Paylaş
Trump, dünyanın gözünün içine baka baka dün gece çıktı ve Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıyan ilk ülke oldu. Tel Aviv’deki Amerikan Büyükelçiliğinin de Kudüs’e taşınacağını ilan etti.
“Karşı çıkanlar olacaktır” diye de meydan okudu. “Zaten 70 yıldır İsrail’in başkenti Kudüs” diye kararını izah etmeye çalıştı; “Parlamento orada, yüksek mahkeme orda, başbakanlık orada”. Trump bu kararın aslında Amerikan Kongresinde 1995’te alındığını ama daha önceki başkanların uygulamadığını söyleyerek hamlesinin sadece dünya siyasetini iyice zıvanadan çıkarıcı boyutu değil, aynı zamanda Amerikan iç siyasetine yönelik olduğunu da gösterdi.
O nedenle Erdoğan görüşseydi de muhtemelen bir şey değişmeyecekti diyorum. Düşünsenize sadece ABD’nin Kudüs’ü başkent olarak tanımasına karşı çıkan yalnızca “Müslümanların kırmızıçizgisi” ilan edip İslam İşbirliği Örgütünü 13 Aralık’ta acil toplantıya çağıran Cumhurbaşkanı Erdoğan değildi ki. Dün Erdoğan’ın konuğu olarak Ankara’da bulunan Ürdün Kralı Abdullah değildi ki yalnızca…
Mesela dün akşam 21’deki açıklaması öncesinde Vatikan’da Papa Francis açıkça karşı çıktı. İngiltere Başbakanı Theresa May, “tek taraflı karar almamasını” istedi. Almanya Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel böyle bir kararın Orta Doğu’yu daha da karıştıracağını söyledi. İran Dini Lideri Ali Hamaney Trump’ı açıkça tehdit etti. Çin kararı gözden geçirmesini istedi.
Dün, 6 Aralık, Meclis’teki bütün partiler Kudüs konusunda birlik oldu.
Kimseyi takmadı Trump. Bir de gerçekten insanın sinirlerini oynatan bir kibirle bunun “İsrail ve Filistinliler arasındaki barışa hizmet edeceğini” söyledi.
Dün gece CNN yayınına çıkan Filistinli liderlerden Saab Erakat, öfkeden ağlamaklı bir sesle Trump’ın hayatının hatasını yaptığını, Filistinlilerin Güney Afrika’da yıkılan Apartheid rejimine benzeyen bir ırk ayrımcılığına maruz kalacağını söyledi.
Yarın Cuma. Muhtemelen dünyanın her yerindeki camilerde Cuma namazı çıkışında gösteriler yapılacak.
Kudüs’te de yapılacak ve Trump’tan aldıkları güçle, Amerika’nın askeri gücünü artık tamamıyla arkalarında hissederek Kudüs’teki protestoları İsrail asker ve polisinin nasıl bastıracağı ciddi bir endişe konusu.
Trump, belki de dünya siyasetinin en dokunulmaz konularından Kudüs konusunda masayı devirip dünyaya meydan okuyarak iç siyasette güç toplamaya, böylece dış politikada daha sert adımlar atmaya hazırlanıyor.
Baksanıza, bir hafta içinde vergi reformundan sonra ikinci seçim vaadi olan Kudüs’ün İsrail’in başkenti olarak tanınmasını da yerine getirdi. Bu siyasi güç yığınağının sonuçları elbette olacaktır.
Burada dikkat çekici olan Rusya’nın sessizliği…
Elimizde yalnızca Vladimir Putin’in Trump’ın ilk demeci ardından Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas’ı arayıp “İsraillilerle Kudüs’ün statüsü dâhil her şeyi konuşmaya hazır olmasını” telkin ettiği bilgisi var.
Moskova, 8 ay kadar önce, 6 Nisan’da pek kimsenin dikkat etmediği bir öneride bulundu. Eğer Doğu Kudüs Filistin devletinin başkenti olarak kabul edilecekse, Rusya’nın da Batı Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak kabul edeceğini açıkladı.
Bu İsrail’in işine gelmiyor. İsrail, Kudüs’ün “bölünmez bir bütün olarak” Yahudi şeriatıyla yönetilen devletin başkenti sayıyor.
Trump’ın dün dünyaya meydan okuyarak yaptığı Kudüs açıklamasında, Doğu-Batı ayrımı yapmadan Kudüs’ü başkent olarak tanıdı ama bir yandan da “sınırların belirlenmesine dek statükoyu geçerli sayacaklarından” bahis var.
Burada acaba Rusya’ya bir göz kırpma olup olmadığı sorusu doğrusu aklımdan geçti dinleyip not alırken. Suriye’nin geleceği üzerine Trump ve Putin’in 11 Kasım’da Vietnam’da yaptıkları görüşmede Orta Doğu meselelerinin de konuşulduğu açıklanmıştı. Acaba Trump’ın bu Kudüs hamlesi de, Rusya’nın 6 Nisan’daki önerisi çerçevesinde gündeme gelmiş midir o görüşmede? Acaba dünya ayağa kalkmışken Rusya o nedenle mi Filistin’e itidal ve diyalog tavsiyesinde bulundu.
Acaba Filistinlilerin kaderini de bir yandan İsrail’in hiçbir çıkarına halel gelmemesini sağlarken ABD-Rusya ikilisi Soğuk Savaş anlaşmalarını andırır şekilde mi belirlemeye çalışacak?
Tarih çarkları yine kapalı kapılar ardında dönmeye başladı ve tarihte ne zaman böyle olsa daha çok acı ve gözyaşına mal olmuştur. Maalesef be Filistin halkı için, ne bölgemiz için daha güzel günler kapıda diyebileceğimizi bir durum yok ortada.
SON 24 SAATTE YAŞANANLAR
Paylaş