Fransa’nın yeni başbakanının asalet unvanı meğerse satın alınmaymış
Paylaş
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
Fransızlar’ın garip bir merakı vardır, asalete ve eski aileye mensup olmaya hálá çok önem verirler. Asil olmak isteyen servet sahipleri gidip parasız kalmış bir kont yahut baron bulur ve adamcağızın ya unvanını yahut ismindeki asalet gösteren ‘de’ hecesini satın alıp kendi isimlerine iláve ederler.
Fransa’nın yeni başbakanı Dominique de Villepin’in asıl soyadı Galouzeu olan dedesi de böyle yapmış, 1930’lu senelerde bir unvan satın alarak ‘de Villepin’ oluvermiştir. İşte, sadece bizde değil, Avrupa basınında da günlerden buyana yazılan ‘Fransa’nın yeni başbakanının asaleti’ tartışmasının ardındaki gerçek...
FRANSA’nın Avrupa Anayasası’na ‘Hayır’ demesi, en fazla İçişleri Bakanı Dominique de Villepin’in işine yaradı ve 52 yaşındaki de Villepin, bir anda başbakan oluverdi.
İçişleri bakanlığından önce dışişleri bakanlığı yapan, parlak bir mesleki kariyere sahip bulunan ve çok sayıda da kitabın yazarı olan yeni başbakan Dominique de Villepin, Fransa’nın önde gelen entellektüellerinden kabul ediliyor. 2002’de yayınladığı ve Napolyon Bonapart’ın iktidardaki son üç ayını ele aldığı ‘Yüz Gün veya Kurbanın Ruhu’ isimli eseri, Fransa’da hálá en çok okunan kitaplar arasında bulunuyor.
Fransız Senatosu’ndaki Türk Dostluk Grubu’nun üyesi Senatör Xavier de Villepin’in oğlu olan Dominique de Villepin’in 2003’ün 14 Şubat’ında Irak’a karşı askeri bir operasyon yapılması meselesinin tartışıldığı Birleşmiş Milletler’de yaptığı ve çok ses getiren konuşmayı herhalde hatırlarsınız. ‘Savaş kararı şüphecilikle ve korkuyla alınmamalıdır. Biz, bu mábette ideallerin ve vicdanın koruyucularıyız. ...Yaşlı Avrupa’dan sesleniyoruz, savaşı görmüş ve acılarını yaşamış bir kıt’adan sesleniyoruz’ deyip savaş karşıtlarının gönüllerinde taht kuran de Villepin, Türkiye’nin AB üyeliğine sıcak baktığını da saklamıyor.
Başbakan Dominique de Villepin’in adı ile soyadının arasında yeralan ‘de’ hecesi bilmem dikkatinizi çekti mi? ‘Dö’ okunan bu ‘de’ sözü o kişinin nereli olduğunu, yani memleketini gösterir. Meselá ‘Dominique de Villepin’‘Villepinli Dominique’, ‘Charles de Gaulle’‘Gaulleli Charles’, ‘Cyrano de Bergerac’ da ‘Berjeraklı Sirano’ demektir ve memleketi gösteren bu ‘de’ hecesinin karşılığı bizim eski dilimizde de vardır. Biz, kişinin memleketini göstermek istediğimizde ismin yanındaki mekán adının sonuna bir ‘i’ iláve eder ve bu ‘i’yi şapka ile yazarız. Meselá ‘Ruhullah-ı Humeynî’Humeynli Ruhullah’, ‘Necmeddin-i Bağdádî’‘Bağdatlı Necmeddin’, ‘Sadrüddin-i Konevî’‘Konyalı Sadreddin’, ‘İbrahim Hakkı Erzurumî’ de ‘Erzurumlu İbrahim Hakkı’dır.
Ama, Fransızca isimlerdeki bu ‘de’ hecesinin bir başka mánásı daha vardır ve soyadı bu hece ile başlayan kişi eski ve asil bir ailenin mensubu demektir.
