Kutlu'nun beğenmediği o resim İslam dünyasının sembolüydü
Paylaş
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
AKP milletvekili Hüsrev Kutlu, Meclis'te asılı duran maraşal üniformalı Mustafa Kemal Paşa resminin kaldırılmasını isteyince kıyamet koptu ama işin çok önemli bir tarafı pek hatırlanmadı:
Cumhuriyet'i kurduğumuz sırada dünya üzerinde bağımsız olan tek Müslüman memleket Türkiye idi, diğer bütün Müslüman memleketler ya işgal edilmişlerdi, yahut manda ile idare ediliyorlardı ve Mustafa Kemal Paşa'nın asker kıyafetli daha birçok resmi Tunus'tan Hindistan'a kadar, Müslüman evlerin duvarlarını süslüyordu. İslam dünyası için hürriyet hasretinin sembolü olan bu resimlerden Azerbaycan'da da yapılmıştı ve Azerbaycan'ın eski Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev'in hediye ettiği Meclis'teki resim de, bu geleneğin devamıydı.
AKP'li Adıyaman Milletvekili Hüsrev Kutlu, Atatürk'ün Meclis'te asılı duran maraşal üniformalı resminin kaldırılmasını isteyince önce askerlerden, daha sonra da bir hayli çevreden tepki gördü.
Hüsrev Kutlu, tepkiler üzerine partisinin disiplin kuruluna verilirken, sözünü ettiği resmin aslında tablo değil bir halı olduğu ortaya çıktı. Halı, Meclis'e, Azerbaycan'ın bir önceki cumhurbaşkanı Haydar Aliyev tarafından hediye edilmişti.
Meclis'teki resim tartışması büyüyüp Hüsrev Kutlu'nun sözleri hakkında bir hayli şey yazılıp söylendi ama konunun çok önemli bir tarafının üzerinde hemen hiç durulmadı: Maraşal üniformalı Atatürk'ün, daha doğrusu tablo gibi yapılmış olan halıda görünen 'Mustafa Kemal Paşa'nın asker kıyafetli daha birçok çiziminin bir zamanlar sadece Türkiye'de değil, birçok Müslüman ülkede hem evlerin hem de bağımsızlık maksadıyla kurulmuş teşkilátların duvarlarını süslediğinin ve bu resimlerin İslam dünyası için hürriyet hasretinin sembolü olduğunun üzerinde...
Meclis'teki maraşal üniformalı Mustafa Kemal Paşa resmi, işte bu geleneğin bir devamıydı.
Şimdilerde ya unutmuşuzdur, yahut pek aklımıza gelmez: 1923'te, yani Cumhuriyet'i kurduğumuz sırada, dünyanın bağımsız olan tek Müslüman memleketi, Türkiye idi. İslam dünyası, Türkiye hariç, hür değildi; milyonlarca Müslüman'ın yaşadığı topraklar Hristiyan ülkelerden birine ya doğrudan bağlıydı, yahut manda ile veya vesayetle idare edilmekteydi. O dönemin İngiltere'si için söylenen 'dünyanın en fazla Müslüman nüfusa sahip devleti' sözü, bu vaziyeti açık şekilde gösteriyordu.
Türkiye'de İstiklál Savaşı'nın bütün şiddetiyle devam ettiği yıllar, Hristiyan idaresi altında yaşayan İslam álemine örnek teşkil ettiği, ümidlerin ve bağımsızlık hayallerinin yeşerdiği bir dönemdi. Türkiye'deki hareketin lideri olan Mustafa Kemal Paşa'nın mücadelesi Müslüman dünyasının gözünde sadece siyasi ve askeri bir hareket değil, aynı zamanda İslam'ı yüceltecek bir başkaldırıydı. Mustafa Kemal Paşa hem siyasi, hem de dini bir görev üstlenmiş sayılıyordu ve işgale uğrayıp sömürgeleşmiş olan Tunus, Mısır, Hindistan'ın Müslüman bölgeleri ve Azerbaycan gibi yerlerde Paşa'nın başarısı için camilerde dualar bile edilmedeydi.
Bu beklenti, çok kısa bir süre içerisinde kendi edebi ve görsel sanatını da yarattı: Başta Mustafa Kemal olmak üzere, Anadolu'da düşmana karşı savaşan diğer paşaların resimleri elden ele, yine onlar hakkında yazılmış olan şiirlerle destanlar da dilden dile dolaşıyordu.
