Paylaş
Daha birkaç ay önce Suriyelilerin doldurduğu uçakların, otobüsleri Avrupa Birliği ülkelerine yolcu ederken arkalarından el sallamaktan söz eden Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, ne oldu da şimdi onlara çifte vatandaşlık verip boş duran TOKİ evlerine yerleştirmekten söz ediyor?
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş dün düzenleme taslağının İçişleri Bakanlığı’nda hazırlandığını söyledi ama bu hazırlığın aylardır, bir yıla yakındır, çok sayıda devlet dairesinin katkısıyla hazırlandığı biliniyor Ankara’da.
Öyleyse, tekrar: Neden şimdi?
İsminin açıklanmasını istemeyen üst düzey bir kaynak, “Bize sormayın” diyor; “Bunun yapılıp yapılmayacağı da siyasi bir karardır, açıklanması da, ne zaman açıklanacağı da.”
Dolayısıyla, “Neden şimdi?” sorusuna siyasi otoritenin cevap vermesi gerekiyor.
Diğer sorulara gelmeden önce Erdoğan’ın bunu ilk açıkladığı zamanki tepkileri tahlil etmekte yarar var.
Malum, 3 milyona yakın Suriyeli mülteci var Türkiye’de; ancak birkaç yüz bin kişi sınır illerimizdeki kamplarda yaşıyor, gerisi aramızda.
Muhalefet partileri ilk anda iki tepki verdi.
1- Acaba Suriye iç savaşında Türkiye ile bağlantılı çalışan cihatçı militanlar var da, bunlara da o arada koruma mı sağlanmak isteniyor? Bu Türkiye’yi terörizmin daha da sahnesi ve hedefi haline getirmez mi?
2- Bu kadar çok sayıda Suriyeli mültecinin, kazanacakları oy hakkıyla belli yerlere yoğunlaştırılıp oy dengesini iyice Erdoğan ve AK Parti lehine çevirmesi mi amaçlanıyor?
Ve tabii ırkçılık ve yabancı düşmanlığıyla suçlanmak pahasına da olsa ucuz Suriye kökenli işgücünün zaten ağırlaşan işsizlik sorununa olumsuz etkisini dile getirenler de oldu.
Erdoğan, Varşova’daki NATO toplantısından dönüşünde aslında bu hamlede önemli fırsatlar bulunduğunu, dolayısıyla Türk ekonomisi ve toplumuna uyum sağlayıp katkıda bulunacak “nitelikli” kişilere vatandaşlık verilebileceğini söyledi. Hatta Almanya’daki Türkler gibi çifte vatandaşlık formülünün de düşünülebileceğini söyledi.
Kurtulmuş ise, Erdoğan’ın sözlerini biraz daha açarak, terörle ilgisi olan hiçbir Suriyeliye vatandaşlık verilmeyeceğini duyurdu. Tabii kimin terörist, kimin hürriyet savaşçısı olduğunun hükümetten hükümete değiştiği günümüz dünyasında bu içleri tamamen rahatlatan bir beyan değil, yine de önemli ama.
Nihayet bir resmi kaynak Habertürk gazetesine, bu imkândan yararlanabilecek Suriyeli göçmen sayısının 300 bin kadar olabileceğini söyledi.
Şimdi diğer sorulara gelebiliriz:
1- Beş yıldır süren Suriye iç savaşından kaçan “nitelikli” elemanlardan, yani doktor, mühendis, mimar, öğretmen, bilim insanı gibi kaçı Türkiye’de kaldı, kaçı zaten kendilerini Batı demokrasilerinin verdiği imkânlara teslim etti? Yani gerçekten ekonomi ve topluma katkı verecek kaç kişi kaldı elde?
2- Eğer yine de kaldıysa, bu kişilerin kaçı Türk vatandaşlığı ister? Bunu sadece Türk pasaportu taşımanın gümrük kapılarında getireceği vize sıkıntıları bakımından sormuyorum. İç savaştan kaçan Suriyelilere kucak açan Türk milleti, aynı kişiler misafir değil de vatandaş olmaya başladığı zaman da aynı şekilde kucak açacak mı? Kurtulmuş dün Konya’nın Beyşehir’de yaşanan ölümlü gerilimi “vahim” olarak andı. (Bu arada Konya’nın Beyşehir ilçesine kadar Türkiye coğrafyasına derinlemesine nüfuz etmiş bir konudan söz ettiğimizin farkındayız, değil mi?)
3- Ve Suriyeli mültecilere vatandaşlık adımı acaba Suriye’den Türkiye’ye göçü daha da teşvik eder mi? Acaba asıl dertleri Türk vatandaşlığı olmadan daha çok mülteci sırf Avrupa’ya sıçrama tahtası sayarak Türkiye’ye gelmeye devam eder mi?
Suriyeli mültecilere vatandaşlık vermenin, Erdoğan’ın dediği gibi getireceği fırsatlar, katkılar olabilir, ama ciddi riskleri olduğu da bir gerçek. O yüzden toplumdan gelen soruları ciddiye alıp hem insani, hem adil, hem de ülkenin ve halkın çıkarlarına uygun bir çözüm bulmak lazım.
Ama önce şu baştaki soruya cevap lütfen: Neden şimdi?
Paylaş