Paylaş
Kendi içimizde birer merdiveniz hepimiz. Değil mi ki insan evrenin bir temsili nispetinde ve tüm kainatın sırrını içinde taşır. Yaradılışın en alçak mertebesinden başlayan basamaklarımız bizi meleklerden dahi yücelere çıkaracak yüksekliklere ulaşabilir..
Geçtiğimiz 'Miraç Kandili' münasebetiyle içimizdeki yükselme potansiyelinin dinamiklerini düşünür oldum yine bu günlerde. Hepimizin bir miracı olduğunu… Tüm peygamberlerin kendilerine özgü miraçlarından çıkarılabilecek dersleri düşündüm. Hz.Yakub'un merdiveni, Hz.Musa'nın Tur-u Sina'ya çıkışı, Hz.İsa'nın göğe alınışı, Hz. Muhammed(sav)'ın Cebrail(as)'in dahi ilerleyemeyeceği menzile ulaşması; "Mirac" sırrı…
Var'oluş evrelerinin tüm sırları adeta aynamıza yansıtılmış. Neredeyse tüm ruhani disiplinler insanın manevi yolculuğunun mertebelerinin vücudumuz üzerinde de temsil bulduğunda hemfikir olmuşlar. Olduğumuz merdivenin basamaklarını her kültür kendi dilinde açıklamaya çalışmış. Aşina olduğunuzu tahmin ettiğim doğu kökenli "Çakra" dizilimi felsefesi bugün özellikle Batı'da vücudumuzdaki başat enerji odaklarını ifade etmede kabul gören terminolojiyi belirlemiş vaziyette. Bu yaklaşıma göre evrenin yaradılış hiyerarşisine tekabül eden enerji merkezlerimizi omurgamız doğrultusunda aşağıdan yukarı doğru uyandırmaya başlamamızla bilincimizin evrimi paralel gidiyor. Sözkonusu enerji merkezleri Çin'de 'Akapunktur noktaları', Kabala öğretisinde 'Sefirot/Küreler', Sufilerce ise 'Letaif/Latifeler' olarak ele alınmış. Öğretilerin gösterdiği benzerlikler ayrıştıkları nüanslardan çok daha fazla..
Bugünkü yazımızda kimi Sufi ekollerinde önemle üzerinde durulan "Latife" sistemini kısaca tanıtmaya çalışacağım; Öncelikle "El Latif" ismi, Allah'ın(cc) 99 güzel esması arasında Yaradan'ın lütfunun bolluğunu, hoşluğunu ve O'nun tüm inceliklere vakıf olduğunu niteler. Dolayısıyla sıfatlarının belirme merkezleri olan 'latifeler' de Allah'ın hoş lütuflarıdır. Fakirane fikrim, "Yaradılış" başlı başına latifedir, latifeler silsilesidir..
Yaradılış evre evre olmuş ve oluş devam etmekte. En önce yaratılan, "Akl-ı evvel" yani 'İlk Akıl' olmuş ve tüm yaratılanlar da onun marifetiyle yaratılmışlar. Bu süreç bir yandan en ince belirmişlik düzeyinden en kaba düzeye doğru bir yay çizerek iner ve öte yandan en kaba düzeyden en ince düzeye doğru yükselen bir yayla yaradılış çemberi tamamlanır. Herşey aslına dönecektir. Zaten Sanskritçe kaynaklı 'Çakra' kelimesi de tekerlek, dönüş anlamı taşır. Başka deyişle nokta düzeyinden sonsuzluğa genişleyen var'oluş, hem de sonsuzluktan nokta değerine doğru toplanmaktadır. Kainatta kendini türlü görünümle tekrar eden aynı sistem içimizde de gizli. Bu açılıp kapanmayı latifelerin merkezi kabul edilen 'Kalb'in hareketinde, yahut soluk alıp vermede de deneyimleriz bir oranda..
Latifeler 10 tane olup bunlardan beşi "Emir alemi"nden ruhani benliğimize, beşi de "Halk(Yaratılma) alemi"nden cismani benliğimize isabet ederler. Cismimizi ve cismani alem kalıbını oluşturan 4 ana unsur, hava, ateş, su ve toprak, "Nefs" tabir edilen beşinci unsurda dürülüdür.. Bizler cüzzi(tikel) nefs ve akıl sahipleri olarak nefsimizi terbiye edip aşama aşama külli(tümel) nefse, külli akla ulaşmaya çalışıyoruz, yani tamlığa..
Nefsin 7 kademesinden ilki "nefs-i emmare"(nefsin en alçak düzeyi, negatif kutbumuz) merdivenin alt basamaklarının bütününü niteler ve bu basamaktaki varlık, mineral, bitkisel, hayvani varoluş mertebelerinin hapsinde, sözkonusu unsurların sınırlayıcı etkisinden kurtulup hakikatine yol bulmayı özler. Yaradan ise ihsan etmeyi sever. Negatif akım, pozitifle birleşmeli, devre tamamlanmalıdır..
