Paylaş
Benimsediğimiz bu takvime, kendisini yürürlüğe koyduran “Papa XIII. Gregorius”a ithafen “Gregoryen Takvim” de deniliyor. Mimarı, Cizvit matematikçi ve gökbilimci “Christopher Clavius” imiş(Aloysus Lilius’a da ithaf edilir). Mevzubahis takvim 1582’den itibaren Papa’nın emriyle evvela “Katolik” ülkelerde kullanmaya başlanıyor. Düzenlemenin bilinen temel sebebi Paskalya yortusunu 21 Mart ekinoksuyla oranlayabilmek..
Öncesinde Avrupa’da kullanılan takvim, “Milat”tan önce 46 yılında Roma İmparatoru Jül Sezar’ın(İskenderiyeli astronom Sosigenes’in tavsiyesi üzerine) yürürlüğe koydurduğu “Jülyen Takvim”(ki sonra İmparator Augustus yeniden düzenlemiş). Biz bu imparatorları ayrıca aylara verdikleri isimleriyle de tanıyoruz; July/Temmuz ve August/Ağustos… Jülyen(Rumi) Takvim (başta Ortodoks)bazı Hıristiyan mezheplerde dini bayramları belirlemek amacıyla halen kullanılmaya devam ediliyor(Protestanlar 1700’lerde Miladi’ye geçiş yapmış)..
Aşama aşama Gregoryen’e evrilen Batılı takvim geleneğinde yılbaşı ilkin Mart ayında kutlanırken, anladığım kadarıyla pagan kültürünün gölgesi altında ve Sümer, Mısır, Yahudi vs takvim gelenekleri arasında bocalamalarla epey vakit geçmiş Avrupa’da. Nitekim Jül Sezar’ın 1 Ocak olarak belirlediği “yeni yıl” dönümü sonra Ortaçağ Avrupa’sında tekrar farklı vakitlere kaymış. Ve yeniden toparlanmış..
Bir rivayete göre Milat’tan 532 yıl sonra bir papazın, ‘Hz.İsa’nın doğumgününün takvimin başlangıcı olarak kabul edilmesi’ önerisi ile sayılmaya başlamış yıllar yeniden. Ve Milat da “1 Ocak …1” olacak, zira “0” bilgisi yerleşik değil o vakit henüz vahşi Batı’da(İsterseniz meseleyi MS 325 İznik Konsili’ne bağlamak da mümkün)..
En nihayet bazı ülkelerde(mesela İngiltere) 24 Aralık ve 1 Ocağın çifte yılbaşı olarak kullanılması vs karışıklıkların giderilmesi 1752’yi buluyor ve sonrasında tamamen resmileşiyor 1 Ocak başlangıçlı Miladi Takvim Avrupa’da. Sonuçta, büyük ölçüde Batı kültürünün şekillendirdiği küresel modern çağda, ortak bir takvimi var artık insanlığın, beğensek de beğenmesek de.. 31 Aralığı 1 Ocağa bağlayan geceyi resmi yıl dönümü olarak nitelemekte birleşilmiş vaziyette, sene 2019 önümüzde…
Şimdiyse gelin bu tarih dönümünün kodlarını farklı açılardan az daha açmayı deneyelim birlikte:
Özetle; Avrupa’nın Hıristiyanlığı benimsemesiyle paralel yaşanan bilimsel ve siyasal gelişmeler neticesinde, kullanılagelen güneş takvimlerinden Hz.İsa’nın doğum yılını milat alan 365 gün çevrimli Gregoryen Takvim resmi kabul görmekte ve her senelik devrin başlangıcı 1 Ocağa sabitlenmiş şekilde..
Batı’da bunun evveli muhtemelen dönemin önde gelen tanrı imgesi “güneş”in yüceltildiği “kış gündönümü” törenleridir, ki “21 Aralık”tan itibaren gecelerin kısalmaya başlaması, (en uzun gecelerin akabinde) günlerin uzamasının başlangıcı kabul edilen 24-25 Aralık’ta(ve haftası boyunca) kutlanırmış. Demek yılbaşı bağlamında bahar gündönümünün önüne geçmiş kış gündönümü zamanla..