DEVLET UNVAN SATIYOR
Tááá krallık ve hattá derebeylik zamanlarından kalma bu ádet, sağcısıyla ve solcusuyla hálá asalet meraklısı olan Fransızlar için bugün de önem taşır ve işin daha da garip olan tarafı, asalet unvanlarının Fransa’da serbestçe alınıp satılabilmesidir. Meselá adında ‘dö’ olan bir ailenin temsilcisi yahut bir baron parasız kaldığı zaman unvanını satışa çıkartmakta, satın alan kişi de unvanı gidip nüfus kaydına işlettiği takdirde ‘asil’ olabilmektedir. Hattá bu isim satışını sadece asiller değil, bir zamanlar devlet, yani imparatorluk sonrası Fransa Cumhuriyeti bile yapmış ve paraya ihtiyaç duyulan zamanlarda yüksek fiyattan ‘dö’ heceleri satmıştır.
Hálen várolan Fransız asillerinin en asili ise, ‘d’Orleans’ soyadını taşıyan ailedir. Fransa krallarının neslinden gelirler, ailenin reisi ve Fransa tahtının várisi olan kişi ‘Comte de Paris’ ve ‘Duc de France’ yani ‘Paris Kontu ve Fransa Dükü’ unvanını taşır ve bu unvanın şimdiki sahibi de bu sayfada beraberce çekilmiş bir fotoğrafımızı gördüğünüz ‘Paris Kontu Henri’dir.
Fransa’da asalet unvanı satın almak ve bu unvanı devlete tasdik ettirmek gayet kolaydır ama ‘yeni soyluların’ gerçek asillerin üye oldukları özel kulüplere girmeleri ve isimlerini hálá neşredilen ‘asalet listeleri’nde yayınlatmaları son derece zordur.
Paris’te böyle bir asalet macerası bundan 20 sene kadar önce yaşanmış ve asiller kulübü, zamanın Fransız Cumhurbaşkanı Giscard d’Estaign’in üyelik başvurusu reddetmişti. Sebep, cumhurbaşkanının soyadı olan ‘d’Estaign’ isminin 18. asırda yaşamış olan Estaign Kontu Amiral Charles Louis’nin ailesinden satın alınmış olmasıydı. Yani, Giscard’ın asaleti hakiki değildi, paraya dayanıyordu ve unvan satın alanlar cumhurbaşkanlığı koltuğunda bile otursalar hakiki soylu sayılmazlardı ve gerçek asillerin devam ettiği kulüplere giremezlerdi!
İşte, asaletin parayla satın alınmasının son örneklerinden biri de, Fransa’nın yeni başbakanı Dominique de Villepin; tam adıyla Dominique Marie François Rene Galouzeu de Villepin. Başbakanın soyadının başında gerçi asalet gösteren ‘de’ hecesi bulunuyor ama bu asalet nesiller öncesinden gelmiyor, büyükbabasının 1930’lu senelerde ödediği yüklü mebláğa dayanıyor. Dominique de Villepin’in asıl soyadı ‘Galouzeu’ olan dedesi aristokrat olmak istemiş, bundan 70 sene kadar önce gitmiş ve parasız asillerden birinin unvanını satın alıp başında ‘de’ olan bir soyadına sahip oluvermiş! Dolayısıyla ‘de Villepin’ adına bugün artık aristokrat listelerinde de rastlanmıyor, asalet tutanaklarında da...
Paris’te sıkça yaşanan bu unvan satışı meselesi, bana bundan birkaç sene önce İlber Ortaylı ve rahmetli Sevgi Gönül ile uzun müddet yaptığımız bir espriyi hatırlattı.
‘DÖ’ GÖNÜL’ÜN DİVİTİ
Vehbi Koç’un kızı ve Koç Holding’in Yönetim Kurulu üyesi olan Sevgi Hanım, málum, aynı zamanda Hürriyet’in de yazarıydı. Bir ara İlber ile beraber ‘Bu servete bir de asalet unvanı lázım. Paris Kontu’nu -yani Fransa’nın tahtsız kralını- iyi tanırız, gidip ondan bir unvan, en azından bir ‘de’ takısı isteyelim’ diye tutturmuştuk; rahmetli ‘Alayım ama bu ‘de’nin sonuna bir de yer ismi lázım. Acaba neresi olabilir?’ diye sorduğunda da ‘Kandilli’de yaşıyorsunuz, dolayısıyla en uygun isim ‘Sevgi de Kandilli’dir’ cevabını veriyorduk.
