Clinton ateşle oynuyor

Eski First Lady, eski Dışişleri Bakanı, ABD’nin yeni başkan adayı…

Haberin Devamı


Demokratik Parti adına 10 Ekim gecesi karşısına çıktığı Cumhuriyetçilerin adayı Donald Trump ile kapışırken sözü nasıl yaptıysa Türkiye’nin eşiğine, hatta evinin içine getirdi.

 

“Kürtleri silahlandırmayı” düşündüğünü söyledi. “Onlar bizim Suriye ve Irak’ta en iyi ortaklarımız” dedi, IŞİD’e karşı” diye ekledi.

 

Daha da dikkat çekici olan, Washinton Post gazetesinin 11 Ekim sabahı, “Beyaz Saray zaten bir süredir bunun hazırlığında” yayını yaparak Clinton’un seçim vaadinin aslında ABD Başkanı Barack Obama’nın planlarından bağımsız olmadığını duyurması idi.

 

Başbakan Binali Yıldırım dün Clinton’un sözlerini “kabul edilemez” buldu.

 

Haberin Devamı

“Sayın Clinton televizyon programında, açıkça seçilirse bölgedeki Kürtleri, terör örgütlerini, silah dağıtarak destekleyeceğini söylüyor. Bu ne anlama geliyor?” diye sordu, “Ne kadar etiktir?” diye sordu. Cevabını vermeye gerek duymadı, zaten sorunun içinde vardı.

 

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ise Clinton’a doğrudan atıfta bulunmadan, IŞİD’e karşı ABD öncülüğünde oluşan koalisyona (Türkiye dahil) 63 ülke katılıyorken, sadece Suriye ile 910, Irak ile 330 kilometre sınırı olan Türkiye’nin bundan dışlanmak istenmesini eleştirdi, “Bildiğimizi okuyacağız” dedi.

 

Şimdi, burada alışıldık olmayan bir durum var.

 

Alışıldık durum, Clinton’un bu demeci ardından Yıldırım’ın, Erdoğan’ın çok daha sert sözlerle “aksi halde” ile başlayan cümleler kurması, ortalığı ayağa kaldırmaları olurdu.

 

Alışılmışın dışında bir gelişme daha oldu dün bu konuda. Suriye ve Irak siyaseti konusunda her fırsatta hükümeti yerden yere vuran CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Başika kampı konusunda hükümetin yanında olduğunu açıkladı. Malum, Irak hükümeti Türkiye’den Musul yakınlarındaki eğitim kampını boşaltmasını istiyor, ABD ve İran da Türkiye’ye karşı Irak’ı destekliyor.

 

Haberin Devamı

Bu alışılmadık durum iki ihtimalden kaynaklanıyor olabilir.

 

Birincisi, Türkiye’nin hem Suriye’de, hem Irak’a bulunduğu yerlerden bir adım dışarı atmadan pasif savunmada kalması, istenmediği Musul (ve Rakka) harekâtlarına aktif katkı vermemesi, operasyon ardından işler sarpa sararsa da sorumlu tutulamayacak taraf olarak devreye girmeyi beklemesidir.

 

İkinci ihtimal, kimsenin beklemediği bir sürpriz adım olabilir; Türkiye geçmişte Kıbrıs, yakın zamanda Cerablus’ta görüldüğü üzere bu tür adımları atabileceğini göstermiş bir devlettir.

 

Çünkü Clinton’un (ABD ile Rusya arasında Halep nedeniyle derinleşen çelişkiyle eş zamanlı gelen) bu beyanı bölgedeki aktörler açıdan her düzeyde yeni bir aşamaya denk geliyor.

 

Haberin Devamı

Örneğin, bu sözler PKK’nın artık yerleşim merkezlerinde inanılmaz miktarda patlayıcı kullanarak intihar bombacılarıyla katliam yapması aşamasına, yerel siyasetçilere suikast düzenleme aşamasına geçtiği bir sırada sarf edildi. Aralarında irtibat vardır iddiasında değilim, ama bir başka aşamaya geçildiği açık. 10 ve 11 Ekim’deki iki saldırıda iki AK Parti ilçe yöneticisi öldürüldü PKK tarafından.

 

Clinton’un cesaret verici bu sözleri ardından (durumda tersine bir gelişme olmadıkça) artık ne PKK’yı, ne onun Suriye uzantısı PYD/YPG’yi tutabilmenin, mesela yeniden diyaloga zorlayabilmenin imkânı var.

 

Ama sadece Türkiye açısından da alınmamalı bu sözlerin etkisi.

 

Haberin Devamı

Suriye’de “Kürtleri silahlandıracağım” demek, PKK’nın PYD aracılığıyla Suriye’de en azından özerk, en çoğundan bağımsız bir Kürt devleti kurma hedefini desteklemek anlamına geliyor.

 

Bu ABD’nin Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunacağı söylemiyle ne kadar örtüşüyor? Buna acaba Beşar Esad ve destekçisi Rusya nasıl yaklaşacak? Acaba diğer Arap ülkeleri ABD eliyle Irak’tan sonra Suriye’de yaşanan bu zorlamayı hoş karşılayacaklar mı?

 

Ama bütün bunların ötesinde ABD yönetimi IŞİD’i cezalandırmak isterken, belki Cumhurbaşkanı Erdoğan ve siyasetine tepkisini göstermeyi amaçlarken Türkiye ile ilişkilerini ne hale getirmekte olduğunun farkında mı?

 

Ayrıca bir de bu silahlandırma meselesi var ki, daha önce defalarca ters teptiğinden ABD yönetimi, özellikle Demokratlar hiçbir ders almamış görünüyor.

 

Haberin Devamı

Afganistan’da Rusya’ya karşı mücahitlere verdiği silahların yıllar sonra Taliban ve El Kaide elinde sadece Amerikalılar ve Amerikan çıkarlarını vurmakla kalmayıp, bütün dünyanın başına bela kesilmesi bunun en çarpıcı örneği.

 

Clinton ateşle oynuyor.

 

İşin bir de Kürt gruplar açısından geçmişi var.

 

İkinci Dünya Savaşından bugüne, daha çok Iraklı Kürtler dört defa Amerikalılar tarafından kendi planlarında özerklik ya da bağımsızlık vaatleriyle tetikçi olarak kullanıldıktan sonra yüzüstü bırakılmış. Şimdi Suriye sahnesinde PKK var kendi hedeflerini ABD çıkarlarıyla örtüştürme peşinde onun piyadesi olarak savaşmayı kabullenmiş görünen.

 

Amerikalı yetkililer dahi bu acı gerçeği “Bu defa olmayacak” sözleriyle kabul ediyor.

 

Oysa dünya tarihi tekrarlarla dolu...  Bir defa olan, bir defa daha olabilir. Dört defa olan, beşinci defa da olabilir.

 

Amerikalılar “Hay Allah, olmadı” der, on bin kilometre ötedeki evine gider.

 

Bugüne kadar emperyalist dediğin bölge dışı güce güvenip gelecek kazanma peşinde koşarken, onu da düşünmek lazım.

 

 

Yazarın Tüm Yazıları