ABD'nin önde gelen okullarından olan Virginia Üniversitesi'nin bünyesindeki ‘‘İntihal Kaynakları Merkezi’’, İstanbul Üniversitesi'nin Rektörü Prof. Dr. Kemal Alemdaroğlu'nu ‘‘intihalcilikle’’ suçladı.
Alemdaroğlu'nun, Birleşik Amerika'da 1992 yılında çıkan bir tıp kitabının bazı bölümlerini Türkçe'ye çevirerek kendi adıyla yayınladığını iddia eden merkez, internetteki sitesinde intihal belgelerine yer verdi. Bunun üzerine Uluslararası Cerrahi Birliği de devreye girdi ve Prof. Alemdaroğlu'ndan açıklama istedi.
BU konuyu yazıp yazmama konusunda uzun müddet kararsız kaldım. Zira yazacaklarımın bir kesim tarafından başka maksatlarla kullanılmasından endişe ediyordum. Ama, ortada senelerdir mücadele ettiğim ‘‘intihal’’ yani ‘‘bilimsel hırsızlık’’ hadisesinin yeni bir örneği var gibiydi ve hadisenin kahramanı da İstanbul Üniversitesi'nin Rektörü Prof. Dr.Kemal Alemdaroğlu idi.
Bazı çevreler, konuyu İstanbul Üniversitesi'nde bundan birkaç ay önce yapılan rektörlük seçimleri sırasına da gündeme getirmeye çalışmışlardı ama işin arkasında bilimsel endişeler değil, ideolojik çekişmeler vardı. O günlerde, sırf bu yüzden yazmamış ve seçimlerin yapılmasını beklemiştim.
Derken, iş büyüdü ve Türkiye'nin sınırlarını aşıp uluslararası bilim çevrelerinde tartışılır oldu. Türkiye'nin en büyük ve en eski üniversitesinin rektörü, şimdi, dünyanın bir başka kıt'asındaki çok önemli bir üniversite tarafından ‘‘intihalcilikle’’ suçlanıyor.
İŞTE, TEŞHİRİN ADRESİ
Hadise şu: Birleşik Amerika'nın önde gelen okullarından olan Virginia Üniversitesi, ‘‘intihal’’ yani ‘‘başkasının eserini üzerine imzasını atarak kendi çalışmasıymış gibi yayınlama’’ faaliyetlerinin önüne geçmek ve intihalcileri teşhir etmek için bir ‘‘İntihal Kaynakları Merkezi’’ kurdu. Merkezin başına Louis A. Bloomfield adında bir fizik profesörü getirildi.
Virginia Üniversitesi'ndeki bu merkez, ilk olay olarak Türkiye'deki bir yayını ele aldı ve İstanbul Üniversitesi'nin Rektörü Prof. Dr. Kemal Alemdaroğlu'nu ‘‘intihalcilikle’’ suçladı. ‘‘İntihal Kaynakları Merkezi’’ bununla da yetinmedi ve internetteki sitesinde intihal iddialarını destekleyen bazı belgeler yayınladı.
Merak edecek olanlar için, sitenin adresini veriyorum:
www.plagiarism.phys.virginia.edu/case1.html
Konu, Prof. Alemdaroğlu'nun, 1995 senesinde, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nde görevli iken kendisiyle beraber aynı kürsüde bulunanMustafa Taşkın ve Berat Apaydın adlarındaki iki doçentle beraberce yayınladığı bir kitap: ‘‘Laparoskopik Cerrahi’’.
Virginia Üniversitesi, bu kitapta yeralan ve Prof. Alemdaroğlu tarafından yazılmış olan ‘‘Laparoskopik Kolektomi’’ başlıklı bahsin, Kaliforniya'da, Saint Joseph Tıp Merkezi'nin Genel Cerrahi Servisi Şefi Dr. Philippe Jean Quilici'nin 1992'de çıkarttığı ‘‘New Developments in Laparoscopy’’ isimli çalışmasından ‘‘makaslandığını’’ söylüyor.
Suçlamadan daha önce Murat Belge ile Taha Kıvanç kısaca bahsetmişlerdi. Ancak konu geçtiğimiz günlerde daha geniş bir akademik platformda tartışılır oldu ve kopyaları bana da ulaşan yeni yazışmalarla beraber son durumu aktarmak istedim.
