Türkiye’yi ziyaret eden İsveç Kralı Karl Gustaf, Ankara’daki temaslarını tamamladıktan sonra Ege sahillerine geçti ve Kuşadası’nda, Sultan Vahideddin’in torunlarına ait olan Kısmet Oteli’nde, son padişahın soyundan gelenler tarafından ağırlandı. Bu sayfada, Kral’ın Türkiye ziyareti sırasında çekilmiş bazı fotoğraflar görüyorsunuz. İlk fotoğraf, Meclis Başkanı Bülent Arınç’ın Kral’ın onuruna Ankara’da verdiği resepsiyonda çekilmiş ve Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in katılmadığı davette, Meclis Başkanı ile bazı bakanların eşlerinin türbanlarıyla hazır bulunmaları tartışmaya
sebep olmuştu. Basına yansımayan ve Kral ile Kraliçe’yi Sultan Vahideddin’in torunlarıyla birarada gösteren diğer fotoğraflar ise, Kuşadası’nda çekildi. Kral Karl Gustaf ile Kraliçe Silvia’yı ağırlayan padişah torunları ne türbanlı, ne de tesettürlü idiler; üstelik aynı zamanda Halife torunuydular. Bütün bu görüntüleri, yorumunu sizlere bırakarak bu sayfada yanyana yayınlıyorum.
EGE sahilleri, bu hafta basının farkına varmadığı bir karşılaşmaya sahne oldu ve İsveç Kral ve Kraliçesi’ni, Kuşadası’nda Osmanlı hanedanının mensupları ağırladı.
Hanedanların buluşması Türk Dışişleri tarafından hazırlanan resmi protokolün uygulanması sırasında tesadüfen yaşandı. Türkiye’ye resmi bir ziyaret yapan İsveç Kralı Karl Gustaf ile eşi Kraliçe Silvia, Ankara’daki resmi temasları
tamamlayıp Efes’e gittiler ve antik kenti ziyaret ettikten sonra, öğle yemeği için Kuşadası’na geçtiler. Dışişleri Bakanlığı, İsveç hükümdarıyla eşi için daha önce Ege taraflarına giden hemen bütün yabancı devlet adamlarının ağırlandığı Kuşadası’ndaki Kısmet Oteli’ni seçmişlerdi.
Kısmet Oteli’nin nasıl bir yer olduğunu bilen bilir ama bilmeyenler için kısaca anlatayım:
ASİLLERİN MEKÁNIOtel, İzmir’den Kuşadası’na giderken, kasabanın hemen girişinde, denizin üzerinde yükselen kayalık bir yarımadanın üzerine kurulmuştur ve herşeyiyle apayrı bir dünyadır, özellikle bahçesinin Türkiye’de bir eşinin olmadığı söylenir. Magazin sayfalarında yahut TV’lerde hemen her gün arz-ı endam eden zeváta orada rastlayamazsınız. Şöhretten hazzetmeyen "gerçek sosyetenin" yeridir ve isimlerinin başında
"kral", kraliçe", "prens", "prenses", "sultan", "şehzade" gibi unvanlar bulunanlar, Kısmet’i tercih ederler.
Kısmet’in işte böyle
"taçlılar"a mekán olmasının asıl sebebi, sahiplerinin de bir zamanlar
"devletlu" olan bir aileye, Osmanlı Hanedanı’na mensup bulunmalarıdır.
Otel, padişahın torunu
Hümeyra Özbaş "hanımsultan" ile eşi
Halil Özbaş tarafından, 1960’lı senelerde kuruldu. İngiltere Kraliçesi
İkinci Elizabeth ile İran Şahı
Rıza Pehlevi’nin de tatillerini burada geçirmeleri üzerine daha da meşhur oldu ve kısa zamanda bir
"asiller mekánı" ve
"hanedanların buluşma noktası" halini aldı. Özel gezilerinde yatlarıyla Ege taraflarına uğrayan krallarla kraliçeler Kısmet’te kalırlarken, Türk Dışişleri Bakanlığı da resmi ziyaret maksadıyla gelen yabancı devlet adamlarının Ege’ye yaptıkları geziler sırasında Kısmet’te kalmalarını tercih etti.
Hümeyra Özbaş "hanımsultan"ın 2000 yılında, eşi
Halil Özbaş’ın da geçen sene hayata veda etmelerinden sonra, otelin işletmesini çocukları
Hanzade ve
Halim Özbaş kardeşler devraldılar. Kısmet Oteli
"seçkinlerin ve asillerin mekánı" olma özelliğini bugün de muhafaza ediyor ve protokol davetlerine evsahipliği yapıyor.
Otele son giden
"devletlu"lar, İsveç Kralı
Karl Gustaf ile Kraliçe
Silvia oldu.
Türkiye’yi ziyaret eden İsveç Kralı
Karl Gustaf, Ankara’daki temaslarını tamamladıktan sonra geçtiğimiz Çarşamba günü Ege sahillerine gitti. Efes’i ziyaret eden Kral ile Kraliçe, buradan Kuşadası’na, Kısmet Oteli’ne geçtiler ve otelde
Sultan Vahideddin’in torunları tarafından ağırlandılar.