"Nefs/Kalıp" latifesi Çeşti sufilerine göre göbek deliğinin az altında bulunur ve temel yaşamsal güdüleri temsil eder. Buradan yükseliş tevekkül ile olabilmektedir; Allah'a yönelme, O'na güvenip dayanma… Bazı 'Nakşibendi' ekolleri ise "Nefs" latifesini 'Külli Nefs'i temsilen "Nefs-i Safiye"(saflaşmış nefs) olarak alır ve diğer latifelerin bağlandığı pozitif unsur olarak tüm bedeni kuşattığını düşünürler..
'Emir' üst aleminden kaynaklanan latifeleri Çeşti ekolüne göre sıralayacak olursak; 'Kalp' latifesi sol göğsün iki parmak altında, tövbe makamıdır, rengi kehribar sarısı olup Hz.Adem(as)'ın ayakları altındadır; 'Ruh' latifesi sağ göğsün iki parmak altında, samimi inançla Allah'a dönme makamıdır(inabet), rengi kırmızı olup Hz.Nuh(as) ve Hz.İbrahim(as)'ın ayakları altındadır; 'Sır' latifesi göğüs bölgesinin ortasında, solar pleksus üzerinde, karın boşluğunda, zühd/takva(Allah'ın yasaklarından sakınma, buyruklarına uyma) makamıdır, rengi beyaz olup Hz.Musa(as)'ın ayakları altındadır; 'Hafi' latifesi alnın ortasında, vera(şüpheli şeylerden dahi uzak durmak, zerre kadar hak yememek) makamıdır, rengi siyah olup Hz.İsa(as)'ın ayakları altındadır; 'Ahfa' latifesi başın tepesinde, şükür makamıdır, rengi yeşil olup Hz.Muhammed(sav)'in ayakları altındadır. Bu saydığımız makamların lütufları kendileriyle birlikte isimlerini andığımız zatların hatırına iner. Bahis konusu merkezleri uyandıracak esma ve zikirleri ve adetlerini ancak bir kamil mürşidin kişiye özel vermesi doğru olacaktır. Uyarmalıyım ki kendi başına bilinçsiz deneyler yapmanın ciddi komplikasyonları olabilir. Ancak Allah Kerim'dir, kendine samimiyetle yönelenleri korur, inayet eder..
Yapılan çalışmalarla en önce kalbe tesir eden ve oradan diğer latifelere dağılan pak enerji 'nur' zamanla, nefisle etkileşim içinde olan 4 ana unsurun nefse aktardığı sıfatları da olumluya dönüştürür.. Suyun bulunduğu şartlara göre değişime uğraması ve girdiği kabın şeklini almasının olumsuz tezahürü olan ikiyüzlülük, nifak özelliği, 'Su' latifesi üzerine çalışmakla samimiyete dönüşür ve bu latife kanaat makamının tecelligahı olur. Yine üzerinde çalıştıkça 'Ateş' unsurunun olumsuz özellikleri öfke, zulüm, hiddet sıfatları, gayretkeşlik, incelik, Rahmani taraftarlık gibi sıfatlara yücelir, bu latife teslimiyet makamını sergiler. 'Toprak' unsurunun tembellik, ağırlık gibi olumsuz sıfatları itidal, her koşulda hoşnutluk gibi sıfatlara dönüşür, bu latife rıza makamını barındırır. 'Hava' unsurunun kibirlilik sıfatı bu latifenin nurlanmasıyla izzet, vakar, heybete dönüşür ve hava latifesinde sabır, dayanıklılık makamı açığa çıkar.. Böylece kişi zaman içinde maddenin tutsaklığından kurtulup kulluk sırrına erer ve manevi sultanlığa yükselir… diye müjdelemişler ilham ve keşif sahibi, gönül gözü açık Veliler..
Halkın(yaradılmışların) doğal istikameti Halik(Yaradan) olduğuna göre.. Bizim gayretimiz ve Rabbimiz'in takdiriyle, düşmüş olduğumuz 'nefs-i emmare' seviyesinden 'nefs-i safiye'(kamile) mertebesine yükseldikçe uyanan latifeler, bilinç düzeyleri ya da enerji merkezleri, temsil ettikleri makamların niteliklerini varlığımızda açığa çıkarırlar ve yaradılıştaki gerçek rolümüzü deneyimleriz. Şu yaşamda yapılabilecek en büyük hizmet bu olsa gerektir! Neticesinde, altı yaradılış evresinin akabinde gelen yedinci evrede var'oluş mucizesini zevk'etmekten başka geriye bilmem acep ne kalır? Sübhan olan Allah(cc), hepimize miracımıza çıkabilmekliği ve huzurda 'sabit-i kadem' olmaklığı nasip etsin inş'Allah! Ya Latif, Ya Hu…
Paylaş