Talát Paşa için 84 yıl sonra AİHM’de dava açılıyor
Paylaş
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
Türkiye’nin gündemini, önümüzdeki haftalarda son derece önemli bir dava oldukça meşgul edecek.
Bir grup Türk vatandaşı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvurarak İttihad ve Terakki Partisi’nin içişleri bakanı ve son sadrazamı Talát Paşa’yı Berlin’de 1921 yılında katleden Sogomon Tehliryan adındaki Ermeni teröristi cinayetten sonra beraat ettiren Almanya’nın ‘yargılamayı ádil şekilde yapmadığının belirlenmesini’ talep edecek ve Tehliryan için verilen beraat kararının haksızlığının kabul edilmesini isteyecek. Talát Paşa’nın, Türk masonlarının ilk ‘Büyük üstadı’ olması dolayısıyla, davada Alman hükümetinin yanında yeralmaları beklenen Alman localarından gelebilecek olumsuz baskıların hafifletilmesi maksadıyla da, mason localarından dava konusunda destek istenecek.
SON derece önemli bir dava, önümüzdeki haftalarda Türkiye’nin gündemini oldukça meşgul edecek. Bir grup Türk vatandaşı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvurarak Ermeniler tarafından ‘en büyük düşman’ kabul edilen İttihad ve Terakki Partisi’nin içişleri bakanı ve son sadrazamı Talát Paşa’yı Berlin’de 1921 yılında katleden Sogomon Tehliryan adındaki teröristi cinayetten sonra beraat ettiren Almanya’nın yargılanmasını talep edecek ve ‘ádil yargılama yapılmadığı’ gerekçesiyle Tehliryan için verilen beraat kararının haksızlığının belirlenmesini isteyecek.
Önce kısaca, Berlin’de 1921 Nisan’ında yaşanan insanlık ve hukuk facialarından bahsedeyim:
Osmanlı İmparatorluğu’nun kaderine on sene boyunca hükmeden İttihad ve Terakki Partisi’nin önde gelen liderleri, imparatorluğun Birinci Dünya Savaşı’ndan mağlup çıkması üzerine Türkiye’den ayrılıp Almanya’ya geçtiler. İttihadçılar’ın bir kısmı daha sonra Avrupa’da kaldı, bir kısmı ise Rusya ile Afganistan’a kadar uzandılar.
Ama bu gurbet, İttihadçılar’ın lider kadrosu için kanlı şekilde noktalandı. Sadrazam Talát Paşa, 1921’in 15 Mart’ında Berlin’de, Talát Paşa’dan önceki sadrazam Said Halim Paşa aynı senenin 6 Aralık’ında Roma’da ve Bahriye Nazırı Cemal Paşa da 1922’nin 21 Temmuz’unda Tiflis’te Ermeni teröristlerin kurşunlarıyla şehid edildiler. İttihad ve Teraki’nin en güçlü adamının, Başkumandan Vekili ve Harbiye Nazırı Enver Paşa’nın akıbeti de aynı oldu ve Paşa 4 Ağustos 1922 gününün sabahı, Tacikistan’da Rus askerlerinin kurşunlarıyla can verdi.
Şehidler kafilesine öncülük eden Talát Paşa, Türkiye’den ayrılmasından sonra ‘Ali Sai’ takma adıyla Berlin’e yerleşmişti ve Alman başkentinin şık semtlerinden Charlotenburg’un Hardenberg Caddesi’nde kiraladığı bir evde yaşıyordu. Paşa’nın 15 Mart 1921 gününün sabahı çıktığı yürüyüş, Sogomon Tehliryan adındaki 24 yaşındaki bir Ermeni terörist tarafından ensesinden vurularak şehid edilmesiyle son bulacaktı.
İşin çok daha acı olan tarafı, cinayetten iki buçuk ay sonra, 2 Haziran günü hákim karşısına çıkartılan katilin sadece bir buçuk gün devam eden bir yargılamadan sonra, 3 Haziran’da beraat ettirilerek serbest bırakılmasıydı. Tehliryan, annesiyle babasının 1915 tehcirinde öldürüldüğünü ve kendisinin de şans eseri olarak kurtulduğunu iddia etmiş ve Alman mahkemesi katili ‘aşırı tahrik’ gerekçesiyle beraat ettirmişti.
Mahkeme duruşmalar sırasında son derece taraflı davranmış, meselá müdahil tarafın yani Talát Paşa’nın yakınlarının ve Birinci Dünya Savaşı yıllarında Osmanlı ordusunda görev yapmış olan bazı Alman generallerin şahitlik taleplerini reddederek katili serbest bırakmıştı. Almanya’da Birinci Dünya Savaşı sonrasında kurulan yeni hükümet, böylelikle Berlin’in tehcir ile ilgili hazırlıklara bazı Alman subayların da katılmalarından doğan sorumluluğunu ortadan kaldırmaya ve tehcirden haberdar olmadıklarını ispat etmeye ve böylelikle işin içinden sıyrılmaya çalışmıştı. Sogomon Tehliryan 1960’ta Amerika’da ölecek, ancak mahkemedeki ifadesinin yalanlarla dolu olduğu ve 1915 tehciri sırasında Anadolu’da bulunmadığı daha sonraları ortaya çıkacaktı.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde önümüzdeki günlerde açılacak olan davada işte bütün bu ayrıntılar gündeme getirilecek ve ‘Almanya’nın, 1921’deki Talát Paşa cinayeti davasında ádil yargılama yapmadığı’ yolunda karar verilmesi talep edilecek. Şu anda bir yanda 1921’deki duruşmayla ilgili belgeler toplanıyor, bir yandan da Avrupa’nın çok meşhur bir avukatıyla temasta bulunuluyor.
