Kesin hırsızın elini

Günümüz toplumunda hırsızlığın cezası kaba anlamıyla el kesmek olsaydı kimsenin eli yerinde kalmazdı. Dini yorumlayanlar insanlıktan uzak olursa o din insana değil insanın mahvı için çalışan şeytana yarar.

Haberin Devamı

Dört yıl kadar önceydi. Yatağımda yatıyordum. Bir tıkırtı geldi içerden. İşkillendim. Kulak kesildim seslere. Tıkırtı tekrarlandı. Tekinsiz bir mahallede, tekinsiz bir evde yaşıyordum. Eve hırsız girmiş olmalıydı. İki seçeneğim vardı. İlki; yatağımda sinmek ve olacaklara göz yummak, yani korkuya teslim olmak, hırsızın tecavüzünü kabullenmekti… Canımı tehlikeden korumak mümkün olurdu belki böylece. Ancak ruhum el vermedi. Çok da düşünmedim. İçimden gelen bir cesaretle doğruldum, sessizce yatağımın yanı başında duran avcı bıçağına uzandım, sıkıca sağ elimle kavradım bıçağı ve tıkırtının geldiği odaya doğru yöneldim. Tereddüte mahal bırakmayacak şekilde hızlıca hareket ediyordum artık. Niyetim keskindi. Yükselen adrenalinle içimde alarm zilleri çalıyordu. Gerçeklik kaymaya başlamıştı. Acele etmeli, geç olmadan bu işi tamamlamalıydım. Son bir gayretle ana tutundum ve… Odanın kapısından uzanan hırsızın elinin hamlesini görmemle, bıçağı indirmem bir oldu. Hırsızın elini kesmiştim! Gerisini getiremeden, yüzünü dahi göremeden uyandım! Kalbim deli gibi çarpıyordu, rüyam gerçek gibiydi. Heyecanım yatışırken, içimde haklı bir savaştan galip dönenlerin sevincini duyumsuyor, şükür ediyordum. Sanki bir belayı def etmiştim. Bir şeylerden kurtulmuştum! Aslında ne bir bıçak bulundururum baş ucumda ne de birinin elini öylece kesmek gelir aklıma. Mânâ başkaydı…

Haberin Devamı

GÜNDELİK HAYATTA YAPAMAYACAĞIMIZ ŞEYLER

‘Derviş Baba’ tebrik etti. Nefsimin hırsızlık sıfatını yenmiş olduğumu müjdeledi gülümseyerek. İçimdeki hırsıza galip gelmiş, onu alt etmeye güç yetirebilmiştim. Savaşım başladıktan beri, ruhumun, nefsimin bir şubesine üstünlük kazanmasını ilk tadışımdı. Ruhum güçlendikçe diğer düşmanları da alt edebileceğime dair şevkim arttı. Düşman içimdeydi ve o hırsızın yüzünü görebilseydim, kendimle karşılaşmış olacaktım, yaşam paradoksunun bir perdesi de böylece anlamlandı. Bu olay üzerine çok düşündüm. Belki de bunu yaşamış olmasaydım Kuran’daki ‘hırsızın elinin kesilmesi’ hükmünü bugünkü gibi kavrayabilmem mümkün olmayacaktı. Rüya alemini dünya hayatına bire bir misal teşkil etmek elbet olası değil, rüyalarda gündelik hayatta yapamayacağımız şeyleri yapabiliriz, bu hayattaki bedellerden muafızdır. Tabii rüya deneyimlerinden feyz alabiliriz. Bize halimizi gösterirler. Çoğu zaman semboliktirler. Ehil olmayınca yanlış yorumlamak da pek muhtemeldir. Ancak, bu alemdeki eylemlerimizden sorumluyuz. Esas önemlisi rüyada gösterilen olumlu hallerin bu alemde de varlığını devam ettirmesi.Rüya konusunu şimdilik kenara bırakıp, Kuran’daki hırsızlıkla ilgili ayete bir bakalım. Keza Kuran hükümlerinin de ehil olmayınca, bazı kişilerce yanlış yorumlanarak çarpıtılması olasıdır.

Haberin Devamı

MECAZİ BİR İFADE

Maide suresi 38’inci ayetin farklı meallerine ve tefsirlerine bakınca, şeriata göre hırsızlığın cezası üzerine haklı olarak kafanız karışabilir. ‘Fakta’û eydiyehüma’ sözleri büyük çoğunlukla “ellerini kesin” düz anlamıyla çevrilmiş. Mustafa Sağ’ın “toplumla ilişkisini kesin” tercümesi dikkat çekici. Muhammed Esed, tefsirinde toplumun bu cezayı uygulayacak yükümlülükleri yerine getiremediğini ve dolayısıyla bu sertlikte bir müeyyedenin uygulanamayacağı görüşünü dile getirirken, bir de Hz.Ömer’in halifeliği sırasındaki Arabistan’ı etkileyen kıtlık döneminde ‘el kesme cezasını’ askıya aldığını belirtiyor. Çoğunluk, ayetteki ‘ceza’ kelimesini olduğu gibi alırken, bir kaç kişi ‘caydırıcı’ çevirisini tercih etmiş. Mealler çevirenin hem akıl hem de gönül durumuna göre şekillenmiş. İçtihatler oluşmuş. Herhalde fakir çok yufka yürekliyim ki hem aklıma, hem de gönlüme yatan Derviş Baba’nın yorumu olmuştur: “Evladım, hırsızın elinin kesilmesi mecazi bir ifade, bir deyimdir. O kişiyi hırsızlıktan kurtarın, uzaklaştırın anlamında. Hırsızlık nefsin hastalıklarından biridir. Doktorun işi hastalığı sağaltmaktır. Hastalık bulaşıcı ise, düzelene kadar, tecrit edilir. Bu arada verdiği zararı tazmin etmesi de beklenir.” Doğru ya, “kesin şunun sesini” denildiğinde nasıl kimsenin gırtlağını kesmek gelmiyorsa aklımıza…
Günümüz toplumunda hırsızlığın cezası kaba anlamıyla el kesmek olsaydı kimsenin eli yerinde kalmazdı. Vakit hırsızları, gönül hırsızları, özgürlüğümüzü çalanlar, hakkımızı çalanlar, insanları Rabbinden soğutan din, iman hırsızları… Dini yorumlayanlar insanlıktan uzak olursa o din insana değil insanın mahvı için çalışan şeytana yarar. Bizim dinimiz sevgi dini, kol kafa kesmeye meraklılar varsa, karanlık rüyalarında bedenlenip karşılarına çıkan kendi kötü huylarının kafalarını kesmekle yetinsinler, o da becerebilirlerse. Hırsızlığa karşı en iyi önlemi ise Hazreti Peygamber sergilemiş; mala mülke bağlanmayarak. Çalınacak bir şeyi olmayan hırsızdan niye korksun!

Yazarın Tüm Yazıları