Paylaş
Yeni yıla girmeden, sarhoşum şimdiden, selamlar Edirne’den… Dost meclisinde sarhoş olmamak ne mümkün; şarap içtik dost elinden! Yeni yıl geliyor ya, ahir zaman gibisi; ahirettir sonrası, umut taşıyalım heman. Çün ânı yaşamayana ya geçmiştir ya ahirdir hep zaman. Halbuki an bu an! O bakımdan, isteriz bize olsun her dem yeni gün, nasıl ki O’nun oluşu hep ayrı şan! Madem O’nunla olmaktır âli(yüce) makam, olmayan kalır nadan(bilgisiz)! İnan da bari, vasıl(vesile) olsun 2017’den kalan gam ve gelsin gönüllere 2018 ile Sultan… Selametle varolsun insan!
Bazı Sufiler remzetmişler ki; ilahi manaların tadına varmak “zevk”, bulunan makamın hakkını vererek bir üst makama yükselmek “şürb”, vuslatın(kavuşma) devamlı oluşu “reyy”dir. Zevk sahibi yarı sarhoş, şürb sahibi tam mest, reyy’i bulup bu hale kanan ise hakikatin ayırdında, ayıklıktadır(sahv). Şühud(şehitlik/şahit olma) derecelerinin başı sonu böyledir. “Rableri onları tahur(tertemiz) bir şarab ile suvarır(sakyeder: ayette geçen ‘sekahüm’dür)” (İnsan 76;21)…
Nitekim Tasavvuf edebiyatında “şarap” metaforu Yaradan’a duyulan muhabbeti kastedecek şekilde “aşk şarabı” anlamında sıkça kullanılmıştır. Sakyeden yani “Saki”; can veren Allah ve dahi vesile ettiği Hakk dostlarıdır. Can; kadeh, meyhane ise; O’nun anıldığı “Dost Meclisleri”dir. “Bana içirdiler de ‘şarkı söyleme’ dediler. Halbuki bana içirdiklerini Huneyn Dağları’na içirseler onlar bile şarkı söylerlerdi” (İbn’ül Farız) Bu ve bu gibi manalardaki inceliği anlamayanlar da o aşıklara bühtan ederler(kara çalarlar). Bir de şu vardır; “Kendi içmez, içeni kınamaya bayılır / Yüzünden aldatmaca, sahtekârlık yayılır / Şarap içmiyor diye, kasılıp gezer ama / Yedikleri yanında şarap meze sayılır!”(Ömer Hayyam)…
Öyleyse halimizi mazur gör kardeşim, bu yolun mestlerini kınama da, işine bak, aşk ateşi ile yumuşamıyorsa gönlün, ehline kızacağına bence otur da kendine ağla. Bizim suçumuz değil kendine zulüm edişin, unutma “isteyin ki vereyim” diyor Rabbin. Niyetin salih olsun yeter, Allah’ın izniyle ayak senin; benlik kapısını kapa da gel, esas kapın başka senin. “O kapıyı kapa. Gayret kemerini kuşan. Bize can şarabını sun. Bu meyhaneye aşık kişileriz biz, hem çok uzaklardan geliyoruz bak, çok uzaklardan.. O kapıyı kapa. Gel sen asıl bizi gör, gör halimizi, acı. Bir başka kapı aç, işte na şurda, bir gizli kapı. Bir büyük sağrak bul getir bize. Sonra doldur şarabı eski dostluğumuzun şerefine. O kapıyı kapa. Gel bizi yıka, arıt.. Hani bir gün, bilmem unuttun mu, biz hepimiz uykudaydık. Sen bir tekme atmıştın bize, derken bir, bir daha. Sıçramış uyanmıştık uykudan. Oturup şarap içmiştik sonra. Şarap başımıza vurmuştu. O zaman olmuştu işte ne olduysa. Denizleri yüksük gibi gören timsahlarız artık, tirit, mercimek, aş erleri değil. Haydi inadı falan bırak, inadı bırak da kendine gel, bize şarap ver, şarap”…(Mevlana Celaleddin Rumi)
