Katarsis

Bir şairin darboğazından geçti çocukluğum yalınayak. Üzüm üzüm gözlerini sıktı masumiyet. Akan kırmızı, henüz aşk şarabı olacak kadar olgunlaşmamıştı. Yine de içtiler kurşun kadehlerden kana kana, gelecekle beslenenler. Onlar ki hep açtılar…

Haberin Devamı

Gençliğimi satın almaya çıktım pazara bu sabah. Tezgahların üzeri dolu, envai çeşit mal. “Taze vakit” dedim, “hemen nakit” dediler. Döktüm varı yoğu baktım, servetini akıtsan da tartmıyor pazarcının kefesi. Karşılığı üç beş domates, iki don, ekmek peynir, toprak ancak. Anladım ki gençliğim tezgah altında kalmış, bedeliyse cennet yükü yaşam ellerimden kayan…

Tombul bir cüceydim ben de sizin gibi bir zamanlar. Nasıl da geçti, hatırlasanıza! Kel kafa, yumuk eller, çarpık bacaklar, dişsiz dudaklar… O kaygusuz bıdıklığımız öyle güzelmiş ki demek; sanki yaş alıp olgunlaştıkça insanlar, o günlerine benzemeye çalışırlar..

Ölmezlerse tabi, erkenden, büyüyemeden, büyüyüp de küçülemeden yeniden. Yarı yolda, yol kenarında… Açlıktan susuzluktan, bombaların altında, hasta, inim inim… Çaresiz, bizim sorumluluğumuzda, çocuklar… Ölüyorlar. Ölüyor çocukluğumuz yaşa maşa bakmadan. Gözlerimizin önünde… Ya Rahman! Hayata uyanmadan gençlik de yalan!

Haberin Devamı

Tek gerçek var mutlak, o da ben değilim. Olana dek, Onsuzlukta yalnız, Bensiz; boşluk üzerine hiçliği tasvir etmedeyim. Timsah gözyaşlarıyla kuyruğumu ısırıyorum arsızca. Sarmal sarmal dolanıyorum ıssız sularında ömrümün. Kara deliğin girdabındayım. Ve etrafa çarpıyor kendimi önemseyişlerim. Yaralıyor. Sorumluluktan kaçmak için, sessizce parçalanışını izliyorum gerçekliğimin…

“Allah’a kaçın” diyor Hakk(Zariyat 51;50). Hakk’tan kaçmak ise bizi katil yapıyor. Kendi kendimizin katilleri olmak katliamın en hafifi. En zalimler ise bu işi topluca işler. Ocaklar, gökteki yıldızlar misali söner. Gün gelir “komşuda pişmez, kimseye de düşmez” olur. İnsan insanın çöpüne muhtaçken komşusunu aç bırakanlar, biraradalığımızın hikmet-i sebebini ıskalayanlar, haksızlığa göz yumanlar sonunda kendilerini yiyecekler..

Yeme kendini Musa, yeme sen de hak, uyan yol yakinken, hakikate bak! Ziyan olan hayatlardan muzdaripsin. Bu garip topraklarda ölen çocuklarla gitti gider neşen. Haksız yere can alanlardan şikayetçi, kendinden şikayetçisin madem. Ölüm bu kadar kolayken, esirgediyse seni Rabbim, bir amaç uğrunadır elbet.. “Heyhat, bu amacın neresindeyim?” Sor; “Yitirdiğim çocukluğun, geçen gençliğin hesabını vermek icap ettiğinde gün be gün, kime, ne diyeceğim?” Evet…

Haberin Devamı

Korkarım, böylesi bencilcedir aslında derdim. Büyümek istemeyen o çocuk, benim. Bahanem hazır. Beni benle yüzleştirenlere kızgın, haklı bulduğum kızgınlığımla önemliyim. “Katarsis”in hafifliğine sığınırım bazı. Ya da ötekinin derdini kendi derdime kılıf yapar, kendimi ötekileştiririm.. Halbuki yüce makamlar hep nefsini vahdete kurban edenlerindir bilirsin.. Kötülükle kötülüğü meşrulaştırmayalım sakın!

Gönlüm dağınık bugün dostlar, içim onsekizbin parça, karışık. Hangisine baksam O’ndan, biliyorum da parçaları bir türlü uyumlu biçimde birleştiremiyorum. Toplanmak için dağılmak gerekirmiş ya bazen. O günlerden bir gün işte tüm çaresizliğimle. Bir yanda pişmanlıklar, şikayetler, gece, yalnızlık, isyan, tövbeye bakan, öte yanda umut, hoşgörü, dostlar, aydınlık, güven, kibirlenmekten korkan… En hayırlı yol arkadaşları hangileri, Sana yakınlaştıran? Yoksa hepsi mi? Bilemem ki büyümeden!

Haberin Devamı

Lakin Sen bilirsin Ya Rabb! Sana sığınıyorum. Boşuna ölmesin çocukluğum! Lütfet, istikameti belirleyen ruhumun nuru çaksın artık dağların ardından, yürütsün nefs askerini. Karınca kararınca, azimle, mütevazi… Ne vurdumduymazlık ne de dünyayı kurtaran adamlık.. Kaybolmadan zulmet çöllerinde, genç yaşlı demeden, cümbür cemaat ileri, hep ileri.. Sensin Hakim, Sensin Baki. Bizi bize bırakma, teslim al Ya Selam! Aşkın uğruna, tut ümmetini, yetiştir, hayırlara eriştir, göster Cemalini… Hu

Yazarın Tüm Yazıları