç kimse ‘Olmaz’ diyemez. Bu her an değişebilir. Takımlar maçı başladıkları sayıyla bitirebilir mi? İlk yarı görüntüsü ile çok zor. Yani her türlü skora gebe bir ikinci yarı bekliyoruz. Fark daha da açılabilir, Beşiktaş’ın son haftalarda yaşadığı panik, sıkıntı yaşanabilir.


- Beşiktaş bu kez oyunu tuttu ve kazandı. Bu ilk yarı liderliğinin de yolunu açar mı?

Yazının Devamını Oku

F.Bahçe mutsuz bir takım

7 Aralık 2014
Balıkesir’de oynanan futboldan oynayan da izleyen de ben de bir şey anlamadım. Fenerbahçe’de bir sıkıntı olduğu net. Takımda oyuna giren de oyundan çıkan da mutsuz. Alınan galibiyeti bu durumun üstünü belki örter ama Fenerbahçe’nin mutsuz bir grup olduğu kesin!

DAKİKA 25 olmuş, notlarıma bakmıyorum çünkü alınmış bir not yok! Fenerbahçe, aslında dönem itibarıyla ligde karşılaşacağı en iyi takımlardan biriyle oynuyor.
Ama Fenerbahçe, oyuna ciddi bir ağırlık koyamıyor. Oyun, Balıkesir yarı sahasında geçiyor ancak bu Fenerbahçe’nin gücünden veya oyunundan değil, Balıkesir’in yetersizliğinden kaynaklanıyor. Seyircinin varlığını ise top Emre ya da Volkan’a gelince anlıyoruz! Enerjisini takımına değil, buna harcıyor. Hava şartları, zeminde ayakta durmanın zor olduğu bir durum yaratmış. İyi takım demek, hava ve saha şartlarını lehine çeviren takım demektir. Böyle bir durum da yok.

ATAN DA YiYEN DE ŞAŞIRDI


Devrenin sonuna gelirken değişen hiçbir şey de yoktu. Kısaca, “yokları var olan bir 45 dakika diyebiliriz” derken, Meireles, kendisinin de anlamadığı bir gol attı! Öyle bir gol ki biri nasıl attığına, diğeri de nasıl yediğine anlam veremiyor! Zorlanıyorum, birşeyler yazmak için fakat sahada kendisini zorlayan bir kişi veya takım da göremiyorum. Şu kanaate varıyorum ve de inşallah yanılırım diyorum: Bu Balıkesir’in bundan sonra rakiplerinin moral deposu olmaktan öte bir şey yapacağını düşünmüyorum...
İkinci devre, Balıkesir biraz daha hareketliydi fakat sonucu değiştiremedi...

ZEMiN DE KÖTÜ ETKiLEDi


Yazının Devamını Oku

Avrupalı Avrupa'da yok

27 Kasım 2014
Galatasaray’ın umutlarını son maça bile taşıyamamasına tek şey söylenebilir: Yazık. Bir puan bile alınmış olsa, son maça büyük bir coşku ve heyecan taşınabilirdi. Ama Galatasaray bunu yapamadı.

- G.Saray’ın ilk yarıdaki oyun anlayışını nasıl değerlendirirsiniz?
- Anderlecht karşısında ancak Sneijder’le, Hamit’le, eğer ceza sahsına yaklaşırsa Selçuk’un vuruşlarıyla ve Burak’ın koşularıyla tehlikeli olma şansı olabiliyor. Bunları karalarken şans yanımızda oluyor ve çektikleri bir şut iki direğimizden birden dönüyor. Bu ve bunun gibi yaşanacak pozisyonlar Galatasaray’ın bireysel ve takım defansı ile markaj anlayışından kaynaklanıyor. Özellikle orta saha ve geri dörtlüde bu çok açık bir şekilde ortada. Esasen iki takımı bireysel olarak değerlendirirsek Galatasaray’ın önde olduğunu söylemek yanlış olmaz. Ancak parçalar bir araya gelince yani bütün olunca bunu söyleyemiyoruz.
Galatasaray oyunu ne kadar zor oynuyorsa rakibi kalitesini de bilerek daha basit ve organize olarak Galatasaray’ı zorluyor. Bunları yazarken Bruma’ya da çıkan yanlış bir sarı kart görüyoruz. İlk yarının sonuna doğru gelirken amatörce uzaklaştıramadığımız bir top da gol oluyor. Takım savunmasında bu kadar hata yapar, hücuma da inançlı, bilinçli ve yeterli sayıda çıkmazsan olacağı budur.