Ben, Prof. Alemdaroğlu'nun İstanbul Üniversitesi'ndeki uygulamalarının bir çoğunu haklı ve yerinde alınmış kararlar olarak gördüm. Rektörün karşı çıktığım ve çıkmaya devam edeceğim tek uygulaması, Üniversite Kütüphanesi'ndeki binlerce elyazması kitabın üç seneden beri inadla sandıklarda çürütülmesine göz yummasıydı.
CEVABI BEKLİYORUM
Virginia Üniversitesi'nin yayınladığı intihal belgelerinden bazılarına burada yer veriyorum. Yandaki kutularda ise bu intihal macerasının kronolojisi ve önceki gün görüştüğüm Prof. Alemdaroğlu'nun sorularıma verdiği cevaplar bulunuyor.
Şurasını açıkça söyleyeyim: Prof. Alemdaroğlu'nun verdiği cevaplar beni maalesef tatmin etmedi.
Ama bütün bunlara rağmen, Türkiye'nin en büyük ve en eski üniversitesinin başında bulunan kişinin ikinci bir ‘‘Doğramacı modeli intihal’’ efsanesinin doğmasına sebep olabileceğine ihtimal vermek istemiyorum ve Prof. Dr. Kemal Alemdaroğlu'ndan gelecek olan tatmin edici bir açıklamayı merakla bekliyorum.
İntihalin günlüğü
13 Aralık 2001
Virginia Üniversitesi'ndeki ‘‘İntihal Kaynakları Merkezi’’nin Prof.Alemdaroğlu'nun makalesini gündeme getirmesi üzerine, ameliyat áletleri yapımcısı olan ve Dr.Quilici'nin de kitabını yayınlayan ‘‘Tyco’’ şirketinin yetkilisi Kathleen Tracy, bir açıklama yaptı. Tracy, ‘‘Dr. Quilici'nin makalesinin ve makalede yeralan Eric Hatton'a ait çizimlerin Türkiye'de yayınlanması için izin vermemiş olduklarını’’ duyurdu.
10 Ocak 2002
Aynı kişi, yani Kathleen Tracy, bu defa tartışma konusu olan kitabın yazarlarından Dr. Mustafa Taşkın'a bir mektup gönderdi ve ‘‘Özür dilerim, bir hata yapmışım. Şirketimizin Türkiye temsilciliği ile görüştüm ve yayın konusunda izin almış olduğunuzu öğrendim’’ dedi. Bu açıklama, ‘‘Suçlanan taraf, şirketin İstanbul'daki yetkililerini önceki açıklamalarını değiştirmeye zorladı’’ diye yorumlandı.
8 Nisan 2002
Uluslararası Cerrahi Birliği'nin Genel Sekreteri Prof.Felix Harder devreye girdi ve Prof.Alemdaroğlu'ndan açıklama istedi. Prof. Harder, ‘‘Yayınınızın büyük bir bölümünün Dr. Quilici'nin çalışmasından kopya edildiğini ve bu yayının Türkçe'ye çevrilmesi için gerekli iznin alınmamış olduğunu öğrendik. Seçkin bir üyemizsiniz, lütfen bu konuda bir açıklama yapın’’ diye yazdı.
7 Haziran 2002
Uluslararası Cerrahi Birliği'nin yöneticilerinden Victor Bertschi, 1996 Nisan'ından beri üyeleri olan Prof. Alemdaroğlu'nun Genel Sekreter Prof. Felix Harder'ın mektubuna hálá cevap vermediğini ve konuyu ciddiyetle takip ettiklerini duyurdu.
13 Haziran 2002
‘‘İntihal Kaynakları Merkezi’’nin yöneticisi Prof.Louis A. Bloomfield, ‘‘Tyco’’ şirketinin yetkilisi Kathleen Tracy'ye bir mektup yazıp ‘‘Dünyanın, daha ahláki bir yer olmasını arzu ettiğini ve hiç kimseye zarar vermek istemediğini’’ söyleyerek ‘‘Bu işi ne yapacağız? Konu sizin açınızdan kapandı mı?’’ diye sordu.
İkna olmadım Kemal Bey!
BU yazıyı hazırlarken, Rektör Prof. Dr.Kemal Alemdaroğlu ile konuştum. Virginia Üniversitesi'nin iddialarının doğru olup olmadığını ve bu konuda bugüne kadar niçin bir açıklama yapmadığını sordum.
