PaylaÅŸ
Tesbihime sözlerini dizdim, 
zikrediyorum. 
Ben söylüyorum, 
ben dinliyorum. 
Kendi kendine konuşanlara 
deli 
denen bu yerde 
beni 
çırılçıplak meydana attın.
Â
O meydanda, suskunlar,
İnkârımı çaldılar, 
Erenleri 
yalanıma şahit yaptılar. 
Yaktılar.
Yandırdın beni Efendim!
Â
İstediğin şeye bak! 
Öyle bir söz söyleyeyim; 
anlayanla, anlamayanı 
birleyeyim. 
İnananın, inanmayanın 
gönlünü eyleyeyim. 
Bu ormanın aslanını 
ben nasıl terbiye edeyim?

Postta oturan aslan, 
post da kendi kürküymüş, 
avcı ile avını 
beraber gülerken gördüm!
Â
Sessizlerin sırrını 
saklayamam artık 
Ah, cezbedildim! 
Anlatmaya kul oldum seni. 

Aşkın ile taşa dokun, 
seni över, 
dile gelir. 
Ben fakirim övgüden, 
sana hepsi az gelir…
Â
Ayağının altında 
bir dikenken Efendim, 
bana 
"sen de güldensin" dedin. 
Ağlamaz mıyım? 
Kırılayım ki 
batmayayım, 
kırılayım da 
kırmayayım, 
bunun sebebi 
sensin.
Herşey sen, 
benle sen,
bensiz de sen…
Â
Kokun gelir göğsümden, 
korkarım,
zannetmesinler 
kendi tenimden. 
Sırrı oldum aynanın,
beni gerçek görmesinler.
Aynasında sen olanlar,
ateşinle kavrulmuşlar,
bir yudumda boğulmuşlar. 
İşte şunlar,
geride kalanlar;
Muhatabım olmayanlar,
ayağıma dolaşıyorlar 
övgüleriyle, 
canımı sıkıyorlar 
bilgileriyle. 
Ne olur,
aramıza girmesinler…
Â
Eyvah!
Şirke girdim yeniden.
Gerçek kaçtı kalemimden.
Kan damlamıyorsa 
kalplerden,
bırak o zaman 
biraz
suskun kalayım, 
yaslarını tutayım,
utanayım sözlerimden.

Bu meydanda ölmek yok,
dönmek var, dost.
İlelebet!
Halden hale 
giydirdin beni..
Â
Halk içinde 
Hakk'ın yolu, 
yok içinde 
zevkin sonu. 
Şükür, şükür…

Sabah olup uyanışımda 
yanımda 
beyaz kanatlı, 
hür dudaklı, 
kendimim.
Sessizim. 
Hal diliyle konuşan,
haliyle anlaşılan… 
Tanı beni gözlerimden!
Â
(Mantıklılar kutbunun 
kenarında 
bir sözde keşiş, 
"iki" diyor, 
iki, iki… 
Hem de geveze.
O olmazmış, 
bu da olur.. 
Birden her şey kaybolur. 
Ayın battığı yerden, 
güneşin doğumunda… 
Ah'ım kalır!
Aşk girince pencereden
Edep kalkar, 
yer verir…)
Â
"Koy başını önümüze
Avcı idin, av oldun!"
Â
Hu
Â
Â
PaylaÅŸ