Trump'ı beklerken

Önceki gün, 3 Ocak, Başbakan Binali Yıldırım AK Parti grubunda Donald Trump’a “bitir bu kepazeliği” çağrısında bulundu.

Haberin Devamı

Kepazelik dediği, gidici ABD Başkanı Barack Obama’nın Suriye’de IŞİD’e karşı NATO müttefiki Türkiye’nin desteğini reddedip, PKK’nın uzantısı PYD’ye desteğini sürdüren çizgisiydi.

Obama’nın derdi aslında Türkiye değil; partidaşı Hillary Clinton’a karşı seçimi kazanan Trump’tan intikamını ona adeta bir enkaz devrederek almak istiyor; Türkiye de bundan payını alıyor.

Dün, 4 Ocak’ta ise Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, hükümetin Turmp döneminde ilişkilerin iyiye gideceğinden umudu olduğunu söyledi.

İkisinin arasında, 3 Ocak gecesi, Obama’nın Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a telefonu var. IŞİD’in üstlendiği Reina katliamında 39 kişinin öldürülüp 65 kişinin yaralanmasından dolayı baş sağlığı dilemiş; ilk üzüntü mesajı gönderenlerden birisi olmuştu zaten.

Haberin Devamı

Ama sanırım artık çok geç, Ankara Obama’nın geriye kalan iki haftada Türkiye’nin hayrına herhangi bir şey yapacağına inanmıyor.

Dahası var, sadece ABD’nin de değil.

Örneğin Almanya, Berlin’deki ünlü Brandenburg Kapısı’na Türk bayrağı yansıttı, üzüntüsünü göstermek için.

Ama AB Bakanı Ömer Çelik dün -15 Temmuz sonrası Türkiye’ye gelen ilk Avrupalı siyasetçi olan- İngiltere’nin AB Bakanı Alan Duncan’a ne dedi, biliyor musunuz?

“IŞİD eylem yaptığında yanımızda olduğunuzu söylüyorsunuz, PKK yaptığında değil” dedi. Beşiktaş ve Kayseri eylemlerinden sonra da doğrusu tepkiler hemen gelmişti ama Çelik’in ki hükümetteki “Artık geçmiş olsun” bakışını yansıtıyor.

Trump 20 Ocak’ta işbaşına geçip Türkiye ile -resmen- ilk teması kurana dek, Ankara-Washington hattında Ankara-Moskova hattının yarısı kadar bile trafik yok.

Ve asabiyet had safhada…

AK Parti milletvekili Şamil Tayyar, Twitter hesabında 'Reina eyleminin tetikçisi kim olursa olsun arkasında CIA var' diye yazdı.

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, yine dün ABD’nin El-Bab harekâtına hava desteği vermiyor olmasını bir kez daha kınadı.

Bu konu önemli, çünkü geçen hafta Çavuşoğlu’nun “Destek alamıyoruz” demesinden sonra Genelkurmay “uzun aradan sonra” ABD uçaklarının da El-Bab harekâtına destek verdiğini söylemişti.

Haberin Devamı

PYD/PKK ittifakını üzen bu açıklama, her fırsatta “Sorun yok, yardım ediyoruz” diyerek diplomatlık görevini yapan ABD’nin Ankara Büyükelçisi John Bass’ın belki bir nebze rahatlamasını sağlamıştı.

Öyleyse de bu rahatlama uzun sürmedi. Pentagon 3 Ocak akşamı, uçakların Türkiye’nin talebi üzerine havalandığını ama IŞİD mevzilerine ateş açmadığını, “gövde gösterisi” yaptığını söyledi.

Oysa Türkiye, El-Bab’taki IŞİD hedeflerine karşı günlerdir, NATO’nun (ve ABD’nin) en önemli rakibi Rusya ile ortak harekât yapıyordu.

İşte Çavuşoğlu’nun açıklaması buna tepkiydi.

Ve tepki orada kalmadı.

Öğle saatlerinde Savunma Bakanı Fikri Işık, bu gelişmelerin hükümette İncirlik üssünün kullanımına dair “sorulara” yol açtığını söyledi.

Haberin Devamı

ABD öncülüğündeki koalisyon uçakları İncirlik üssünü de kullanıyor ancak koalisyonun üyesi olan Türkiye’nin güvenlik kaygıları önemsenmiyordu.

Evet, ABD’nin Ankara Büyükelçisi John Bass diplomatik görevini yapıp, “Sorun yok, Türkiye’ye yardım ediyoruz” diyordu ama sözleri bizzat ABD’den gelen açıklamalarla havada bırakılıyordu.

Üstelik bir sorunun da Fethullah Gülen olduğunu sağır sultan biliyor.

Hükümet 15 Temmuz kanlı darbe girişiminden sorumlu tuttuğu Gülen’in iadesini, hiç değilse 1981 anlaşmasına göre geçici tutuklanmasını istiyor.

Obama yönetiminin “Yargıya karışmayız” açıklamalarından da tatmin olmuyor.

İşin ilginç yanı, Müslümanlara bakışı aslında Obama’dan çok daha, haydi “İslamofobik” demeyelim, mesafeli olan Trump’ın belki de sırf bu yüzden Gülen’e karşı farklı tutum izlemesi ihtimali.

Haberin Devamı

Fethullahçıların yıllardır Obama-Clinton ekibine destek olup destek almış olmaları, Trump’ın bunu seçim kampanyasında kullanmış olması da cabası.

Lafın kısası, Erdoğan ve hükümet, iki konuda Turmp yönetiminden ümitli:


1-Suriye’de PYD/PKK’ya desteğin son bulması,

2-Gülen’e iade olmasa da bir yasal süreç başlatılması.


Unutmadan, Başbakan Yıldırım’ın “İsrail ve Rusya’dan sonra Irak ile barışmaya gidiyorum” demesinden bir gün sonra, yani dün, 4 Ocak’ta Irak’ın Şii Başbakanı Haydar el Abadi’nin Kürdistan Bölgesel Yönetiminde, Erbil’de yayınlanan Rudaw’a verdiği demece ne demeli.

Abadi, 30 küsur yıldır Irak topraklarında bulunan PKK’ya işaret ederk, “Siyasi mülteci olsalar başka” dedi, “Ama buradan Türkiye’yi istikrarsızlaştırmak için silahlı eylemler düzenlemelerine katılmam mümkün değil.”.

İyi mi?

Haberin Devamı

Şimdi sormasam olmaz, biliyorum.

AK Parti hükümeti Obama’nın Suriye siyasetini “kepaze” buluyor da, Türkiye’nin daha şurada altı, yedi aydır değişmiş siyaseti çok mu yüz akı? (Sığınmacılara yapılan insani yardımı dışında tutarak soruyorum.)

Cevabını da yine Kurtulmuş’tan alıyoruz: “Baştan beri Suriye politikasının büyük yanlışlarla dolu olduğuna inananlardanım. Tabii ki Esad rejiminin, zalimlerin yanında yer alacak değiliz. Şimdi bunları tamir ediyoruz, düzeltiyoruz.”

Kurtulmuş daha önce de terörizmle mücadeleden söz ederken, “Başımıza gelen birçok şey Suriye politikasının sonucu” demişti.

Ankara’da dipten gelen bir dalga büyüyor sanki.

Yeni gelişmelerin arifesinde olabiliriz.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dünkü “hayat tarzı” ve “namaza zorlanmaz” sözlerine de bir nokta koymuşsunuzdur zaten, eminim.

Bütün bu gelişmelerin başkanlık Anayasası süreci üzerinde elbette yansıması olacaktır. Bekleyelim, görelim.

 

Yazarın Tüm Yazıları