Paylaş
Tasavvuf edebiyatında insan-eşek münasebeti çokça işlenmiş ve kişinin nefsiyle münasebetine benzetilmiştir. Bu gibi benzetmenin Allah(cc) tarafından Kuran’da da yapılmış olması bizleri cesaretlendirir; “Tevrat’la yükümlü tutulup da onunla amel etmeyenlerin durumu, ciltlerle kitap taşıyan eşeğin durumu gibidir. Allah’ın âyetlerini inkâr eden topluluğun hâli ne kötüdür! Allah, zalimler topluluğunu hidayete erdirmez” (Cuma 62;5)
Geleneğimizde yeri olan bu mecazı kullanmayı seven edebiyatçılarımızdan Necip Fazıl’ı da bu vesileyle analım; “Haktan halka yansıtmak, hizmetlerin ulvisi! / İlmi olan yapmalı, farz-ı ayın bu işi! / Kim ederse istinkâf, düçar olur tokada, / Bildiğini ketmetmek, tavırların menfisi. // “Kitap yüklü merkep” der, Kur’an böyle insana! / “Yaşanmayan bir ilim, fayda vermez ins cana” / Amil olmak mecburi, hamil isen ilim’e, / Yoksa hadim olursun, hasmın olan şeytana! // Kitap yüklü merkepler, kürsüleri almışlar! / Kürsülerden artanlar, alanlara dolmuşlar! / Söylem dilde nakarat, eylem ise hep menfi, / Diplomalı nadanlar, başa bela olmuşlar.”
Sözüm meclisten dışarı ancak hakkaten nefs de doğru yolu gitmemekte eşek gibi inatçı, edeple ziynetlenmeden eşek gibi kaba(eşeğe cilve yap demişler, çifte atmış), zevki incelmeden eşek gibi anlayışsız(eşek hoşaftan ne anlar; suyunu içer, tanesini bırakır) olabiliyor. Nefsinin kölesi kişi Dünya’da edindiği mal mülk, başarı, mevki ne olursa olsun gönlümüzün tellerini titretemiyor, sohbeti boş geliyor(eşeğe altın semer vursalar yine eşektir). Anlaşılan eşeği terbiye şart!
“Ve yürüyüşünde mütevazi ol ve sesini alçalt(alçak sesle konuş). Muhakkak ki seslerin en çirkini, elbette merkebin sesidir” (Lokman 31;19)
Sizi tenzih ederim lakin eşeklik, cismimizin yaratıldığı topraktaki tek hayvani unsur olmayabiliyor. Mesela Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri Marifetname’sinde; ”Alemde yaratılan her çeşit hayvanın şekil ve suretlerinin numune ve benzerleri, insanda da vardır. Onlar hayvani ve kötü ahlaklardır” diyor ve verdiği örneklerin içerisinde eşeğin “cinsel şehvet”in sureti olduğunu belirtiyor. Devamında ise; “Diğer ahlakların suretleri diğer hayvan şekillerine benzer. Hatta kötü ahlaktan birine galib olan gönül, rüyada kendini o surette olan hayvana da galip görür. Mesela ferc şehvetini yenen kimse, rüyasında eşeğe biner. Eğer mağlup ise kendini eşeğin altında bulur. Diğer ahlaklar da buna kıyas edilebilir. Çünkü insan büyük geçit ve mazhar-ı küllidir”…
“Eşeğe binmek” denince rahmetli Nasreddin Hoca geldi mi sizin de aklınıza? O ve eşeğinin hikayelerini bir de üstadın nefsiyle olan ilişkisini, nefs terbiyesini anlatması üzerinden okumalı. Nefsinin hayvani tarafını altına almış Hoca, üstüne üstlük ters binmekle ona, işin sırrını da veriyor anlayana; felah(kurtuluş), hayvani nefsin tersi istikamette ola! Velhasıl nefs terbiyesi olmadıktan sonra kişi ne kadar malumatla donanırsa donansın; “eğitim cehaleti alır, eşeklik baki kalır”.
Hele ki (mecazen)nefsini yok bilen kişinin korkacağı düşman da kalmaz, özgür olur. Hamdolsun eşek kulunun istikameti budur.. Zaten halk arasında da “ölmüş eşek kurttan korkmaz” denir, ki kurt (Hz.İbrahim Hakkı’ya göre) nefsin kötü huylarından “haset”tir, kaplan yani “kibir”, aslan yani “saldırganlık ve yenmek”; artık eşeğin bütün azılı düşmanları kifayetsiz kalmıştır. Kamil insansa ona zaten arkadaştır.
Sizi bilmem ama fakir, içinde mübarek “Kadir Gecesi”nin bulunduğu Ramazan ayının bu son günlerinde Rabbime, bu eşekliğimi artık benden alması, bir başka deyişle fakiri doğru istikamet üzere giden eşeğin üzerindeki hür binici olduğuma uyandırması için yakaracağım. Amin! Ve Kadir Gecesi’nin kadrini bilenlerden olmaklığımızı, kazasız belasız, sağlık, sıhhat, afiyetle bayrama erişmekliğimizi de diliyorum tabi. Nasipse haftaya Nasreddin Hoca ve Mevlana Hazretlerinden bayramlık “eşek hikayeleri” ile konuya devam etme niyetindeyim. O vakte kadar “Üfeyr”iniz “aşk olsun, selametle kalın” der efendim! Sevgili babacığım, hiç unutur muyum, senin ve tüm babaların babalar günü kutlu olsun! Hu
Paylaş