SELÇUK ÇIRPINDI

- İlk yarı boyunca Melo’yu 3. stoper gibi gördük.
- Bu, G.Saray’ın atağa çıkmasını zorlaştırdı. Selçuk tek başına çırpınmak zorunda kaldı. Melo’nun ofansif manada oyuna katkı sağlamaması G.Saray’ın işini daha da zorlaştırıyor. Kısacası G.Saray belli bir plan çerçevesinde hücum yapamıyor. İlk yarı sadece Sneijder’in serbest vuruştan çektiği şut ve Telles’in ortaları vardı. Bu sebeple Hamit’i sağ beke, Tarık’ı sol beke çekip Telles ve Bruma’yı ikinci yarıda çizgide kullanmak daha akılcı olabilir.

Yazının Devamını Oku

Bu kıvılcım herkesi yaktı

19 Kasım 2014
“Birileri bu kıvılcımı çakmalıydı” diyorsun ama yeri burası mı olmalıydı Volkan?

Şimdi, bundan daha ağır ve toplu tezahüratlarda niye o kıvılcımı çakmadığını soranlar çıkabilir. Bu krizi, “Kan kusup kızılcık şerbeti içtim” anlayışıyla atlatabilirdin. Ve sana küfredenler statlara sokulmamakla kalmamalı, hukuken yargılanmalı.

Volkan Demirel olayı neden yaşandı? Stadı terketme davranışı doğru muydu?


- VOLKAN, son dönem saha içi olayların içinde çok yer alan bir sporcu. Özellikle de TT Arena’da veya Galatasaray ile herhangi bir şehirde oynanan maçta yaşanan her krizde onun ismi geçiyor. Volkan, tecrübeli bir kaleci. Tecrübeli sporcular bazen krizleri hiç kimseye hissettirmeden çözebilirler. Volkan ısınmaya çıkıyor... Birkaç kişi veya bir grup kendisine küfür ediyor. Volkan da onlarla muhatap olup, sevimsiz bir diyaloğun içine giriyor.
Ben Volkan’ın yerinde olsam “Bu ortamı ilerleyen dakikalarda ve maçın içinde yaşayabilirim ve bu beni; dolayısıyla takımı da son derece olumsuz etkiler” diye düşünürdüm. Isınırken Alper Hoca’ya, “Belim ağrıyor” işaretini de yapabilirdi. Çünkü haftalardır süren bir bel problemi de yaşıyor. Onunla birlikte Fatih Hoca’ya gidip, “Hocam, belimde çok büyük bir sorun yok fakat ısınmaya çıktığımdan beri görüyorum ve hissediyorum ki bu atmosfer maç içerisinde de devam edecek. Ve bu da bana ve bize zarar verecek. Dolayısıyla kalede rahat ve konsantre olmama olanak vermeyecekler. Bu bakımdan herhangi bir olumsuzluk yaşamamak için, takım ve de herkesi de düşünerek, sizden bu ortamda bana görev vermemenizi rica ediyorum. Taktir sizindir” derdim.

MUHATAP OLMADAN ÇÖZEBiLiRDiN

Yazının Devamını Oku

Gereksiz maçlar..

13 Kasım 2014
Hazırlık maçlarının faydalı olduğuna inanmam. Skorlara takılmayın. Brezilya’dan 4 yesen ne olur yemesen ne olur! Endişem bu sonucun Kazakistan maçında taraftarın sayısını azaltması.

