Paylaş
Her an vücudumda binlerce, belki milyonlarca hücre ölüyor olsa da, farkında bile değilim ki. Ama gönlümdeki bir canın bile ölmesine dayanabilmek ne güç. Onlarla ölmek ne zor. İnsan olmak.. Ölmüşcesine yaşamak ve inatla, her sevdiğinle yeniden doğmak.. Yaşamın bedeli ölüm. Anladım artık; fena bulmadan beka bulmak olmuyor, yani yok olmadan ölümsüzlüğe varmak, imkansız…
İlk öldüğümde boğulmuştum, ıslak, mor ölüm, beni benden aldı bir dost kılığında, ince bir çocuk bedeniydim, güzelliğim öylece solduğunda…
Gençtim, uzaklarda öldüm, kendimden uzakta, fark'etmemiştim, aklım başımdan uçtuğunda…
Bir meşum kazada, neşemi yitirdim, sevdiğim, kanlı bir bedendi kucağımda…
Yaşlandığımda, kurtuluşum geldi, ölüm, son nefesimi verdiğimde, camlar çatladığında, yanımda belirdin gözyaşlarıyla…
Öldükçe öldüm, kah savaşlarda, kah hasta, yatakta, kah toprak altında…
Cennet ve cehennemi, öldürdüm, bitmeyen arzularımda…
Yalnız kaldım, ölümüm ve Sen, aşkım, bir hayalsin artık dudaklarımda…
Yeniden doğmak gerek şimdi!
Bir kişiyi haksız yere öldüren tüm insanlığı öldürmüş gibidir. Her kim ki bir kişiyi diriltir, yaşatırsa tüm insanlığı yaşatmış gibidir.. O zaman insanı seven ölümü çokça tadacak, tadıyor, ölenle ölünüyor, doğanla da doğuluyor öte yandan. Her an. İnsanlık ve biz. Ayrı ve Biriz.. İşte, acı ve sevinç birarada, dans ediyor, birbirini var'ediyor. Ve sen, halden hale geçmede, seyr'ediyorsun anı. Bu kırışık aynada…
Ey Allahım, o kuru topraktan şu çiçekler nasıl bitiyor? Güneş nereden doğuyor, nerede batıyor? Üstüne bastığımız şey, toprak, mineral ve madenler mi sadece? Ağaçlar, çiçekler mi, çürümüş? Hayvanlar ve insanlar mı, hamur olmuş, eller, ayaklar, yanaklar, narin boyunlar, dişler, tırnaklar… Bir gün yeniden canlanacaklar, şu çiçekler gibi.. Biz de geldik ve gidiyoruz, topraktan gelen toprağa, semadan gelen semaya. Dönüyor dönme dolap…
Eyv'Allah, ölüm Allah'ın emri, kimine ceza, kimine lütuf. Kuşkusuz hayattaki en büyük öğretmenlerden. Onun gölgesinde büyüyoruz. Canımızla sınanıyoruz. Nefsimiz acıyla terbiye görüyor. Ölümü istemiyor. Ama ölümsüz olan tarafımız ruhumuzdur. Aşkla hayat bulur. Aşıklar ölmez, ne de bir aşığın gönlüne girmiş olanlar… Fedakarca can verenler, ölmeden yerin altına girenler, ruhlarının kurtuluşu için milyonların duasını alanlar, ölmüş olabilirler mi? Hayır, bu boş bir senaryo değil! İnanamam. Ölü olanlar başka…
Evet, acımız büyük, belki her teselli boş şu an. Üzüntümüzü paylaşıyoruz. İnsanlığımızı hissediyoruz yan yana. Bizden olmayan varsa bu gün, ne yazık. Acıdan da acıdır hissizleşmek, duyarsızlaşmak, esas orada aydınlık yok. Ölü olanlar, orada, soğuk ölüm ile.. Çoğu uyanmak da istemezler. Bedeli ağır gelir.
Gönlü ısıtan, aydınlatan yakıt, yakıtların en pahalısı. Bak, kömür gibi yandılar bizi karanlıktan çıkaranlar. İçin, için.. Bizim için. Bu fatura nasıl ödenir ki? İbret almalı, ders çıkarmalı ve yüreğimizdeki insanlığa, hayat veren ölümler sunmayı öğrenebilmeli böylece. Baş belası kötücül bencilliğimizi öldürebilmeli. Ölmeden ölebilmeli, aşıklar gibi…
İsterseniz züğürt tesellisi deyin; Acıyı yakınlığa dönüştürebilmek de bizimdir! Tüm kayıplardan, sıkıntı, bela ve acılardan öğrendiğim bir şey var; Kişi en dibe vurduğunda, en aciz hissettiği anda, o tevazu, o boyun bükmüş acziyet, acıyla yumuşayan ve varlığını hisseden kalbin gözyaşları, o gerçek ve canhıraş yakarış, bizi Allah'a en yakınlaştıran dualar olabiliyorlar. Yeter ki istikamatemiz doğru olsun ve isyandan geçip, Yaradan'a sığınmayı başarabilelim.. Bu bizler için istenecek bir şey değil, aman, başa gelirse ancak, çekmek gerek. Çekiyoruz.. Elbet her sıkıntının ardından bir ferahlık, her ölümün ardından bir doğum gelir bu sabır yurdunda. Dualarımız sizinle. Gönlünüz sağ'olsun canlar! Allah cemalinden ayırmasın!
Paylaş