Paylaş
Meşhur Potemkin Zırhlısı filminde boy gösteren meşhur merdivenlerin olduğu son derece karakteristik, kimine göre küçük kimine göre orta halli bir Ukrayna ili. Türkiyemiz’den sürekli uçuşlara gidiyor vatandaşlarımız. Üstelik pasaportsuz, üstelik vizesiz. Sadece kimlik kartınızla girip çıkıyorsunuz. İstanbul ‘dan sadece 1 saat. Benim seyahat ettiğim Onur Air uçuşlarını İstanbul Yeni Havalimanı’nda yaptığı için devasa alana gittiğimde, buranın gerçek bir metropol havalimanı olduğunu bir kez daha kavradım diyebilirim. Her neyse konumuz Odessa. Burada ilk dikkatimi çeken Opera Binasının şahaneliği. Sanırım Avrupa ‘nın en güzel ve şaşalı bir kaç binasından birisi. Burada Carmen’i izlemek hayatımda en keyifle yaptığım işlerden biriydi. Seyircilerin ağırlıklı olarak turist olması da dikkat çekici. Bu turistler arasında bol miktarda Türkler’i de görmek hoşuma gitmesi değil. Burada orijinal, Ukrayna ‘ya özgü mekanlar hayli ön planda. Yemek mönülerinde etin yeri ayrı. Etin her çeşidini tadabiliyorsunuz. Ukrayna ‘nın doğal, katkısız, organik bir ülke olduğu düşünülürse etin lezzetinin doğallığını da anlatmakla bitiremem.
Ülkenin Bodrum ‘u ya da Çeşme’si diyebileceğim için Odessa’nın denizi, plajı ve eğlence hayatı da dikkat çekiyor. Gezmesinin son derece keyifli olduğu kentin arka cadde ve sokaktaki orijinal Ukrayna yaşamlarına da tanıklık etmenizi özellikle öneririm. İhtişamlı yapılar, yerine göre fakir yaşamlar ve sanatı her şekilde hissedeceğiniz Doğu Bloku’nun hayaletinin dolaştığı caddeler...Kur artışını da dikkate alırsanız buranın hala ucuz kalması gitmek için en önemli etken diyebilirim.
İSTANBUL’UN LEZZET ZENGİNLİĞİ
Turizmin en önemli kalemlerinden biri elbetteki gurme turizmidir. Hele ki günümüzde. Özellikle yurtdışına çıkan arkadaşlarımız özellikle bilir. Sınırdışına tatile gittiğimizde sorup soracağımız ilk sorulardan biri yerel ya da lokal lezzetlerin adresidir. Aynı durum iç turizm içinde geçerli elbette. İstanbul gurme turizminde de kendini yetiştiren ve gösteren bir metropol malumunuz. Mekanlarıyla, şefleriyle, tatlarıyla dünya gurme liginin üst sıralarına yükseliyor. Doğudan yemekler, batıdan tatlar, kuzeyden, güneyden lezzetler derken İstanbul Avrupa-Asya’nın bu kesişim noktasında kendisini iyiden iyiye parlatmaya başladı. Gastronomi dünyamızın ünlü şefi Murat Bozok’un danışmanlık yaptığı Rustyfork, Amerikan Konseptini İstanbul’a en iştah açıcı şekilde getirmiş desem abartıya kaçmam. Biraz Texas, biraz Louisiana derken kebabın en hasını, balığın en lezizini yiyebildiğiniz İstanbul’umuzda biraz da Amerikan takılalım diyorsanız B.B.King ‘in efsanevi resminin gölgesi altında midenizi şenlendirebilirsiniz.
Paylaş