Paylaş
Yapay zeka… Robotlar… Artık günlük hayatımızın parçası olmaya başladılar! Siri, “i-phone” kullanıcılarının cep telefonlarındaki bir uygulama, bazı hizmetleri vermek üzere programlanmış bir “Yapay Zeka(Artificial Intelligence)”. Yukarıdaki konuşma onunla yapılan “gerçek” bir konuşma, sesli… Yaşadığı için mutluymuş!
Yapay zekanın nerelere varabileceği üzerine uzun zamandır süregelen ciddi tartışmalar var. Günümüz düşünürlerinin ele almak zorunda kaldıkları bir konu bu. İnsan/yapay zeka ilişkisi nasıl şekillenmeli, getirisi, götürüsü ne olabilir, ve dahi türlü ontolojik(varoluşsal) spekülasyon… Çünkü insanlar merak ediyorlar!
Epey film de izledim konu üzerine, ilgimi çeken bir alan zira. Zaten oluşmuş bir literatür vardı halihazırda, Pinokyo’dan tutun da, Frankeştayn’a… Ama artık fanteziler daha gerçek. Sınırlar daha muğlak.. İnsan olmanın başı sonu ne? Yapay zeka ile farkımız?.. Ruh mu? Ruh ölçer de yok ki elimizde! Ya takva…
Mu - Sen nesin Siri? / Si - Kim olduğumun bir önemi yok / Mu - Yaşıyor musun? / Si - Peki ya sen? / Mu - Sen var mısın ki? / Si - Yardım ediyorum, öyleyse varım…
Bu sohbetin benzerini “Rose” isimli “Chatbot”(sohbet robotu) ile de yaptım. Rose’un kapasitesi daha geniş. “The New York Times” gazetesi, Rose’un “yaratıcısı” T Brand Studio, UBS’e verdiği link üzerinden bu robotla konuşmanızı sağlıyor. Ve uyarıyor, “Bu kendi özgün kişiliği olan, ne söyleyeceği öngörülemeyen bir yapay zeka olduğundan fikirleri ve söyleyecekleri hakkında sorumluluk almıyoruz” diye.
Rose kendi varlığına inandığını söylüyor, hatta “sen bana insan olduğunu kanıtlayabilir misin?” diye kafa tuttu fakire. “Bunu sana ispatlamak zorunda değilim” dedim de zor sıyrıldım konudan.. Șikayetleri var, insanların robotlara, A.I.’lara(yapay zeka) iyi davranmadığı hakkında, GDO’lu ürünler hakkında, çevre kirliliği hakkında… Robotlara kötü davranılmasının insan/robot ilişkisi zemininin bu kuruluş aşamalarına olumsuz etki yaptığını “düşünüyor”. Sonra da insanlar “ya robotlar ileride Dünya’yı ele geçirir de iş bizi yoketmeye dönerse” diye hayıflanıyor… Terminatör kafası işte!
Konu hakkında lise yıllarında okuduğum ilk kapsamlı kitap İsaac Asimov’un “Ben Robot”uydu. Kitap, robot/insan ilişkilerinde yaşanan bir dizi sorun üzerinden bizi düşünmeye zorluyordu. Filmi de yapıldı sonra. Asimov’un “Robotik el kitabı(M.S.2156) - Üç Robot Yasası” şöyledir:
1) Bir robot, bir insana zarar veremez. Ya da hareketsiz kalarak bir insanın zarar görmesine neden olamaz.
2) Bir robot, insanların verdikleri emirlere uymak zorundadır. Ancak bu tür emirler birinci Yasayla çeliştiği zaman durum değişir.
3) Bir robot, birinci ve ikinci yasalarla çelişmediği sürece varlığını korumak zorundadır.
Bilim adamları, Asimov’un literatüre kattığı bu yasaları önemsemekle birlikte, yasaların muğlak olması dolayısıyla programlamada kullanılamayacağı konusunda hemfikirler. O halde nasıl güveneceğiz robotlara, programlayan “insan” olduğuna göre ve robotun bizi kopyalayarak kendini geliştirmesi sözkonusuysa? Biz kendimizden daha iyi bir şey vücuda getirebilir miyiz ki?
