Paylaş
Kraldan çok kralcı bir meslektaşımız, 'Hayır çıkarsa neler kaybedeceğimizi söyler misiniz?' gibi bir soru soruyor.
Daha az önce bir başka meslektaşımızın 'Hayır çıkarsa iç savaş' diyen Manisalı AK Partiliyi, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun "Evet çıkarsa kan dökülür" sözleriyle karşılaştırmak istemiş, ama beklediği keskin cevabı alamamıştı.
Başbakan Binali Yıldırım belli ki "provokasyona gelmemeye" kararlı gelmişti dün, 22 Şubat'ta Çankaya Köşkündeki basın toplantısına.
"Evet de çıkabilir, hayır da çıkabilir" dedi sakin sakin, "Hayır çıkarsa, işimize bakacağız. Bu bir seçim değil. Vatandaşın kararı başımız gözümüz üzerine".
"Neler kaybedeceğimizi değil, evet ile ülkenin neler kazanacağını anlatacağız" diyor, "Biz umutlarımızı, hayırcılar da endişelerini anlatacak, vatandaş da karar verecek."
Peki nedendi o "teröristle aynı, kan dökülür, iç savaş çıkar, ülke bölünür" söylemleri karşılıklı?
Başbakan "politika değişikliği yok" diyor ama söylem değişikliği var ve bu da olumlu bir gelişme.
Belki artık liderler referandum için erken başlayan keskinleşmenin ilerleyen aşamalarda nereye varabileceği, zaten ciddi güvenlik, dış politika ve ekonomi sorunlarıyla uğraşan ülkemizde, toplum üzerinde kalıcı hasar bırakabileceğini görmüşlerdir.
O nedenle Yıldırım'ın evet-hayır sorulduğunda "Çıksa da, çıkmasa da ülke bölünmez, hiç bir şey olmaz" demesi önemli.
Keza anketler sorulduğunda "16 Nisan'da hepimiz boyumuzun ölçüsünü alacağız" demesini de...
Bu söylem, tabii kalıcı olur mu bakmak lazım, siyasetin akışını makul çizgiye çeken bir duruşu gösteriyor. Başbakan'ın Kılıçdaroğlu'daki söylem yumuşamasını olumlu sayıp devamını beklemesi de öyle.
Neticede 17 Nisan sabahı da aynı ülkeye, aynı topluma uyanacağız hepimiz.
Yıldırım'ın basın toplantısından kalan bir kaç önemli nokta daha var, kayda geçmek lazım.
Mesela, 8 Ocak 2003'te Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök'ün açıklamasını 27 Nisan 2007'den daha vahim sayıp "ilk muhtıramızı o gün yedik" demesi. Gerçekten o zehir zemberek açıklama, daha yapılırken Diyarbakır'dan gelen ölümlü uçak kazasının gölgesinde kalmış, dikkatlerden kaçmıştı.
Sonra, Fethullahçıların kullandığı ByLock sistemini telefonlarına indiren üst düzey siyasetçilerin bulunduğu iddiası. Başbakan beklenmedik sertlikte bir çıkışla "MİT'e sordum dedi, "Bir şey yok dediler. Benden bilgi saklandığını mı düşünüyor millet? Öyleyse çok büyük bedeli olur."
Sonuçları olabilecek bir başka konu da ABD ile Gülen'in iadesi konusunda yaşanan sorun. Sedat Ergin, Gülen iade edilmese, ama diyelim başka bir ülkeye gitmeye zorlansa bu durumu Türkiye'nin nasıl karşılayacağını sordu. Başbakan "İsteğimiz iade" dedi, "Ama çıkarılırsa da müsbet karşılarız."
Son olarak İzmir'in dağlarında çiçekler açar anektodu...
Yıldırım, varlık fonu sorusunu cevaplarken, "Baharda çiçekler açacak" dedi, sonra bu söz hoşuna gitti ve gülerek sürdürdü: İzmir'in dağlarında çiçekler açacak. CHP bunu tutmuş kampanya şarkısı yapmış. Çok yanlış bir şey. Yani şimdi 'evet' çıkarsa ne olacak? Çünkü Atatürk geçiyor içinde. Halkın çoğunluğunun sevdiği bir şarkı İzmir Marşı."
Neden uzattım? Çünkü AK Parti yönetiminin hâlâ bunu anlamayan bazı üye ve taraftarlarının aksine referandum sürecinde Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'le didişiyormuş gibi görünmek istemediğini gösteriyor.
Bu da önemli bir şey, değil mi?
Paylaş