Paşa'nın zafer haberlerini büyük bir hasretle bekleyen toprakların başında o sırada İngiltere'den giden genel valilerin idare ettiği Hindistan'da sonradan 'Pakistan' adını alacak olan Müslüman bölgeler geliyordu. Pakistan'ın milli şairi Muhammed İkbal 'Mustafa Kemal Paşa'ya hitap' başlıklı şiirinde 'Takdirin gizli áleminin sırlarını bir milletin hikmeti, aklı ve idraki sayesinde öğrenebildik. Aslımız rengi uçup gitmiş bir kıvılcım iken, onun bir bakışı ile cihanı aydınlatan güneş haline geldi. Araplar dinin temsilcisi olduklarını söylerlerken gönüllerinden aşk kavramını çıkartıp atınca, bu hata yüzünden dünyaya rezil olduk. Atın nereye kadar giderse oraya git ve kaygı duyma! Biz, bu meydanda tedbir ve kaygı yüzünden defalarca mat olduk!' diyor, şiirin okunduğu hemen her yerde Paşa'nın bir resmi asılı duruyordu.
Bu resimler, anonim halk sanatkárlarının ellerinden çıkmış; estetik olmaktan ziyade inanç ve hasret tarafı ağır basan samimi çizimlerdi.
İşte, Meclis'te asılı duran ve Hüsrev Kutlu'nun kaldırılmasını istediği maraşal üniformalı Mustafa Kemal Paşa resmi, bu resim geleneğinin devamıydı. İstiklál Savaşı yıllarında Anadolu'nun işgalden kurtulması halinde kendisinin de Rus idaresinden kurtulacağına inanan ve Mustafa Kemal Paşa'nın başlattığı hareketi bağımsızlığının öncüsü olarak gören Azerbaycan'da o günlerde böyle çizimlerden çeşit çeşit yapılmış ve duvarlara Türkistan taraflarında bulunan Enver Paşa'nın resimleriyle beraber asılmıştı. İlk zamanlarda kalpaklı başları oldukça büyük gösterilmesi gibisinden bozukluklar zamanla düzelecek ve resimler Meclis'teki tabloda da görünen normal şekli alacaktı.
Bu sayfada, İstiklál Savaşı yıllarında çeşitli İslam ülkelerinde çizilmiş olan böyle resimlerden bazılarını görüyorsunuz. Resimleri, Orhan Koloğlu'nun 'Gazi'nin Çağında İslam Dünyası' isimli eserinden aldım.
İşte, bir zamanlar hürriyetin ve İslam'ın kurtuluşunun sembolü olan resimlerin kısa öyküsü.
‘Çanakkale Şehidlerine’ şiirini TBMM’nin sitesinde kim şehid etti?
BU hafta, AKP'li Hüsrev Kutlu'nun maraşal üniformalı Mustafa Kemal Paşa tablosuyla hakkında söyledikleri konusunda yazmaya karar verdikten sonra, Hüsrev Bey hakkında biraz bilgi sahibi olabilmek için TBMM'nin internet sitesine girdim.
Hüsrev Bey'e ait sayfayı okuyup siteden çıkacağım sırada, gözüm Meclis Başkanı Bülent Arınç'ın sayfasına takıldı. Tıklayıp girdim ve Arınç'ın fotoğraflarının, siyasi faaliyetlerinin ve verdiği demeçlerin yanında 'şiirler' yazılı bir başlık gördüm, onu da tıkladım ve garip bir sayfayla, Mehmed Akif Ersoy'un 'Çanakkale Şehidlerine' isimli şiiri olduğu iddia edilen ama kesilip biçilmiş, kuşa çevrilmiş bir metinle karşılaştım.
Metin, İngilizce klavye ile yazılmıştı; Türkçe harfler yoktu, meselá 'Bu, tasindir', 'Gunduzun', 'Sana agusunu acmis', 'dunyada egilmez' gibisinden harf yığınları Ákif'e málediliyordu ve daha da fenası, mısralarda dünya kadar yanlış vardı. 'Vurulup tertemiz alnından...' diye başlayan mısra 'Vurulmus tertemiz alnindan...' yapılıp vezin vurulmuş, 'edvára da yetmez o kitab' sözü 'edvara ya yetmez o kitab' olmuştu.
Türk Edebiyatı'nın en seçkin örneklerinden biri olan bu büyük manzumenin TBMM'nin resmi sitesinde ne hále getirildiğini görmek isterseniz 'www.tbmm.info/bulentarinc' adresine girip soldaki 'Şiirler' butonunu ve açılacak sayfada başlığını göreceğiniz aynı ibareyi tıklarsanız, Mehmed Ákif'in 'Çanakkale Şehidleri' olduğu iddia edilen garip metinle karşılaşır ve siz de bir garip olursunuz.
TBMM Başkanı Bülent Arınç'ın, Mehmed Ákif'in 'Ey millet, uyan! Cehline kurban gidiyorsun' mısraının doğrulanmasına imkán bırakmayıp bu garabete son verdireceğine inanmak istiyorum.