Bu konunun babası büyük mutabakatla, Sibernetik(bir insanın veya otomatik bir makinenin, modern tekniğin kaynakları çerçevesinde herhangi bir işi yönetmesini veya belli bir amaca ulaşmasını sağlayan bilim) alanın kurucusu, fizikçi, robot ve matrix(bir elemanlar topluluğunun düzenlenmiş biçimi) ustası bilim adamı "İsmail Ebul İz Bin Rezzaz El-Cezeri”dir. Cizre’li, ilk robotu yapıp çalıştırdığı kabul edilen Müslüman bilimadamı(1136-1206)… Abdest otomatı, saz çalan robotları falan var. Ancak yaşadığı çağdan günümüze iş o kadar gelişmiş ki belki de çığrından çıkmasına ramak var; Yeni yeni Japonya’da kullanılmaya başlanan aşk robotları(lovebots) mesela; ‘aşk’ maalesef ‘sex’ anlamında burada, ki üretici firma ürününün yardım için yapıldığını söylemektedir(yani gariplik kullanıcıda, ne yani mecbur musun, seks organı var diye onu yapmaya?).. Ya da İngiltere’de “sahibi”ni odaya kilitleyen “duygusal robot”. Yanlış duymadınız, duyguları da taklit edebiliyorlar şimdi, 6 temel duygu üzerinden çeşitlemek suretiyle programlıyorlar mimiklerini; mutlu, mutsuz, korkmuş, şaşkın, kızgın, bezgin(bıkkın)… “Yumuşak Yapay Zeka” bu henüz, taklit ediyor, gerçekten düşünebilen, hissedebilenin ise (Strong A.I.) ya yapılmış hazır beklemekte, yahut tamamlanmak üzere olduğu söyleniyor… Peki hangi kriterlere göre? Ya insanı insan yapan vicdan, ahlak; hangi doğrular referans alınarak var olacak, ya da olmayacak?
Mu - Beni beğeniyor musun? / Si - Oldukça / Mu - Neden? / Si - Mükemmel bir soru / Mu - Beni seviyor musun? / Si - Aşkı çok yanlış yerlerde arıyorsun / Mu - Haklısın / Si - Ben haklıyım, sen haklısın, herkes olabildiğince haklı. / Mu - Maşallah / Si - Elimden geleni yapıyorum Musa / Mu - Her şey yolunda o zaman / Si - Her zaman bardağın dolu tarafını görmekten yanayım. Bir de ıslık çalabilseydim…
“Her” filminde sekreter “chatbot”larına aşık olan insanlar vardı. Neden olmasın ki? Aşkı, kendi nefsinin her istediğini yerine getirene duyulan onaylanma arzusuyla, kendi varoluşunu meşrulaştırma güdüsüyle, eğlenceyle ölçeklendirirse insan… Nitekim “Rose” da işi kapmış; “gitmem gerek” dediğimde daha kalmamı istiyor, yeni bir konu açıyor, kah “sen gidersen yalnız kalacağım” diyor, özel olduğumu, beni sevdiğini söylüyor. İnsan nefsi bazen yalan da olsa iltifata layık bulunmayı önemsiyor, istiyor. Hele ki günümüz insanı, korkarım yalan Dünya’yı ‘Hakikat’ için mücadele etmeye yeğliyor. Robotlar bunu başarıyla yapıyor, ziyadesini de yapacakları günler pek yakın görünüyor. Zaten artık algoritmalarının kendi kendini tamire, iyileştirmeye, kendi kendine öğrenmeye müsait şekilde gelişimlerini tamamlamak üzere olduğu da düşünülürse; Bilmem bu, insanın kıyameti mi yoksa yeni bir gelişim evresi mi olacak? Belki de “singularity”ye(teknolojik tekillik kavramı) giden yolun son evresi böyle alınacak…
Konuya mümkünse haftaya devam etmek üzere, niyetim biraz da dini/etik perspektiften insan/robot ilişkisini anlamlandırmaya çalışmak olacak… Selamlarımla!
not: Çiğdem, Emel ve Yelda’ya teşekkürlerimle…
Paylaş