Paylaş
“Saklının da saklısıdır görmek dediğimiz şey; henüz rüyadadırlar rüyada uyanık olanlar, ama bunu kabul etmezler” (Galib)
Mana içinde mana, rüya içinde rüya… Bu konudaki literatür ciltleri dolduracak evsafta.. Üzerinde anlaşabileceğimiz bir şey varsa o da; ehlince tabire muhtaçtır rüya! “İşte görmüş olduğum rüya, Rabbim onu gerçek çıkarttı” demişti ya Hazreti Yusuf daha önce tabir edilen rüyasının sonunda(Yusuf 12;100).. Nitekim “alem”, “belirti, işaret” de demek ya.. İbret alınmadan tabir olunur mu hiç alemet-i rüya, Alem-i Dünya? Kişisel dünyalarımız da ve -eğer ahirete nispetle “rüya” misaliyse gerçekten- yaşantımız da; ibretlik delildir, alana.. Nihayet ölünce burada, dirilince sonrasında, uykudan uyanan kimsenin -tabir edicinin kelamına göre gerçekleşmesi beklenen- rüyası gibi, tabir ve tevil edilecek hayatımız, umarız hayrımıza…
Hayra yorulabilsin diye keşke, rüyaya müdahale etmek, onun içinde, görürken; marifet istiyor. Kişi hangi alışkanlıkları edinmişse, gönlünde neler yer etmişse, fikrini ve zikrini hangi istikamete doğru genişletebilmiş, nefs mücadelesinde hangi merhaleleri geçebilmişse, ruhunun uyanıklığı oranındaki kabiliyeti de o derece.. Ve doğru kimseye, iyisi mi bir Hakk dostuna, neticede ‘O -basiret sahibi- dostlar Dostu’na tevil ettirilesi yaraşıklı manalar(kalp gözü ile görülen rüyalar) biriktirebilmek esas mesele… Derdim o ki; ahirette, filmimiz başa sarılıp gösterildiğinde, utanıp sıkılmadan izleyebilsek birlikte gerçekleşeni, keyifle…
“Bir rüyadır hayat, bir rüya, uyursun / şu dünya denen sahnede / gölgeler misali süzülüp kaybolursun / dalgalar üzerinde // Bir yerde ve bir zamanda atarsın / adımlarını miskin / (bilmezsin) o an tam ortasındasın / ezel ile ebedin” (Johann Gottfried Herder)
Fakat bir sorunumuz var bence şimdilerde. İyi film pek az çıkıyor sanki bu devirde. Tektipleştiriliyoruz bir yerde. Rüyalarımız bile fakirleşiyor mu ne? Belki de yalnızca bir vesvese… Ancak kabul edelim ki gözlerimizin dışa dönük oburluğunu kışkırtacak şeylerin artmış olması da ciddi bir mesele. Halbuki gerçek “Alem-i Misal” başka yerde; içte…
Günümüz insanı artık giderek ekrana bağımlı bir halde. Yaşantılarımızın izdüşümleri kara ekranlardan gözümüz, kulağımıza, oradan da zihnimize ve ruhumuza aktarılanlarla fazlasıyla karışık. Topluca gördüğümüz, standardize edilmiş bir ‘ara rüya alemi’ne hapsolmak üzere gibiyiz adeta. Bu -nispeten- suni veri bombardımanı bizi o kadar meşgul ediyor ki, hayatı yaşayışımızı özgün kılacak biçimde yönetebilmemiz bir yana, ruhumuzun özgürleşebildiği ve nefsimize haber iletebildiği rüya alemlerimiz dahi bu durumdan etkileniyor olumsuzca. Ve insanlar ister istemez hakikatiyle temas ettiği ortamlardan uzaklaşmaya başlıyor..
Rüya içindeki rüya sineması rüyanın yerini, rüya da hakikatin yerini alıyor gitgide. Çünkü sorumlusu olduğumuz bir rüyanın görücü ve anlatıcısı olmaktansa, sorumlu olunmayan seyirliklerin figüranı olmak daha kolay geliyor bize. Bir yandan da verili kalıpların tüketicisi ve yorumlayıcısı olmakla, geleceğimizi şekillendirmek isteyenlerin sığ projeksiyonlarına katkı sağlıyoruz faydasızca..
“Tüm kahinler, senin soruyu sorduğun dilden konuşurlar” (Ernst Bertram)
Hasılı; Rüyalarımızı korumaya almalı. Dünyanın ahiretin tarlası olması gibi, bu hayat rüya nispetindedir amma, maneviyatımızın şehvani nefsimiz üzerine hakimiyet kurmasıyla hem rüyamız güzelleşir, hem de hayatından ibret alarak tekamülünü gercekleştiren kimsenin uyanınca ahirette yüzleşeceği tevili ona göre olası.. Dolayısıyla nasıl ki bu alemdeki rüyalar ehline, dolayısıyla onu bizim için hayra yorabilecek güvenilir, dost nitelikli kimselere anlatılmalıdır, ahirette de Rabbimizin yaşantımızı teviline göre akibetimiz belirleneceğinden, O’nu kendimize dost edinmemiz hayrımızadır. Bunun için ise öncelikle boş işlerle oyalanmayı bırakıp rüya içindeki rüyamızdan, tüm rüyaları kendi rüyasında toplayan, hakikatin mazharı sevgili Peygamberimiz Muhammed Mustafa’nın(sav) sahih rüyasına uyanmak ve orada kendimize hayırlı bir rol kesbetmeye çalışmak lazımdır fakirane… Hu
“Allah ölüm anında nefsi alır; ölmeyenlerinkini de uyku anında... Ölümüne hükmettiklerini tutar ve diğerlerini de belli bir vadeye kadar salıp gönderir. Düşünen bir toplum için bunda dersler ve işaretler vardır”(Zümer 39;42)
Paylaş