Bu yazıyı çalışmaların hazırlık aşamasında ve konuyla ilgilenen kişilerin iznini almadan yazdığım için, şimdilik daha fazla ayrıntıya girmiyorum ama davanın açılmasından sonra bütün detayları vereceğim.
Talát Paşa davasında Türk masonlara da iş düşecek
SADRAZAM Talát Paşa, İttihad ve Terakki’nin birçok mensubu gibi masondu, hatta yüksek dereceli bir masondu ve Türk masonlarının ilk ‘Büyük Üstad’ı yani en üst seviyedeki idarecisiydi.
Paşa’nın 1909 ile 1910 yılları arasında bulunduğu bu görev masonların internet sitesinde de açıkça yazılıyor, ‘1909’da Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası’nın ilk Büyük Üstad’ı Mehmet Talát Paşa oldu. Bu tarihten sonra, bugüne kadar 28 büyük üstad daha görev yaptı’ deniyor ve ‘Büyük Üstadlar’ sayfasında ilk önce Talát Paşa’nın adı ve fotoğrafı yeralıyor.
Dolayısıyla, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde açılacak davada Türk masonları vasıtasıyla İngiliz ve Fransız localarının da, ‘kardeşleri’ Talát Paşa lehine mahkeme nezdinde aydınlatıcı girişimlerde bulunmaları gerektiğine inanılıyor. Böylelikle, davada Alman hükümetinin yanında yeralmaları muhtemel olan Alman localarından gelebilecek olumsuz baskıların da hafifletilmesi hedefleniyor.
ÜSTADLARA DANIŞTIM
Bu yazıyı yazmadan önce, tanıdığım yüksek dereceli bazı masonlardan açılacak dava konusunda ne düşündüklerini sordum.
Üst düzeyde bir mason, ‘Türkiye’deki mason localarının kapatılmasından sonra, (yani, masonik faaliyetlerin Atatürk döneminde yasaklanmasından sonra) zamanın Büyük Üstadı arşivi imha etmiş. Bu yüzden, şimdi elimizde Türk masonluğunun ilk dönemiyle ilgili çok az belge bulunuyor ve bu bilgi yokluğu yüzünden, açık söylemek gerekirse, Talát Paşa ile çok fazla iftihar etmiyoruz’ dedi.
Dava hazırlıklarıyla ilgili görüşünü ‘vasıtalı’ olarak edindiğim çok daha yüksek seviyedeki bir diğer mason ise ‘Bu konuda ayaküstü karar vermenin zor olduğunu ve kesin kararın yapılacak danışmalardan sonra verilebileceğini’ anlattı ama ‘temelde böyle bir davaya itiraz etmeyeceklerini, hatta bu davanın kendi lehlerine bile olabileceğini’ söyledi.
Burada, basının gözünden kaçan iki olaya dikkat çekmem gerekiyor: Birincisi, masonların, ilk ‘büyük üstad’ları Talát Paşa’nın Şişli’de, Hürriyet-i Ebediye Tepesi’nde bulunan kabrini 15 Mart’ta, yani Paşa’nın ölüm yıldönümünde bu sene ilk defa sessiz-sadasız ziyaret etmeleri... Diğeri ise, İttihad ve Terakki döneminin en güçlü adamı Enver Paşa’nın amcası ve ‘Kutülámare kahramanı’ Halil Paşa’nın torunu olan şu andaki ‘Büyük Üstad’ Kaya Paşakay’ın, Anıtkabir’i 23 Ekim 2004’te ‘kardeşleriyle’ beraber ziyareti sırasında şeref defterine ‘Yakın siláh arkadaşın Halil Kut Paşa’nın torunu...’ ibaresini yazması...
HAFİYE KORKUSU
İttihadçılar’ın neredeyse tamamının ve Cumhuriyet’in kurucu kadrosundan birçok kişinin masonlukları gençlik senelerimde benim de dikkatimi çekmiş, Atatürk’ün valilerinden ve aynı zamanda kıdemli bir mason olan büyükbabam Cemal Bardakçı’ya 1970’li senelerde bunun sebebini sorduğumda hiç tahmin etmediğim bir cevap almıştım.
Büyükbabam, ‘Abdülhamid’in hafiyeleri yüzünden’ demişti... ‘O günlerdeki Abdülhamid istibdadını hayal bile edemezsin. Arkadaşlarımızla beraber biraraya gelmemizi bir yana bırak, nefes almaya bile korktuğumuz anlar olurdu, zira hafiyeler her hareketimizi Yıldız’a, Abdülhamid’e jurnal ederlerdi. En masum bir arkadaş toplantısının bile Fizan’da sürgünde bitmesi ihtimali vardı. Hafiyelerin tek giremedikleri yer ise, mason localarıydı. Bizim masonluğumuzun asıl sebebi işte bu idi, yani takipten kurtulup rahatça konuşabilmek... Serbestçe biraraya gelebilmek için önce mason olduk, masonluğun felsefesini ise daha sonra öğrendik.’