Paylaş
“Zaman”ın dairesel bir döngüsü olduğunu söylüyorlar. Ya da burgusal.. Daha da doğrusu spiral; dönen, döndükçe ilerleyen bir sarmal… Bizi ilgilendiren en temel kavramların başında geldiği için o kadar yer teşkil ediyor ki zihinde ve dilde de, bizi içten içe sarmalayışı da böyle sanki her ifadeye gelişinde.. Çok sararsa sıkıcı, gevşek bıraktığında avareleştirici; öyle bir yaman koşullayıcı…
Kavrayamayanı kavrayıcı zaman, biz onu tesbih ettikçe belki de o bizi tesbih ediyor elinde, tane tane.. Kah zemberek gibi boşalıyor, kah tesbih böceği gibi içine kapanıyor. Hızlanıyor, yavaşlıyor.. Anlaşılan zaman mecazla da pek iyi anlaşıyor! Hakikat okyanusunda kopan bir hortum, içine aldıklarını gerçeklik sahiline savuruyor.. Okyanus ve kıyı zamanla iletişiyor…
İki ucu iki kapı, içi “egzotik madde”yle dolu. Fizikçiler için bu; solucan yolu.. Evet, havayı soluyan, dolu! Aldığı nefesin hikmetini bilen ise anda yok oldu, yol oldu… Orada zaman durmuş gibi görünüyor! Bir araba tekeri gibi, belli bir hıza ulaştığında sanki dönmüyor. Gözümüz aldanıyor. Halbuki zamanın dayanak noktası o milin bağlı olduğu “ayan-ı sabite”ye ayak basanların çark edişi var ya, rüzgarıyla ne fırtınalar kopuyor.. Zaman burgusu derinlere dalıyor, madenden mana fışkırtıyor. İşte hayat böyle anlamlanıyor…
Bizler içinse hayatın anlamlanması bir yolculuğu göze almayı gerektiriyor.. Yolculuk özgürleştirici bir süreçtir, zaman gerektirir. Hakikate yolculuk; bir “hac” yolculuğu.. Zamanın, mekanın, kendimizin merkezine; Sabır Sahibi’ne… Oysa:
“Modernite sonrasında ya da postmodern dönemde, teleoloji(gaye bilimi) eksikliği nedeniyle tamamıyla farklı hareket formları ortaya çıktı. Herşeyi kapsayan bir ufuk, uygun adım ilerlenmesi gereken, heryeri saran bir hedef yok artık.. Zygmunt Bauman da avareliği ve aylaklığı post-modernitenin özgül niteliği mertebesine yükseltir. Yani modern hacının halefleri; avare gezenlerle aylaklar.. Ama günümüz toplumunda avareliğin rahatlığı söz konusu olmadığı gibi, aylaklığın uçarı hafifliğinden de eser yok. Telaş, aşırı heyecan, huzursuzluk, sinirlilik ve dağınık bir kaygı duygusu bugünün hayatını belirliyor. Rahat rahat gezinmek yerine bir olaydan diğerine, bir enformasyondan diğerine, bir imgeden diğerine hızla ilerliyor insanlar. Bu acele ve huzursuzluk ne avareliğin ne de aylaklığın belirleyici özellikleri.. Bauman’ın avarelik ve ‘zapping’ yapmak terimlerini neredeyse eşanlamlı kullanımı gayet sorunlu. Bu terimler postmodern bağımlılık ve bağlayıcılık noksanlığını ifade etmek için kullanılıyor. ’Nihai özgürlük, ekranların yönetiminde, yüzeylerde yaşanıyor ve zapping adını alıyor’. Burada açıklanan özgürlük kavramı fazlasıyla sorunlu. Özgür olmak, bağlanmamış olmak veya bağlayıcı olmamak anlamına gelmez. Bağlarını koparmak ve iliştirilmişlikten çıkmak değil, içerilmek ve iliştirilmek özgürleştirir. Tam bir ilişkisizlik kaygı ve huzursuzluğa yol açar.. (Almanca’dan çeviri)’Özgür’, ‘barış’ veya ‘huzur’ ve arkadaş’ gibi sözcüklerin kökeni olan ‘fri’(ing.free;hür), ‘sevmek’ anlamına gelir. Dolayısıyla ‘özgür’ün esas anlamı ‘arkadaşlara veya sevilen insanlara bağlı olmak’tır. İnsan sevgi ve arkadaşlık ilişkilerinde kendini özgür hisseder. Bizi özgür kılan şey bağların yokluğu değil, bağlı olmaktır. Özgürlük, en mükemmel haliyle, ilişkilere mahsus bir sözcüktür. Dayanak olmadan özgürlük olmaz”… (Byung-Chul Han/Zamanın Kokusu/Metis/ç.Şeyda Öztürk)
O halde diyebiliriz ki zamanımızı sevgiye dayandıramadıkça boşa harcarız. Ve sevilecek şeylerin hiyerarşisini kurmakta zorlanmaktadır “modern” insan. Daha da fenası sevmekte zorlanmaktadır ve bu yoksunluktan dolayı umarsızca zamanı hızlandırmaya(böylece ömrünü uzatmaya), yaşam döngüsü içine alabildiğince unsur katmaya çalışmakta, lakin sevgiyle karılmamış, amaçsızca ve özensizce istiflenmiş bu kalitesiz unsurlar onu çevreleyen kalabalıklığa asla nitelik katamamaktadır. Teker döner ama araba patinajdadır.. Öyleyse zamanın hızlanmışlığı zannı, anlamlı bir sona ulaşma gayesindeki insanın uygunsuz bir zamanda cahilce yok olup gitme aceleciliğinin asabi baş dönmesinden başka bir şey değildir…
Eylem yaşantısı(vita activa) ile tefekkür yaşantısı(vita contemplativa), ömrü değerli kılan manevi yolculuk istikametine göre yeniden bir dengeye, bir ritme kavuşturulmalıdır. Ki insanoğlu nihayetinde zamanı kaldıraç olarak kullanarak akışı tersine çevirebilsin, zemin/zaman kristallerinden özgürleşsin, “ebedi şimdi”nin kurucusu, evvel ve ahirin Rabbi ile buluşsun, huzur bulsun vesselam!
“İyi zamana, ‘faydasız’ şeylerden kurtulmuş ruh erişebilir ancak. Ruhu arzulamaktan kurtaran ‘boşluk’(transandans/aşkınlık) zamanı derinleştirir. Bu derinlik her anı ‘Varlığın Bütünü’yle, onun kokulu ebediliğiyle birleştirir. Zamanı radikal bir geçiciliğe iten şey arzudur çünkü ruhun hızla ileri atılmasına yol açar. Ruh ‘sükunet’le durduğunda ‘iyi zaman’ meydana gelir”… (Byung-Chul Han/a.g.y.) Hu
Musa Dede / GÖLGENİN HAKİKATİ
Paylaş