Paylaş
Kış boyu Katalanlar’ın İspanya’dan ayrılmak için yaptığı eylemleri, referandumu, sonuçlarını ekranlarda bol bol anlatmıştım. Sular duruldu şimdilik bu cephede, hayat da devam ediyor malum ve bununla beraber hayat Barcelona’da gerçekten devam ediyor.
Son derece canlı, heyecanlı, neşe dolu diğer taraftan da ağır, hareketsiz ve tadına vara vara gidiyor. Bu bir çelişki değil bana kalırsa bu yaşamı dibine kadar özümseyip, kırmadan, yormadan, saygılıca yaşama ve yaşatma güzelliği. O nedenle anladım ki bir kez daha bu kenti seviyorsam, sakinlerinden ötürüdür desem tespitim şahane olur. Barcelona Futbol Takımı’nın kentin duyurulması ve markalaşması anlamında muhteşem katkıları olmuş elbette. Takıma sempati üst düzeyde olunca, ilgi de çoğalıyor malum. Fakat Barcelona sakinleri için bu durum hiç de iç açıcı değil zira 3-4 günlük tatil için gezmesi tozması harika bir kent olan Barcelona bu kadar çok turistle, kenti mesken tutmuş sakinleri için keyifsiz bir durum yaratıyor.
Özellikle 1992’deki Olimpiyatlarla beraber kaderi değişen Barcelona’nın bu pozitif yönlü istikrarına sürekli ivme kazandırması kent yöneticilerinin ve açık görüşlü Barça Halkı’nın en büyük başarısı. Bu başarının güzelliğini en çok plajlardan oluşan Barceloneta ‘da çok daha iyi hissediyorsunuz. Flamenko’nun gelenekselliği bir yanda, bir yanda Barceloneta’nın çağdaş devinimsel yüzü. Gerçekten şahane bir kent burası!
Paella hep 1 numara
Bu gezimde Türkiye’den kalkıp Barcelona’ya gitmiş ve oraya yerleşmiş Pelin ve Onur Akkuş kardeşlerin el ele, omuz omuza vererek kurduğu ve büyüttüğü Olaspain isimli tur firmasıyla dolaştım. Nam-ı diğer @pelinlegez olan Pelin Akkuş, Hürriyet Seyahat için de gezi yazıları kaleme alıyor. İşinde son derece disiplinli ve canlı. Zaten orada yaşadığı 14 yılın sonunda iyiden iyiye İspanyol olmuş diyebilirim. Zira kusursuz İspanyolcası ve İspanya bilgisiyle son derece verimli geçti bu seyahatim. Her Barcelona seferimde uğradığım Can Travi Nou Restaurantı’nın şahaneliği yine dillere destandı.
Woody Allen’in yönettiği Penelope Cruz’lu, Javier Bardem’li, Scarlett Johansson’lu eşsiz Vicky Cristina Barcelona filminin keyifli bir bölümüne de ev sahipliği yapmıştı bahçesi malumunuz üzere. Los Caracoles şehrin tam da orta yerinde 1835’ten bu yana hizmet veren bir restaurant. Yemeklerini ve ambiyansını anlatmaya kelimeler yetmez. Bofarull ailesi 1835 ‘ten bu yana kuşak kuşak kendisi yönetiyor bu tarihi restaurantı. Ha bu arada Los Caracoles sümüklü böcek manasına gelmekte. Paella yine ve her zaman yemek masalarının gözdesi tabii.
Sitges ‘in canlılığı…
Akdeniz kıyısındaki Sitges, Barcelona’nın neredeyse dibinde diyebileceğim bir sayfiye kasabası. Küba’yı andıran İspanyol, Latin Mimarisi ile görülmeye değer renkli mi renkli festivaller, karnavallar kasabası. Denizi, doğası ve fiyatları son derece güzel. Festival zamanları çadırınızla gitmenizi önerebilirim zira hayli dolu olmakta. Neşesinden hiçbir zaman taviz vermeyen insanları, mahalleleri, kasaba, kentleri hep sevmişimdir. Çok da eleştiriye açıktır bu tutum aslında. Hani dünya yansa umurunda değil yerersiniz belki ama dünyanın ve insanlığın oksijen alanıdır bu tutum. İşte o nedenledir ki Sitges’in ayrı bir yeri var Katalanlar arasında. Ve gördüğüm kadarıyla da gözleri gibi bakıyorlar kasabalarına. Fragata buradaki favori restaurantımdır desem, ‘haklısın’ diyecek bir çok arkadaşımızın olduğuna eminim. Yemekleri, manzarası ve pek tabii ki çalışanlarının sempatikliği fark yaratıyor. Yani demem o ki Barcelona her daim Barcelona’dır. Net.
Paylaş