Prof. Alemdaroğlu, bana şunları söyledi:
‘‘...Benimle uğraşanlara cevap vermeye gerek duymuyorum. Ben, Türkiye'de laparoskopi konusunda çalışan ilk iki-üç kişiden biriyim. 1991'de kursa gittim ve o senenin Ekim'inden beri laparoskopiyi uyguluyorum. Vatan Hastahanesi'nde, bunun kursunu da açtım.
Sözkonusu İngilizce yayın aslında küçük bir el kitabı, bir ‘manual'dir. Biz, o yazının Amerika'daki yayıncısından 1994'te yayın izni aldık. Yazıyı aynen basmaya bile hakkımız olduğu, aldığımız o izinden bellidir. Bu makaleyi ne bir sıfat, ne de bir unvan için kullandım. Ben, Uluslararası Cerrahlar Birliği'nin Türkiye temsilcisiyim. Birliğin genel sekreteri Felix Harder'in bana gönderdiği mektubu da cevapladım. Ama bu cevap, üyesi olduğum kuruluşla benim aramdaki bir yazışmadır ve dolayısıyla ne cevap verdiğimi açıklamayacağım...’’
Söylediklerini dinledikten sonra, Prof. Alemdaroğlu’na ‘‘Alıntı yapma iznine sahip olduğunuz bu araştırmayı kullanırken neden yazarın adını vermediniz de üzerine kendi isminizi yazdınız? En azından asıl kaynağı bir dipnotla gösterseydiniz bütün bunlar yaşanmayacaktı. Kaynağı neden göstermediniz, neden dipnot kullanmadınız?’’ diye sordum.
Prof. Alemdaroğlu, ‘‘Dipnot koysam aslında iyi olurdu... Farkında değildim... Ama bilimsel yayınlarda, kaynak alınan el kitaplarının isimleri dipnotlarda zaten yazılmıyor. Benim makalemin sonunda 60 kadar kaynak var’’ cevabını verdi ve işin can alıcı noktası da, işte burasıydı...
Kemal Bey'e şimdi, bir hatırlatma yapmak istiyorum:
Bilimsel yayınlarda, kullanılan her kaynağın dipnot yahut sonnot şeklinde gösterilmesi şarttır Kemal Bey! Bu, uluslararası bir teamülden de öte, akademik ve aynı zamanda etik bir mecburiyettir. Bir başka memlekette yayınlanmış bir araştırmayı Türkiye'de yayınlamak için izin almış olmanız, size o araştırmaya sahip çıkma, yazının üzerine imzanızı atarak kendi çalışmanızmış gibi yayınlama hakkını vermez; tam tersine, yazarın adını kullanmanızı ve kaynağı göstermenizi mecburi kılar. Bu, Batı'nın ‘‘courtesy’’, yani ‘‘müsaade’’ dediği uygulamadır ve riayet edilmediği takdirde ‘‘plagiarism’’in, yani ‘‘intihal’’in sınırlarından içeriye girilmiş olur.
Dolayısıyla, Kemal Alemdaroğlu'na tekrar soruyorum ve artık açık bir cevap bekliyorum: ‘‘Bu işi yaparken neden isminizin başına ‘‘çeviren’’ ibaresini koymadınız, yahut en azından dipnot kullanmadınız Kemal Bey?’’
Fuhuş vergisinin şiiri bile vardı
KADİR Ercan'ın dünkü Hürriyet'te enteresan bir haberi vardı: Emniyet Genel Müdürlüğü Asayiş Daire Başkan Yardımcısı Halil Yılmaz ile eski hesap uzmanlarından İhsan Çilingir, Polis Dergisi'nde çıkan makalelerinde, ‘‘fuhşun ve kumarın suç olmasına rağmen, bu işlerden kazanılan paradan vergi alınmasını’’ teklif etmişler.
Haberi okuyunca, İkinci Abdülhamid zamanında da fuhuştan vergi alınmaya kalkışılması üzerine, o devrin büyük ‘‘heccav’’ı yani ‘‘hiciv şairi’’Eşref'in yazdığı bir kıt'ayı hatırladım. Eşref'in dörtlüğünü, sadece son mısraın üçüncü kelimesini değiştirerek, hiç yorumsuz aynen naklediyorum:
‘‘Vergi miktarını ol mertebe (o derece) arttırmalı kim (ki), / Sahib-i servet olanlar da züğürt kalmalıdır! / Yalınız fahişelik vergisi haksızlık olur, / Evlilerden de seviştikçe rüsum almalıdır!’’