Paylaş
Hakan Çelik'in sorusuna yüzünde sabrını korumayı amaçlayan bir tebessümle "Daha önce kırk kez soruldu" dedi; "Ve açıkladım 'Aktif siyaseti bıraktım' diye. Art niyetli çevreler bunu ortaya atıyor."
Bu sorunun sık sık sorulmasının bir nedeni var elbette.
Son dalga İngiltere eski başbakanı Tony Blair ile yaptığı bir görüşme ve Ürdün'de yaptığı bir konuşma nedeniyle yükseldi.
İşin ilginç yanı, daha çok hükümet yanlısı medya ve sosyal medyada Gül'ün bu temaslarının "Yurt dışında bağlantılarıyla yeni parti kuracak, AK Parti'yi bölecek, Erdoğan'ı devirecek" makamında hedef gösterilmesi.
Gül belki de o yüzden CNN Türk mülakatında "Ben yerli bir insanım" dedi; "Kendi değerlerimize inanan bir insanım. (...) Siyaset yapacak olsam, Batı'dan, Avrupa'dan, başka yerden destek almam, kendi halkımdan destek alırım."
Gül'ün "Nasıl parti kurulacağını bilirim" demesi böyle okunmalı, yani 'kurmayı bilmediğinden değil, daha önce kurdum, kurmayacağımdan' diyor.
Ama bu sözden bile bazı siyasetçilerin yeni bir heves çıkardığı anlaşılıyor.
Kendi adına kurduğu müzenin açılışını neredeyse kırk yıllık yoldaşı Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yapmasını istediğini de görmek istemiyorlar.
Aktif siyasete dönmeyeceğini söylemesini dikkate almıyorlar.
Oysa şöyle bir örnek yaşadık, açılıştan bir gün önce basın tanıtımı sırasında.
Müze-Kütüphanenin küratörü Hasan Bülent Kahraman, genç nesilleri siyasete teşvik etmek, ısındırmak için bir bilgisayar oyunu konsolu da tasarladıklarını anlatıyordu.
Gazeteciler Murat Yetkin ve Muharrem Sarıkaya (Sağda) Kayseri'deki Müze-Kütüphanede "Nasıl Cumhurbaşkanı Olunur?" bilgisayar oyununu denerken önceki cumhurbaşkanı Abdullah Gül ilgiyle izliyor. (Fotoğraf: Mehmet Demirci)
Siyaset bilimcisi Akın Ünver tarafından tasarlanan oyuna "Nasıl Cumhurbaşkanı Olunur?" adı verilmişti.
İki ila altı oyuncu, dijital konsol üzerinde zamana karşı seçmenlerin taleplerini saptıyor, belli bir bütçeyle talepleri karşılamaya çalışıyor ve sonra oylarını kazanma gayretine giriyordu. Kazananı bilgisayar söylüyordu.
Bence de güzel bir fikirdi.
Bir meslektaşımız "Siz de oynadınız mı?" diye sordu.
"Hayır" diye duraksamadan cevap verdi Gül. Bir kere kazanmıştı, gerçek hayatta bir defa kazanmış olduğu büyük yarışı, oyunda dahi olsa kaybetme ihtimali vardı çünkü.
Bir yarım es verdi , "Ve hiç bir cumhurbaşkanına da oynamasını tavsiye etmem" dedi gülerek.
Gül'ün dışişleri bakanlığı, başbakanlık ve cumhurbaşkanlığı gibi en üst görevlerde bulunduktan sonra kendi adına bir müze kuracak olgunluk çağına erişmiş bir siyasetçi.
Dünkü açılış törenine üç cumhurbaşkanı, eski cumhurbaşkanları, başbakanlar, meclis başkanları katıldı. Üstelik Erdoğan'ın programı beklendiği için ancak 10-15 gün gibi diplomaside çok kısa süre denebilecek bir sürede almışlardı davetiyeleri; bir kış günü karlı Erciyes eteğine indiler.
Gül, sadece cumhurbaşkanı başbakan değil, istediği muhalif siyasetçi, sivil toplum temsilcisi, yabancı devlet adamları gibi değişik kesinlerle görüşüp fikirlerini paylaşabiliyor.
Şimdi Gül bunları bırakıp tekrar kapı kapı oy toplamaya, Meclis'te diğer milletvekilleriyle kavgaya dönecek öyle mi?
Üstelik bu bayrağı kırk yıllık yoldaşı Erdoğan'a karşı açacak, öyle mi? Hem de Erdoğan'ın 15 Temmuz kanlı darbe girişiminin püskürtülmesi ardından gücünün zirvesinde olduğu bir zamanda...
Ve bunu ne için yapacak? Siyaseti daha da parçalı hale getirmekle suçlanmak için mi?
Benim anladığım kadarıyla Gül ancak ülke çok zor bir yönetim krizine girip, kendisi de mesela bir De Gaulle gibi Cumhurbaşkanlığı kendisine altın tepsi içinde önerilse bile üzerinde tekrar tekrar düşünerek kabul edecektir. Eğer ülkenin öyle zorluğa düşmesi söz konusu olursa ve istenirse tabii...
Peki Gül'ün istemediğini "kırk kez" söylediği bir şeyi kimler ve neden onun adına istiyorlar?
Bu isteğin ciddi bir kısmı AK Parti içinden Erdoğan'ın baskın kimliğine karşı durmak isteyen, ancak kendi güçleriyle bunu yapmaktan çekinip, Gül'ün arkasına saklanmak isteyenler olduğu Ankara siyasetinde herkesin bildiği sırlardan.
Keza AK Parti dışında da kendi siyasi güçlerine güvenmek yerine AK Parti'nin dağılmasını bekleyen günü da Gül'ün yapabileceğini düşünenler var.
Benim gördüğüm kadarıyla Gül de görüyor bunları.
Ve gördüğüm kadarıyla yeni bir siyasi parti kurup yola çıkmak için ne bir niyet, ne bir planlama içinde.
Söylediğini ciddiye almak gerekiyor, Gül'ün arkasına saklanıp Erdoğan'a öyle karşı durmayan çalışanların da görmesinde siyasetin sağlıklı ilerlemesi bakımından fayda var.
Müze-Kütüphaneye gelince...
Daha önce Umurbey'de Celal Bayar, İslamköy'de Süleyman Demirel örnekleri var. Abdullah Gül örneği daha modern, ziyaretçi dostu, kullanışlı bir bakışla hazırlanmış.
Yalnızca Gül'ün siyasi hayatı değil, yakın dönem Türk siyasi tarihini de interaktif bir şekilde anlatıyor.
Genişlemeye müsait; mesela 15 Temmuz darbe girişimi bölümü de eklenecek.
Kütüphane 18 bin eser ve belge ile başlıyor.
Müze-Kütüphane, Cumhuriyetimizin ilk sanayi tesislerinden Sümerbank bez fabrikasının yıllarca terkedilmiş enerji santrali binası tamir edip düzenlenerek yapılmış.
Binayı inşa eden Rus mimarın unutulmaması iyiydi de, keşke o fabrikaları yokluk içinde kurdurtan, Türkiye'nin kurucu Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk'ün ismi de anılmış olsaydı açılış töreninde.
Paylaş