Siz hazırlık maçlarını gereksiz bulursunuz, özellikle de önemli maçlar öncesi...
Evet, aynen öyle. Hazırlık maçlarının amaçlanan ve beklenen faydaları sağlayan aktiviteler olduğuna inanan biri değilim.
Hazırlık dönemi, oynayacağın rakip için yaptığın çalışmalardır. Yani rakibimiz Kazakistan ise bu maçın çalışmalarını tesislerimizde veya stadımızda içimizden karışımıza çıkaracağımız bir Kazakistan takımıyla da yapabiliriz.
Bu tür maçlardaki skorların hiç bir şekilde bir veri olmadığını söylemeliyim. Hatta özellikle iyi sonuçlar seni olumsuz etkileyecek yanıltma aracı da olabilir. Şöyle bir hatırlayın... Abdullah Avcı döneminde Euro 2012 finallerinden önce finalist Portekiz’i Portekiz’de 3-1, yine finalistlerden Ukranya’yı da 2-0 yenmiştik. Ancak puan maçları başlayınca o görüntü ortadan kalktı. Yine hatırlayalım; İzlanda maçından önce Danimarka’yı evinde yenip İzlanda’ya geçmiştik ama gruba iyi başlayamadık.
Bu arada hafızalarınızı biraz daha geriye çekmenizi istiyorum: Hazırlık maçında Arnavutluk ve İsrail’den 4’er gol yiyen Milli Takım da, puan maçlarında Hollanda ve Almanya’yı yenen de Milli Takım da aynıydı. Onun için hazırlık maçlarının skorlarına hiç takılmayın.
Bir de büyük takımlara karşı aldığımız iyi sonuçlardan sonra çok daha zayıf rakiplere karşı konsantrasyon sorunu yaşadık. Şu anda taraftarda bir karamsarlık hakim. Brezilya’ya kaybetmek çok doğal. Farklı da yenilebilirsin. Ben burada sonuç ne olursa olsun -3-0, 5-0-, hiç önemli değil. Bu maçın sadece şöyle bir püf noktası var: Kötü bir skor pazar günü Kazakistan maçına gelecek taraftarları hem sayıca azaltabilir hem de olumsuz etkileyebilir. Bunun dışında hiç bir değer ifade etmez. Yalnızca bu bakımdan, kaybetmememiz pazar için olumlu bir sinyal olurdu. Yoksa Brezilya’dan 4 yesen ne olur yemesen ne olur...

Şanssız goller yedik

Yazının Devamını Oku

Yetmez ama evet

9 Kasım 2014
Krizi atlatmak için önemli bir 3 puan. Ama sahada büyük takım futbolu yoktu

İlk yarıda en çok dikkatinizi çeken şey ne oldu?
- BİRİNCİSİ, Galatasaray’ın kadrosunu görünce ‘Bu takım hücumda nasıl çoğalabilir’ ve ‘Saha yerleşimini nasıl yapabilir’ diye düşündüm. Bunları düşünürken Galatasaray’ın golü geldi. İlerleyen dakikalarda ise Karabük’ü seyrederken ilk çağırışımım, ‘Galatasaray fazla zorlanmaz, bu görüntüsüyle Karabük, bu yıl ligde çok zor günler yaşar’ idi.
Tabii buraya bir parantez açmak lazım. Karabük, çok sıkıntılı bir dönemde. Çok sayıda oyuncusunun yokluğunu ağır bir şekilde yaşıyor. Evet, oyun hareketli gibi gözüktü. Galatasaray’ın golün dışında iki üç tane önemli pozisyonu var.


DOĞRU TERCİH YAPILMADI


Karşılığında ise Karabük denemeleri var. Ancak Galatasaray’ın girdiği pozisyonlar, yaptığı organizasyonlardan çok Karabük hatalarından kaynaklandı.

Yazının Devamını Oku

Sadece 1 puan yeter ama...

7 Kasım 2014
Beşiktaş’ın Asteras maçı sadece grup için değil, Türk futbolunun önümüzdeki yılları için de hayati öneme sahip.

Ve Beşiktaş bu işi dışarıda çok daha iyi yapıyor. Umudumuz, en kötüsü beraberlik Beşiktaş’a turu, ülke futboluna da daha kazanılacak puanları getirir.

