Paylaş
‘İletişim’ dediğin, bir tutum değişikliğiyle sonuçlanacak ki verimli olmuş olsun. Yoksa boşuna…
Onun içindir ki, gerek izleyiciyi kendine bağımlı kılmak, gerek istenen yönde tutum değişikliği oluşturmak adına, “korku çekiciliği”ni kullanmak pek revaçta ‘işbilir ideoloji medyası’nda. Propaganda dünyasında…
Sen de beni dinlemiyor, korku salanları dinliyorsun ya.. Suç bende aslında! Üzgünüm, bir medya çalışanı olarak pek başarılı olamadım bu hususta… Halbuki tasavvuf ehli “Hakk sohbetinin en iyisi, sizi korku ile ümit arasında bırakanıdır” demiş zamanında.
Biz ümide fazlaca yüklendik belki de dostum. ‘Bu biteviye korku pompalanan ortamda umuda ihtiyaç vardır, aman eksik kalmasın’ diye… Ama neye yarar seni uyandırmadıktan sonra? Borçlu kaldım bak sana!
Sana kıyametin gelişinin yakın olduğunu bildirmek boynumun borcu mesela, öleceksin eninde sonunda. Ve sana senden başka zulum eden de olmadı bu diyarda. Nasıl hesap vereceksin öte yanda?
“O gün bunlar cehennem ateşinde kızdırılacak da onların alınları, böğürleri ve sırtları bunlarla dağlanacak ve ‘İşte bu, kendiniz için biriktirip sakladığınız şeylerdir. Haydi tadın bakalım biriktirip sakladıklarınızı!” denilecek”(Tevbe 9;35) ayetini duymadın mı? Ne biriktiriyorsun koynunda? Allah rızası için, hakikat uğruna nefsinle mücadele edeceğine, onu besleyerek büyütüp durdukça, tüketirsin kendini de çevreni de bu durumda.
Öyle de olmadı mı? İşte şahit; sana emanet edilmişken kaynaklarını vahşice tükettiğin bir dünya, hızla yokolan türler, ezilen halklar, kitleler… Sen ise obezleşmektesin; aslında kendini mahvetmektesin taşlaşan kalbinle. O ki senin vuslat kayığındır, batacak maalesef bu taş haliyle…
Bir kulu sebepsiz yere öldürmek tüm insanlığı katletmek gibiyken ve “…o takdirde onun cezası, içinde ebediyyen kalacağı cehennemdir ve Allah ona gazab etmiş ve ona lanet etmiştir. Ve (Allah) onun için ‘büyük azap’ hazırlamıştır” buyurmuşken Hazreti Allah, öldürmekten daha büyük/şiddetli olduğunu bildirdiği “fitne”nin içinde olmaklığı nasıl izah edebileceğiz dersin? Nifak ve küfürü, açgözlü vefasızlığımızı… Nasıl?
Yol yakınken, pişmanlığa, tevbe istiğfara sarılıp bu huylara savaş açmadıkça sana hangi müjdeyi vereyim ki? Güzellikle çok söyledim, hiç işittin mi? O halde; “Haydi, orada ebediyyen kalmak üzere cehennemin kapılarından girin. Kibirlenenlerin(büyüklük taslayanların) kaldığı yer ne kötüdür”(Nahl 16;29) desem artık… Kusura bakma!
O dağları aşmadıkça, içeceğimiz; irinli su… Ve bize nazar da etmeyecek! Ki Allah’a(cc) inatla sui zan ederdik.. Aman Ya Rabb!
O’nun rızasını kazanma yolundan uzak yürürsen hayatını, insanlığına, halifeliğine yakışır olmazsa eylemlerin, cimri ile, hain ile, zalim ile eyleşirsen, hayra davet edeceğin yerde irfanla, kötülüğü huy edinir de bencilleştikçe bencilleşirsen şeytanca, varacağın yer belli; çıkışı olmayan, kavurucu cehennem!
Burada başlayacak bu gidişle, çoktan başladı belki de; kendi odununu taşıdığın ateş yerinde, bakarsın “ilah oldum” zannıyla yaptığın şeyler eliyle, sona kalanlar, acımız artacak gitgide…
Ölüm de fayda vermeyecek büyük kıyamet gelmedikçe; nefsin, günahlarının onca ağırlığıyla mezara girdiğinde, kuş gibi havalanacağına ruhun özgürce, esaretinden kurtulamamışsın ki ömrünce, hesap günü gelene dek o daracık hücrede bekleyeceksin cesedinin yası ile. Kabir azabı bu işte… Nasıl korkmayacaksın?
Yaklaşıyor sonumuz, korkunun ecele faydası yok, lakin yol yakınken kendine çeki düzen vermeye faydası çok. Korkun sayesinde artacak saygın, saygın sayesinde artacak aşkın.. Belki biraz yakacak ama, sonraya bırakırsan eğer; cehennem ateşi, bitmeyen bir kabus gibi her zerreni buracak, kahrı anbean artacak, korkarım beterin beteri olacak.
“Ve andolsun ki cehennemi, insanların ve cinlerin çoğuna hazırladık(yarattık). Onların kalpleri vardır, onunla fıkıh(idrak) etmezler. Onların gözleri vardır, onunla görmezler. Onların kulakları vardır, onunla işitmezler. Onlar hayvanlar gibidir. Hatta daha çok dalâlettedirler. İşte onlar, onlar gafillerdir”(Araf 7;179)
Allah’ın cemalinden uzak olmanın tarifidir aslında cehennem, sevgiliden ırak olmanın yangısıdır aslında ateş, aşksızlığın en ücra köşesidir gayya kuyusu. Bir düşmeyesin, yapayalnız bir kör karanlık ki, ölümü kurtarıcı diye özlersin…
“Ve Rabbimiz, şöyle buyurdu: ‘Bana dua ediniz ki size icabet edeyim. Bana kul olmaktan kibirlenenler, muhakkak ki hakir ve zelil olarak cehenneme girecekler"(Mümin 40;60)
Allah’a ulaşmayı dileyenler(iman edenler), salih amel işleyenler(dinin emir ve yasaklarına uyanlar, iyi ahlakla hareket edenler, hayır peşinde koşanlar), O’nu çokça ve gönülden ananlar(zikredenler), bir şekilde yardımını hakedenler, Allah’ın izniyle kurtuluşa ulaşacaklar..
Çıkmadık candan umut kesilmez! Bize seçim hakkı verilmiş madem, o hakkın henüz varken; aç gönlünü oku, hüsnü zanla anla, gayret et uygula ve güven sonucuna. Bir de aşıklar meclisine girsen, korkun kalmaz hiç sonunda.. Mışıl mışıl ölürsün. Dirilerden sayar Hüda!
Kendime yazdım, haşa, “neden söylemedin vaktinde, bize hep merhametini anlattın, ben de ne yapsam olur sandım, keşke azıcık korkutsaydın…” demeyesin diye seninle de paylaştım burada. Sürçü lisan ettiysem affola!
Dostsan muhtacım, dua et bana da; sen bana, ben sana, el ele el Hakk’a… Hidayet et bizi doğru istikamete lütfunla, ey Yüce Mevla! Hu
Paylaş