Takvimin ilk ayı olan (Ocak)January’nin Romalılar’ın özgün tanrısı “Janus”u temsil ettiği düşünülürse, iki yüzünden biri geri biri ileri bakan, çoğunlukla Jüpiter’den dahi çok sevilen, kapı ve geçitlerin, başlangıç ve sonların tanrısı Janus da yıldönümündeki duruşuyla yerli yerini bulmuş oluyormuş böylece. (Roma Katolik kilisesinin eski Roma pagan dininin üzerine bina edildiği tezlerini savunan kimileri, kilisenin aziz ilan ettiği şehit Januarius’un Hz.İsa’nın doğum tarihi tartışmalı olmakla birlikte, Hıristiyanlığı kabul eden dönemin siyasi otoritesi(Roma), halihazırdaki kış gündönümü kutlamalarını -halkın bazı alışkanlıklarını gözeterek- “noel” kutlamalarına evriltmeyi tercih etmiş görünüyor. Ve böylece güneş kültünün yerini Hz.İsa figürü almış oluyor(belki de Hıristiyanlığı, Hz.Adem ile başladığını kabul ettiğimiz İslam geleneğinden ayırmanın altında da bu gibi gizliden pagan gelenekleri koruyucu yaklaşımlar var). Ancak noel yeni yıl değil. Arada bir hafta var, dolayısıyla yeni yılın ilk günü noelden sonraki sekizinci gün. Bununla ilgili itibar ettiğim açıklama, aradaki haftanın; kış gündönümüne oturtulan noel ile Sezar’ın ilan ettiği yeniyıl başlangıç günü olan 1 Ocak tarihini(belki de doğumgünüydü, mistik bazı hesaplara dayanması ve Batı uygarlığının hakimiyetini temsil eden bir referansa sahip olması da sözkonusu) bağlaması, hem de böylece yılbaşının 24 Aralık’ta doğduğu kabul edilen Hz.İsa’nın “sünnet” düğününe tekabül ettirilmesi.. Nitekim Tevrat’a ve dolayısıyla Hz.Musa’nın şeriatine uyanlar, doğan bebeği hayatta kabul etmek için bir haftalık döngünün tamamlanmasını beklerler. Bu güne varıp yaşayan erkek çocuk da ilk dini nişane ile taltif edilir; sünnet yani “hitan”. Artık bebek bu tarihten sonra ölürse vefatı bir mümin bireyinki gibi sayılacaktır. Genellikle bebeğin bu haftayı dolduramadan olası vefatı annenin düşük yapması mesabesinde kabul edilir. Hz.İsa’nın, “Musevi”(ki vaktin müminleri için dönemin İslamı’dır) dini vecibelerine uygun büyütüldüğü düşünüldüğünde, doğumu olarak kabul edilen 24 Aralık tarihine nispeten 1 Ocağın onun sünnet düğünü ve dinen esas doğumu olduğu söylenebilir. Nitekim Hz.İbrahim’in sünnetinden itibaren bu ibadet(sünnet/hitan) İslam’ın şiarı sayılmaktadır. Hz.İsa’nın doğumunun 8.gününde sünnet edilmiş olduğu, İncil’de de tasdik edilmektedir(ama Hıristiyan gelenek sünneti farklı yorumlamaktadır)… Artık pagan Roma inançları Hıristiyanlıkla meşru bir kılıf mı kazanmıştır, yoksa Hz.İsa’nın hoşgörüsü dinin kolaylaştırılması olarak mı yansımıştır, tartışılır. Buna vereceğimiz cevap, yılbaşı olarak kutlanan sünnetin(sünnet kelimesinin sözlük karşılığı “izlenen yol, yöntem, örnek alınan uygulama, örf ve gelenek” manalarında) pagan Roma’nınki mi yoksa Hz.İsa’nınki mi olduğuna dairdir; Hak mıdır, batıl mıdır? Niyet hayır, akibet hayır diyelim… Peki Hz.İsa’nın sünnet düğününün yılbaşı olarak kutlanması başka ne anlamlara gelebilir? Doğum ile sünnet arasında geçen 7 gün batıni olarak neyi temsil etmektedir? Tevrat’a ve Evanjelistlere ve bazı kültlere göre sünnet ile Allah’ın hangi akdinin mirasçısı olunmaktadır? Buna karşın bizim sünnetimiz nedir, ne olmalıdır?… Bunlara cevap aramayı da nasipse haftaya bırakalım, böylelikle biz de -tüm Dünyayla birlikte- bir şekilde uyumlandığımız bu “yılbaşı” sünneti arifesinde, bir yüzü belirmişe bir yüzü belirmemişe bakma geleneğine katkıda bulunalım, yazımızı da daha fazla uzatmamış olalım.. Velhasıl, takvimdeki senelik rakamın değişmesi dışında, sevdiğimiz bir peygamberi anma, ayrıca arzu edersek bir selamlaşma ve dua vesilesi olması bakımından yeni yılınızı kutlar, 2019’un tüm insanlığa hayırlar getirmesini umarım. Aşk olsun! Hu Musa Dede / GÖLGENİN HAKİKATİ
Paylaş