iLK YARI

- Oğuzhan, tempoyu yükseltemiyor. Bir Sosa değişikliği oyuna hareket katar mı?
- OĞUZHAN’da milli maçtan sonra büyük bir düşüş var. Benim gördüğüm Oğuzhan’ın kafası rahat değil. İstediklerini rahat rahat yapamıyor gibi. Oğuzhan, genç yaşına rağmen Beşiktaş’ın en iyi organizasyonlarının başlangıç adamı. Ya taşıdığı nefis toplarla gol pozisyonu yaratıyor, ya asistleriyle oyunun şeklini değiştiriyor, ya da vuruşlarıyla gol yapıyor. Ama son maçlarda rahat gözükmüyor.
Tabii bunu sadece Oğuzhan’a indirgememek lazım. Belgrad’daki Partizan maçından sonra Beşiktaş takımında toplu bir düşüş var. Ama bu düşüşü en net Oğuzhan’da görüyoruz. Bu maçta da durgunluğu sürdü. Yani ikinci yarıda bir Oğuzhan-Sosa değişikliği sürpriz olmaz.
Aslında Beşiktaş’ın maça sürpriz bir kadro ile başladığını söyleyemeyiz. Beşiktaş maça neredeyse elindeki en iyi kadro ile çıktı. Kulübede de Sosa, Mustafa ve Cenk Tosun gibi oyunu değiştirebilecek oyunculara sahip. Beşiktaş maça ideal kadrosu ile başladı ama ilk Partizan maçı sonrasında ideal oyunundan uzak.

EN İYİ KADRO İLE ÇIKIYOR

Sorun da burada zaten. Ya ilk Partizan maçı, Beşiktaş’ı uçurdu, başka bir yere getirdi. Oyuncular artık ‘Biz her şeyi her yerde yaparız’ rahatlığına erişti. Ya da Erciyes maçının o türlü kaybedilmesi Beşiktaş’ı bu hale getirdi. Beşiktaş iki duyguyu da uçlarda yaşamış. Partizan maçı sonrası bulutların üstünde, Erciyes maçı sonrası dipte... Bu doğal değil.

Yazının Devamını Oku

Avrupa yolu Brüksel'den geçer

5 Kasım 2014
G.Saray-Anderlecht maçından sonra, ‘Bu G.Saray’ın ilk, Anderlecht’in son puanları’ demiştim. Burada beni yanıltan Anderlecht oldu. G.Saray’ın önünde yine tek hedef ama bu sefer tek sonuç var; o da kazanmak...

İLK YARI

Maçın değerlendirmesini iki bölüm halinde yapacağız. İlk yarı itibariyle nasıl bir Galatasaray izledik?
- GALATASARAY’ın, ilk 3 maçtan sonra hedefi UEFA Avrupa Ligi oldu. Bu çok açık... Oyuna önde Hamit, Umut ve Sneijder ile başladı. Bu üçlü defans arkası koşu yapabilir mi? Biraz Umut... Öyle ise Galatasaray’ın çabuk organize ataklarla topu çabuk kullanarak ve orta saha ile kanatlardan hücuma destek vermesi lazım... Onlar kim? Selçuk, Melo ve Dzemaili... Kanatlardan da Tarık ve Hakan... Yapabiliyorlar mı? Hayır.
Galatasaray koşuyor, mücadele ediyor fakat bu koşuların amacının ne olduğu belli değil. Çünkü Dortmund, çok rahat pas yapabiliyor. Top Galatasaray’da iken, doğru koşularla Galatasaray’ın pas yapmasına müsaade etmiyor. Baskı yapıyor, çoğalıyor. Kabul etmek lazım ki bu konuda Dortmund, Galatasaray’dan çok daha iyi durumda...

ORTA SAHA FARKI BÜYÜK

BURADA esas önemli nokta şu; Galatasaray orta saha gibi gözükse de esasında 3 ön liberoyla oynuyor. Böyle olunca, organize atak yapma, çabuk hücuma çıkma şansı da inanılmaz zorlaşıyor. Oysa öbür tarafta Dortmund, orta sahada görev yapan Mkhitaryan, Kagawa, Reus, Bender ve Kerr’le devamlı Galatasaray ceza alanı içinde ve çevresinde gol peşinde...
Galatasaray’ın oyun anlayışı buna imkan tanıyor ve de fark buradan kaynaklanıyor. Dolayısıyla orta saha farkı çok net olarak oyuna damga vuruyor. Galatasaray’ın öncelikli hedefini belirttik; UEFA Avrupa Ligi... Eğer Anderlecht’in Arsenal ve Dortmund’dan puan alamayacağını düşünürsek Galatasaray, Anderlecht’i ya yenecek, ya da 1-1’den daha gollü beraberlik çıkartacak.

KULÜBEYE DİKKAT

Yazının Devamını Oku