Bu asalet şakası Sevgi Hanım’ı çok güldürmüş olacak ki, 2003’ün 4 Mayıs’ındaki köşesinde ‘Asalet unvanı satın alıp ‘Sevgi dö Gönül’ olsam mı acaba?’ başlıklı bir yazı yazmıştı ve yazısında ‘Bu unvanlar nerede satılıyor? Acaba ben de bir ‘dö’ unvanı satın alsam nasıl olur? Meselá ‘Sevgi de Gönül’ kulağa hiç fena gelmiyor. O zaman yazılarındaki ‘Sevgi’nin Diviti’ logosunu ‘Dö Gönül’ün Diviti’ yapardık’ diyordu.
Tesadüfe bakın! Bugün rahmetli Sevgi Hanım’ın doğum günü ve bazı aile mensuplarıyla dostları onu anmak için hep beraber olacaklar.
Bandırma Gemisi’nin meçhul yolcularından beş kişi belirlendi
BUNDAN iki hafta önce, Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun yolculuğunu yazmış ve Bandırma Vapuru’ndaki yolcuların 48 kişi olduğunu söylemiştim.
Ama, bu 48 kişiden 31’i hakkında elimizde isimleri dışında hiçbir bilgi yoktu. Listeleri yayınlarken bir çağrı yapmış, ‘Artık hayatta olmalarına imkán bulunmayan bu meçhul kahramanların ailelerinden gelebilecek bilgileri yayınlamaya her zaman hazırım’ demiştim.
Meçhul kahramanlardan beşinin, Yüzbaşı Behcet Ádil Bey’in, yedeksubay Tahir, kıdemli çavuş Osman Nuri oğlu Ali Faik Efendi ile kıdemsiz çavuş İbrahim İzzet oğlu Átıf’ın ve onbaşı Çatalcalı Tevfik oğlu Adem’in aileleri ve yakınları benimle temas kurdular. Kendilerine teşekkür ediyorum.
Aşağıda, Bandırma Vapuru’na binen ama hayat hikáyeleri hálá meçhul olan 26 kader yolcusunun isimlerini yeniden veriyorum. Bu meçhul kahramanların ayrıntılı hayat hikáyelerini günışığına çıkartmak, hepimiz için bir borçtur:
SUBAYLAR VE MEMURLAR: Asteğmen Abdullah, hesap memurları Rahmi ile Ahmed Nuri Efendiler, adli müşavir Ali Rıza Bey.
ÇAVUŞLAR: Aydınlı Ali oğlu Musa, Konyalı Mustafa oğlu Kemal, Konyalı Kemal oğlu Mustafa.
ONBAŞILAR: Sivaslı Ali oğlu Rıfat, Sivaslı Rıfat oğlu Ali.
ERLER: Sincanlı Hüseyin oğlu Mehmed, Sincanlı Ahmed oğlu Emin, Sincanlı Mustafa oğlu İsmail, Sincanlı İbrahim oğlu Ömer, Alanyalı Kerim oğlu Mehmed, Sungurlulu Hasan oğlu Elvan, Geredeli Mehmed oğlu Mehmed, Mudurnulu Mehmed oğlu Durmuş, Geyveli Mehmed oğlu Ali, Geredeli Şakir oğlu Nuri, Akhisarlı Hasan oğlu Hüseyin, Tokatlı Abdullah oğlu Mehmed, Divrikli Abdullah oğlu Musa, Kadıköylü Mehmed oğlu Hasan, Yenihanlı Bekir oğlu Mahmud, Üsküdarlı İhsan oğlu Mehmed Lütfi, İzmirli Abdullah oğlu Ali.