Paylaş
23’üncü Dünya Enerji Konferansı çerçevesinde imzalanan anlaşmayla Karadeniz’in altından inşa edilecek hattın adı Türk Akımı kondu.
Ankara ile Moskova arasındaki ilk boru hattının imzası 1984’te Turgut Özal döneminde, o zaman da Rusya Sovyetler Birliği iken atılmıştı. Hat, Romanya ve Bulgaristan üzerinden Trakya’ya gaz taşıyordu.
Sovyetler Dağıldı, Ukrayna bağımsız oldu, Rusya ile arasında sorunlar başladı, Türkiye’ye gaz sevkiyatında sorunlar çıkmaya başladı, o arada Türkiye’nin gaz ihtiyacı da artınca başka ülke topraklarını aradan çıkaran formül Karadeniz’de bulundu.
İmzaları 1997’de Mesut Yılmaz’ın başbakanlığı sırasında atılan bu ikinci hatta Mavi Akım adı verildi. Hattın inşaatında İtalyan Eni şirketinin teknolojisi kullanıldı. 2003’deki açılışında Türk, Rus ve İtalyan başbakanları Tayyip Erdoğan, Vladimir Putin ve Silvio Berlusconi Samsun’daydılar; zaten iyi anlaşan bir üçlüydü.
Dün İstanbul’da Enerji Bakanı Berat Albayrak Rus mevkidaşı Aleksandr Novak ile imzaları atarken onlara tanıklık eden Erdoğan ve Putin artık ülkelerinin cumhurbaşkanı konumundaydılar. Albayrak’ın aynı zamanda Erdoğan’ın damadı olması, Cumhurbaşkanının büyük enerji projeleriyle özel olarak ilgilendiğinin, ayrı önem verdiğinin bir başka göstergesi
Berlusconi artık siyaset sahnesinde yok. Ukrayna’ya müdahale ve Kırım’ın ilhakı nedeniyle Rusya’ya uygulanan AB ambargosu nedeniyle İtalya da yok.
Ama dün bu anlaşmaya doğrudan olmasa da taraf olan bir başka ülkenin daha cumhurbaşkanı da vardı tanıklar arasında: Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev.
Malum, TANAP projesi ile Azeri doğal gazının Yunanistan-Türkiye bağlantısıyla Avrupa pazarlarına taşınması projesi devam ediyor. İşte Türk Akımı da inşa edilip Türkiye’ye pompalanmaya başladığında, bu hatla bütünleşerek Avrupa’ya ulaşacak.
AB ülkelerinin ekonomik büyüme için enerjiye ihtiyacı var ama bu enerjinin giderek daha çok oranda Rus gazına bağımlılık göstermesi ABD’yi stratejik planda rahatsız ediyor. Rusya’nın diğer ana ekonomik faaliyet alanlarından silah ve uzay sanayiini yaşatması için de enerji ticaretine ihtiyacı var.
Bu sadece Rusya için değil, petrol fiyatlarının düşmesinden kötü etkilenen Azerbaycan, Kazakistan, İran gibi ülkeler için de geçerli.
Türkiye ve Rusya arasındaki uçak krizinin giderilmesi için Cavit Çağlar ile birlikte Kazak Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev’in de devreye girip büyük çaba harcaması rastlantı mıydı?
Dünkü tabloya bakarak Erdoğan ve Putin’in daha birkaç ay önce birbirleri hakkında çok ağır sözler sarf ettiğine inanmak ne kadar zor, değil mi?
Ama çıkarlar dayatınca söylemler de, eylemler de, siyaset de değişiyor.
Mesela, bu konferansın Türkiye’de yapılması o dönem cumhurbaşkanı olan Abdullah Gül’ün önemli gayretiyle 2014’te kesinleştiğinde Türkiye ile İsrail arasında kriz durumu vardı.
Aslında bu yıl davetler kesinleştiğinde de kriz devam ediyordu. Hatırlayacaksınız, İsrail’le normalleşme kararı da Rusya’dan bir gön önce, 26 Haziran’da açıklandı.
Ve dün İsrail Enerji Bakanı Yuval Steinitz’in de İstanbul’a geleceği duyuruldu. Resmi davetli olmasa da, Konferans çerçevesinde bir panel düzenleyen American Atlantik Konseyi’nin (Atlantic Council) davetlisi olarak gelecekti. Ama Enerji Bakanı Albayrak ile de görüşecekti. Paneli de tesadüfe bakın, 1999’da Bakü-Tiflis-Ceyhan petrol boru hattının –o dönemki ABD Başkanı Bill Clinton’un özel temsilcisi sıfatıyla- mimarı olan Richard Morningstar yapacak. (Dün akşam Hilton girişinde karşılaştık, epey yaşlanmış, ama hala aktif olmaktan memnundu.)
Özal 1984’te o imzayı atarken “karşılıklı bağımlılık, krizleri önler” demişti; haklı çıktı.
Evet, Türkiye ile Rusya arasındaki kriz çok başka bir nedenden çıktı, boru hatları çıkmasını önleyemedi, ama kısa sürede atlatılmasında önemli pay sahibi oldu.
Bir boru hattı daha var bölgemizde Özal’ın bu sözünü akla getiren.
İsrail’in Akdeniz kıyısındaki Aşkelon terminali ile Kızıldeniz’deki Eylat terminali arasında döşenmiş bir petrol boru hattı bu. Kullanılması halinde Mısır’ın kontrolündeki Süveyş kanalına ve oradan seyahat edecek tankerlere bağımlılığı ortadan kaldıracak bir hat.
Bu hat 1969’da İsrail hükümetiyle bir başka Orta Doğu hükümeti arasında yüzde 50 eşit ortaklıkla inşa edilmiş.
Kimle dersiniz? ‘Yok artık’ diyenleriniz olabilir, ama sıkı durun, İran ile.
Bu hat bugün boş, kullanılmıyor.
Ama bakarsınız önümüzdeki günlerde bakarsınız birilerinin aklına gelebilir.
Çünkü dün söylenen kötü sözler yerini gülümseyen fotoğraflara bırakabilir.
Politikalar değişir, hatta rejimler değişir, ama boru hatları kalır.
Paylaş