YORUMU SİZE KALMIŞBu sayfada, Kral’ın Türkiye ziyareti sırasında çekilmiş bazı fotoğraflar görüyorsunuz.
İlk fotoğraf, Meclis Başkanı
Bülent Arınç’ın Kral’ın onuruna Ankara’da, verdiği resepsiyonda çekilmiş, Cumhurbaşkanı
Ahmet Necdet Sezer’in katılmadığı bu davette Meclis Başkanı ile bazı bakanların eşlerinin türbanlarıyla hazır bulunmaları tartışma yaratmıştı.
Kral ile Kraliçe’yi basına yansımayan Kuşadası gezileri sırasında
Sultan Vahideddin’in torunlarıyla beraber gösteren diğer fotoğraflar ise, Kısmet Oteli’nde çekildi. Kral
Karl Gustaf ile Kraliçe
Silvia’yı ağırlayan ve aynı zamanda Halifeler’in soyundan gelen padişah torunları ne türbanlı, ne de tesettürlü idiler.
Bu görüntüleri, yorumu sizlere bırakarak yanyana yayınlıyorum.
Sarayın bilinmeyenleri 350 yıl sonra Suna Kıraç sayesinde aydınlanıyor
CLAES Ralamb, 17. yüzyılda yaşamış İsveçli bir idareciydi. Türk devlet adamları, Poznan’da valilik yapan
Ralamb’ın varlığından, 1657’de İsveç Kralı
Onuncu Karl Gustaf tarafından İstanbul’a elçi olarak gönderilene kadar, hiçbir şekilde haberdar değillerdi.
14 Mayıs 1657’de İstanbul’a ulaşan
Ralamb, "Avcı Mehmed" olarak bilinen zamanın hükümdarı
Dördüncü Mehmed’in çevresinde oldukça soğuk karşılandı, zira o devrin ádetlerine uymamış ve padişaha tek bir hediye bile getirmemişti.
Ralamb hem padişah, hem de Sadrazam
Köprülü Mehmed Paşa tarafından kabul edilmesine rağmen, hediye getirmemesi ve bir türlü itimat telkin edememesi yüzünden İstanbul’daki görevinde başarısız oldu, 1658 Haziran’ında memleketine görevini küskün bir şekilde döndü.
DERS GİBİ TABLOLAR
Ama, resmi vazifesini tam olarak yerine getirememesine rağmen özellikle Türk tarihi konusunda son derece faydalı bir hizmette bulundu: İstanbul’da kaldığı müddet zarfında Osmanlı Dünyası’nın sosyal hayatını aksettiren ve bugüne son derece kıymetli bilgiler aktaran günlükler tuttu. Bu kadarla da kalmadı, adı bilinmeyen bir ressama, zamanın hükümdarı
Dördüncü Mehmed’in Edirne’ye ava gidişi sırasındaki şaşaalı resmigeçidinin büyük boyda yirmi adet tablosunu yaptırdı.
17. asır Osmanlı saray protokolünü son derece canlı bir şekilde aksettiren, 350 seneden buyana İsveç’te muhafaza edilen ve Türk tarihçilerinin varlıklarından pek haberdar olmadıkları bu tabloların on altısı, Suna ve İnan Kıraç Vakfı tarafından geçtiğimiz günlerde Türkiye’ye getirildi ve vakfa ait Pera Müzesi’nde sergilenmeye başladı. Serginin geçen perşembe günü yapılan açılışı da, İsveç Kral ve Kraliçesi’nin resmi ziyaretlerine tesadüf ettirildi.
Burada, sergi münasebetiyle yayınlanan iki kitaptan,
"Avcı Mehmed’in alay-ı Humáyunu" isimli sergi kataloğu ile editörlüğünü İstanbul’daki İsveç Araştırma Enstitüsü’nün Müdürü
Karin Adahl’ın yaptığı
"The Sultan’s Procession" isimli eserlerden bahsetmem gerekiyor. 17. asır tarihiyle meşgul olanlar, o dönem Osmanlı sosyal hayatı ile ilgili olarak şimdiye kadar karanlıkta kalan birçok çizimden ve belgeden, bu kitaplar sayesinde haberdar olacaklardır.
Ben, önceki gün gezdiğim sergiye, özellikle de tablolardaki ayrıntılara ve İsveçliler’e bu sergiyi düzenleme fikrini veren
Özalp Birol’un yaratıcılığına hayran kaldım.
Tarihçilerimizin,
Suna ve
İnan Kıraç çiftine bugüne kadar yaptıkları bütün kültür ve eğitim hizmetlerinin ardından böyle bir sergi ile ortaya yepyeni kaynakları koydukları ve 17. yüzyılın bizler için çok önemli olan meçhul bir kültür hazinesinin tanınmasını sağladıkları için müteşekkir olmaları gerekir.
Kıraç çiftini bir tarih meraklısı olarak kutlarken, dün akşam doğum gününü idrak eden
Suna Kıraç’a da sağlık içerisinde ve mutlu bir ömür temenni ediyorum.