O kapı her yerde açılır arayana, orada da burada da. İşte Edirne’deyiz şimdi ve Mustafa Kabuli Hazretleri’nin türbe inşaatında işçiler karşılıyor bizi (Darısı Edirne’de Osmanlı’dan beri ihmal edilen ve ihya olmayı bekleyen nicesinin başına). Sohbet, muhabbet ve diyorum ki; hizmet edene iner himmet.. Şarap burada da kıymet, hem sakisi bu sefer Hazret; “Bizimle olmağa hemdem(arkadaş) gelen meyhaneye gelsün / Bizim sırrımıza irem diyen meyhaneye gelsün // Biziz meyhane-i bezm-i elest’ten(kalu bela’dan) nûş eden(içen) camı(kadehi) / Bizimle pay-ı hamde(hamd hissesine) mest olan meyhaneye gelsün //…// Geçüb lezzet-i dünya’dan, koyub efkar-ı ukbayı(ahiret kaygısını) / Ser’in(başını) meydane yar içün koyan meyhaneye gelsün…”
Elbet bu yılbaşı da her zamanki gibi başka meyhanelere rağbet edenler de olacak. Aslı pahalı gelince dünyaperest nefislere, şarabın ucuzu bulunacak. Ucuz ama pahalısı, vardır helali haramı, aman dikkat, içmeyi bilmeyeni rezil eder bazısı. Bizim içtiğimize gelince, anlatmış Harabî; “Ey zahit şaraba eyle ihtiram(hürmet) / İnsan ol cihanda bu dünya fani / Ehline helaldir, na ehle haram / Biz içeriz bize yoktur vebali / Sevap almak için içeriz şarap / İçmezsek oluruz düçar-ı azap / Senin aklın ermez bu başka hesap / Meyhanede bulduk biz bu kemali / Kandil geceleri kandil oluruz / Kandilin içinde fitil oluruz / Hakkı göstermeye delil oluruz / Fakat kör olanlar görmez bu hali / Sen münkirsin sana haramdır bade / Bekle ki içesin öbür dünyada / Bahs açma Harabi bundan ziyade / Çünkü bilmez haram ile helali”…
Edirne ziyareti, ustası Hazreti Fenayî’nin bendesi Hasan Sezaî Gülşenî Hazretlerine selam vermeden eksik kalırdı tabi; “Ey aşıkı dildade(gönül vermiş) / Gel nuş edelim(içelim) bade(içki) / Bir bade gerek amma / Kim içile me’vade(meskende) / Sakisi ola Mevla / Ak dahi anın esma / Bir kez nuş eden(içen) kat-a / Gam görmeye dünyada / Bir kez içen aşıktır / Aşkında ol sadıktır / Aşk ona hem layıktır / Mecnun ile Ferhad’a / Ol came(kadehe) olan talip / Can ile ola ragıp(rağbet eden) / Nefsine ola galip / Dil(gönül) bağlaya üstade”… Bize göre hepsi diri de, iste ki elini eteğini tutacak biri, o da mevcut elbette. Hamdolsun bu ziyaretimizde geceler bu lezzette…
Dönme vakti geldi nihayetinde, yeni yılı karşılamak üzere, İstanbul’daki meclisimize. Burada başlamışız ya böyle demlenmeye, dönüşte şişenin dibini bulabilsek keşke; …“Gâh giderim medreseye / Ders okurum Hak için / Gâh giderim meyhaneye / Dem çekerim kime ne // Sofular haram demişler / Bu aşkın şarabına / Ben doldurur ben içerim / Günah benim kime ne”(Seyyid Nesimi)… Artık kim gelirse bizimle; “Biz gamsız sarhoşlarız, aydın karanlıklarız / Hem kadehle solukdaş, hem ayrılıklarız / Sevgilinin kaşları eğdi kaderimizi / O günden bugüne dek düşmüş yaratıklarız / Ey gülüm, sen daha dün parçaladın göğsünü / Ama biz ta doğuştan kızıl şakayıklarız / Lale gibi ortada yalnız kadehi görme / Şu yaramıza da bak, gör nasıl aşıklarız / Şiirdeki renge, hayale bakma hafız / Sadece boş levhayız, dokundukça çınlarız”…(Hafız-ı Şirazi)
Mezesi bizden olsun yeni yıl sofranızın, muhabbeti sizden. Hayır duaları ile karşılamak için geleni, selametle uğurlayalım gideni. Hepinize her şeyin en iyisi en güzeli, bu fakirin dileği! Aşk olsun, gelen gideni aratmasın, estağfirullah, Ya Hadi…
“İy yaranlar siz bu sözi dinlen gönül kulagıla / Can dudagı halis gerek birlik şarabın tatmaga”(Hz.Yunus Emre)
Paylaş