Hep bu havalar…

Kar yağıyordu. Öyle güzeldi ki.

Haberin Devamı

Melekler iniyordu semadan. Ve hiçbiri birbirine benzemez kar tanelerinin. Yaradan’ın bir mucizesi kucağında kristallerle yağan melekler; nur taneleri… Bir de böyle bakın Dünya’ya, kusurları örtercesine, kar taneleri gibi. Beyaz, bembeyaz…

Bir ekmek parası istedi kapıma gelen, ekmek fırında vardı askıda, muhtaçlar için bedava. Bir palto verdim. Sevinemedi şaşkınlıktan. Hayret sevinçten üstün müydü acep? Bilemedim..

Bir başkası, bir başka ülkede rüyasında görüyordu bizleri tanımadan, karanlık bir odada oturmuş bekliyormuş, “Gel” demişim “Gel benimle” karanlıktan aydınlığa.. Adımı söylemiş. Unutamamış sonra da, buldu nitekim fakiri bizi birbirimize bağlayan sanal dünyada. Bu daha gerçekti ona göre, varlığıma şaşırdı, kendi varlığına şaşırmıyor da… Hayret sevince galebe çaldı bir kez daha!

 

Haberin Devamı

Yazımı bu sefer bütün bir haftaya yaydım, satır satır, parça parça. Bugün yağmur yağıyor mesela, değişti manzara. Yağmur taneleri öbek öbek buluşuyor yerde, sahrada. Nereye gidiyor bunlar kuzum? Hepsi de nasıl yolunu buluyor sonunda! Kimi toprakta emilip besin oluyor, kimi yeraltı sularına karışıyor, ve dere olup akanlar ırmaklara katılıyor, nehirlerde buluşuyor, göllere, denizlere, okyanusa koşuyor. Biz de koşalım, damla okyanusla kavuşmadan yolculuğu tamamlanmıyor..

Bir kedi görüyorum su birikintisinden içen, bir serçe, bir köpek aynı rahmetten sebeplenen. Rahman herşeyi kuşatıyor…

Rüyayı gören ağlıyor. Bu bir cezbe halidir! Ne zaman gönülde ateş harlansa, dayanamaz gözler, su getirir.. Medet Allah’tan; şikayetler doğru adrese yönlendirilmelidir. “Kendine bak!” diyor damla, “okyanusu göreceksin”…

 

Bu paragrafta rüzgar esiyor. Lodos çıkmış Marmara’da, İstanbul’da, rüzgar deli esiyor. Rüzgar ve ruh, ruh ve koku; aynı kaynaktan bunlar.. Bize dokunan gönüle esiyor rüzgarımız. Kokumuzu taşıyor. Aşk bir güneş gibi hepimizi ısıtıyor. Kıyafetlerimi değişiyorum. Çünkü terliyorum. Rüzgar uğulduyor. Bir duman sükunet, rüzgarla dans ediyor, konuşuyor; Huuu…

Haberin Devamı

Kendine bakan, eski halinden olmuş pişman. Direnci kırılmak üzere, perişan. Hep dışarıda kusur görmeden, kusuru kendi nefsinde görmeye geçiyor. “Ne güzel oldun” diyorum, şaşırıyor, kibirli, kasıntı halini güzel zanneden ne çokmuş, hatırlıyorum kendimi yeniden. Acziyetin övgüsünü yapmada aciz kalıyorum. Naif, kırılgan, canlanan bir yürek; insan… Kendine itiraf, yüzleşme, pişmanlık; terleyen beden mi sadece, böyle terliyor can, toksinleri atıyor. Sıcaktan! Direnme, direnç baş ağrıtıyor. Rüzgar kokuları karıştırıyor, affetme vakti yakın, anlıyorum, çünkü gül kokusu baskın…

 

Derken beklenmedik bir ayaz… Bana sorarsanız sabretmek lazım! Yolda dinlenmek gerek bazen, soluklanmak, temiz, diri havayı içine çekmek, oksijenin tüm vücuda yayılmasına fırsat vermek gerek..

Haberin Devamı

Sarılmak ha! Çok acelecisiniz mirim, yaşam böyle alıştırmış sizi belli. Ama bedelini ödeyebilecek misiniz hayata bağışıklığınızın? Daha komşuma elimi uzatamazken ayazda, size nasıl uzanırım?

Eski elbise, plastik, ne bulurlarsa yakıyorlarmış yokluktan. Çocuklar mendil satıyor. Bir arkadaş kilometrelerce uzaktan çocukların elini tutuyor, size sorsak günahkar belki, keza rızkını dans ederek kazanıyor. Yan komşumun ihtiyacını o karşılıyor. Çocukları okutacak, getirdiği giysileri emaneten fakire bırakıyor, anne gelince eve vereceğim, sanki benmişim gibi. Ah! Hayranım size, eyleme geçen hepinize. Beni de kurtaracaksınız şu temiz yüreğinizle. Bu ikramın bedeli ödenesi mi? Ayazda bir demli çay, içimizi ısıtıyor.. Aşık olmuşum, haberim mi yok acaba? Șaşırmaktan zaman bulunca, söz, sevineceğim ilk fırsatta…

 

Haberin Devamı

Hep bu havalar mahvetmiş ya şairi. Havalar da değişiyor, ruh hallerimiz gibi. Kar yağıyor içimize, su olup akıyoruz sonra, kah güneş doğuyor ufukta, dostluklarla ısınıyoruz ayazda. Hayat geçiyor işte böyle.. Bakıyorsun, hayır görünende şer, şer görünende hayır, katman katman.. “İyi sonlanan herşey iyidir” diyor derviş. “Ne zaman olduğu belli mi?” diye soruyor karşıdaki. “Aynen! Son gelene kadar daha iyisini becermek için bir fırsat var demek hala” Çabuk pes etmemek gerek..

“Bu da geçer Ya Hu” yazılı yüzüğüne bakıyor sultan, gülümsüyor. Delili havalar sunuyor, akislerde. Bir kuğu süzülüyor hayalimde, nazlı mı nazlı.. Hayretten geçemeyene bir hal üflüyor rüzgar sevgiliden; uzaklardan “sabret, seyret, şükret” diye fısıldanıyor.. Can kulağım, duyuyor! Hu

 

 

Yazarın Tüm Yazıları