1914'ün 4 Kasım sabahı, Osmanlı İmparatorluğu'nun Sadrazamı yani Başbakanı olan Said Halim Paşa, Londra'daki Osmanlı Büyükelçisi Tevfik Paşa'ya bir telgraf yolladı ve İngiltere ile diplomatik ilişkileri kesme talimatı verdi. Türkiye bu telgraftan tam bir gün sonra Birinci Dünya Savaşı'na girdi ve neticede tarihimizin en büyük yenilgilerinden birine uğradık.
Tarihimizin en önemli dönüm noktalarından birini 1914 Kasım'ında yaşadık: Dünya savaşına girdik ve bu savaştan o zamana kadar gördüğümüz yenilgilerin en acısına uğrayarak çıktık.
İktidardaki İttihad ve Terakki Hükümeti'nin uyguladığı politikayla Osmanlı İmparatorluğu Almanya'nın yakın müttefiki haline gelmişti. Almanya, Türkiye'yi kendi safında savaşa sokabilmek için bütün gücüyle bir oldu-bitti yaratmaya çalışırken, Osmanlı Devleti 2 Ağustos günü bir ön hazırlık olarak seferberlik ilán etti. Sonra hepimizin bildiği bir hadise meydana geldi; Türkiye tarafından satın alındığı açıklanıp Yavuz ve Midilli isimleri verilen iki Alman savaş gemisi Boğazlar'dan geçerek Karadeniz'e çıktı ve Rus limanlarını bombardıman etti.
Rusya, 2 Kasım'da Türkiye'ye savaş ilán etti, 3 Kasım günü de İngiliz donanması Çanakkale'yi bombaladı. O gün öğleden sonra İstanbul'daki İngiliz Büyükelçisi Babıali'ye giderek Türkiye ile diplomatik ilişkilerini kestiklerini bildirdi.
Artık sonun başlangıcına gelinmişti ve Türkiye henüz savaş ilán etmemiş de olsa İngiltere'ye mukabele etmek, ilişkilerini kesmek zorundaydı.
4 Kasım sabahı, Osmanlı İmparatorluğu'nun Sadrazamı yani başbakanı olan Said Halim Paşa, Londra'daki Osmanlı Büyükelçisi Tevfik Paşa'ya bir telgraf yolladı ve İngiltere ile ilişkileri kesme talimatı verdi. Sadrazam, Fransızca olan bu telgrafta şöyle diyordu:
İngiliz büyükelçisi, hükümetiyle aramızdaki diplomatik ilişkileri keserek İstanbul'dan ayrıldı. Sizden de aynısını yapmanızı, Birleşik Amerika Büyükelçisi'nden vatandaşlarımızın himayesini talep ederek imparatorluğumuzun elçilik ve konsolosluk personeliyle beraber İstanbul'a dönmenizi rica ediyorum'
Tevfik Paşa, hükümetinden gelen talimatı sabah saat dokuz buçuk sularında aldı ve gereğini hemen o gün yerine getirdi. İngiliz Dışişleri Bakanlığı'na gitti, ilişkileri kestiklerini tebliğ edip Londra'dan ayrıldı. Daha önce sadrazamlık da yapmış olan Paşa ileriki senelerde yeniden aynı makama gelecek ve 'imparatorluğun son sadrazamı' olarak tarihe geçecekti.
İngiltere ve müttefikleri, işte bu telgraftan bir gün sonra, 5 Kasım'da Türkiye'ye savaş ilán ettiler. Tarihimizin en önemli dönüm noktalarından birinin belgesi olan bu telgraf şimdi bir aile dostumun elinde bulunuyor ve bu dostumun izniyle burada yayınlıyorum.
Kocakarı İLAÇLARI
Sizi sokan arıyı soktuğu yere bastırın
Bu hayvanlar ezilip sokulan yerin üzerine koyulur.
Sokulan yer hafifçe çizilip kan çıkartılır.
Üstüne bir miktar kalaycı çamuru sürülür ve sokulan yerin havayla teması kesilir.
Bir miktar turunç havanda dövülüp suyu hastaya içirilir.
Sokulan yere gazyağı sürülür, hastaya da bir kahve fincanı kadar gazyağı içirilir.
Sokulan yere nişadır ruhu sürülür.
Ramazan MÖNÜSÜ
Peksimetli biftek
Kaburga kemiklerini pirzola şekline koyup dövün. Ezilmiş peksimedi soğan suyu, tuz ve soğan suyu bulamazsanız adi su ile bulamaç haline getirin. Önceden dövdüğünüz etleri bu bulamaca bulayıp yağda ikişer ikişer kızartın ve kızardığı anda yağdan çıkartıp yerine yenilerini koyun. Piştikten sonra kayık tabağa yerleştirin ve soğumadan servis yapın.
Reşad Ekrem'le HOŞ SOHBETLER
Hediyenin böylesi
'Enderun Tarihi' isimli eserin yazarı Tayyarzade Atá Bey çocukken babası tarafından elini öpmeye götürüldüğü Serasker Hüsrev Paşa, sünnet hediyesi olarak Atá Bey'e 'Evladım fakirlik zamanım, kusura bakma..' diyerek bir zarflı fincan vermişti. Aradan yıllar geçti. Atá Bey çok sıkıntıya düştü ve bu küçük hediyeyi sattı. Meğer zarf ile fincan son derece kıymetli bir antika imiş. Parasıyla evini rehinden çıkarttı, bütün borçlarını ödedi, geri kalanı ile de bitin aile mensuplarıyla beraber hacca gidip geldi.