Murat Bardakçı: Ben olsaydım, cuma namazını 20 kilometre ileride kılardım

Murat BARDAKÇI
Haberin Devamı

Ben, Cumhurbaşkanı Demirel’in yerinde olsaydım cuma namazını Prizren’deki Sinan Paşa Camii yerine Sultan Reşad’ın bundan 88 yıl önce kıldığı yerde, Prizren’in ilerisindeki ‘‘Meşhed-i

Hüdavendigár’’da, yani Sultan Birinci Murad Türbesi’nde kılardım.

İşte, Sultan Reşad’ın 1911’de 100 bin kişiyle beraber kıldığı bu namazın öyküsü...

Hürriyet'in dünkü manşeti Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in bir günlüğüne Kosova'ya gitmesiyle ilgiliydi ve başlıkta ‘‘88 yıl sonra ikinci baba’’ deniyordu. Kosovalılar Demirel'i ‘‘Baba... Baba...’’ sloganlarıyla karşılamış, ‘‘Siz, Sultan Reşad'dan sonra buraya gelen ilk Türk devlet başkanısınız, hoşgeldiniz’’ demişler, Demirel de Kosovalılar'a ‘‘Birlik olun’’ çağrısı yapmıştı.

Cumhurbaşkanı'nın bu bir günlük Kosova ziyareti, oradaki konuşması ve Kosovalılar'ın Sultan Reşad'ın 1911 Haziran'ındaki ziyaretinden sözetmeleri bana 88 yıl önceki bu gezinin ayrıntılarını hatırlattı. Arşivimden Sultan Reşad'ın ziyaretinin fotoğraflarıyla ziyaret sırasındaki konuşmasının metinlerini çıkarttım buldum ve her iki ziyaret arasında belki bir benzerlik görebilirsiniz diye sizlere de nakledeyim dedim.

Padişahın Kosova'ya gidiş sebebi memleketini daha yakından tanımak yahut başında bulunduğu imparatorluğun uzak köşelerinde yaşayan halkın dertlerini dinlemek değil, İstanbul'a karşı isyan bayrağını açmış olan Kosovalı Arnavutlar'ı sakinleştirmekti.

ARNAVUTLAR DAĞLARDA

Sultan Abdülhamid'i tahtından indiren İttihad ve Terakki iktidarı Arnavutluk'ta asırlardır devam eden feodal sistemi kaldırma çabasına girişmiş ama herşeyi birbirine sokup sadece derebeylerini değil, halkın neredeyse tamamını karşılarına almıştı. İttihatçılar'ın Kosova valiliğine tayin ettikleri Mazhar Bey'in Üsküp'ü imar etmek maksadıyla ‘‘ülke içi gümrük vergisi’’ koymaya kalkması bardağı taşıran son damla oldu. Binlerce Arnavut siláhlanıp dağlara çıktı. 1909'un 20 Ağustos'unda Elbasan'da toplanan bir kongrede daha da ileri gidildi ve Arnavutlar Osmanlı İmparatorluğu'nun resmi yazısı olan Arap harflerinin yerine Latin harflerini kabul edip eğitim dilinin artık Türkçe değil Arnavutça olmasını kararlaştırdılar.

İsyanın bir ara sakinleşir gibi olması üzerine İttihatçılar zamanın hükümdarı Sultan Reşad'ın Kosova'ya gitmesine karar verdiler. Ziyaret, İstanbul'un isyancı Arnavutlar'a hoş görünüp gönüllerini alma çabasından ibaretti ama padişahın Rumeli'de yapacağı gezinın bir ayağı gibi gösterilecekti.

O sırada 66 yaşında olan Sultan Reşad hem hasta, hem yorgundu. Prosttan dertliydi ve daha da kötüsü raşitik olduğu yani ayak kemikleri eğrildiği için zar-zor yürüyebiliyordu. Ama İttihadçılar'ın taleplerine hiçbir zaman ‘‘Hayır’’ diyememişti, bu defa da diyemedi ve yanına birkaç şehzadeyle beraber zamanın sadrazamı Hakkı Paşa'yı da alarak 1911'in 7 Haziran'ında Barbaros zırhlısına bindi ve İstanbul'dan Rumeli'ye geçti.

Güzergáhta önce Selánik vardı. Orada dört gün kalındıktan sonra Üsküp'e, Üsküp'ten de Priştine'ye geçildi. Padişahı karşılarında gören isyancı Arnavutlar isyanlarını unutmuş gibiydiler. Sultan Reşad'a hemen her geçtiği yere sevgi gösterileri yapılıyor, her taraftan ‘‘Baba... Baba...’’ haykırışları yükseliyordu.

Padişahla maiyetindekiler 16 Haziran'da Kosova'da, Sultan Birinci Murad'ın 1389 yazında Miloş Kapiloviç adındaki bir Sırp asilzadesi tarafından şehid edildiği Kossovapol Ovası'ndaydılar.

Kossovapol o gün, Türk tarihindeki en kalabalık cemaatin kıldığı cuma namazına şahit oldu. Ovanın değişik yerlerine çok sayıda minberler kurulmuştu ve her minberde bir imam vardı.

CEDDİNİN TÜRBESİNDE

Sultan Reşad ceddi Sultan Murad'ın şehid edildiği noktanın yani ‘‘Meşhed-i Hüdávendigár’’ denilen yerin hemen yanıbaşına kurulmuş olan geniş çadırdaydı yüz bin kişinin kıldığı cuma namazına buradan iştirak etti.

Sonra çadırın önüne getirilen platforma çıktı ve bir ‘‘nutk-u humáyun’’ verdi yani halka hitaben konuştu. Cuma namazını evlád-ı fátihánla beraber edá etmekten ne kadar memnun olduğunu söyledi ve ‘‘Bölünmeyelim, birleşelim. Bölünmeye dinimiz de karşıdır’’ dedi.

SONRASI GELEMEDİ

Sultan Reşad'ın Kosova ziyareti işte bu nutukla tamamlandı ama zar-zor yürüyebilen ve ayakta durmaya bile tákat bulamayan yaşlı hükümdarın isyancıların gönlünü almak için taaa oralara kadar gitmesi pek bir işe yaramadı. İktidardaki İttihatçılar ziyaretin yarattığı yumuşamadan faydalanmayı beceremeyince isyan daha da büyüdü ve Balkan Savaşı'ndan sonra öteki Balkan ülkeleriyle beraber Kosova ve Arnavutluk da elimizden gitti.

Ben Cumhurbaşkanı'nın yerinde olsaydım cuma namazını Prizren’deki Sinan Paşa Camii yerine Sultan Reşad’ın bundan 88 yıl önce kıldığı yerde, Prizren’in 20 kilometre ilerisindeki ‘‘Meşhed-i Hüdavendi- gár’’da, yani Sultan Murad Türbesi’nde kılardım.

Sultan Reşad da ‘‘Birlik olun’’ demişti

Sultan Reşad, Kosova'da 1911'in 16 Haziran'ında verdiği nutka ‘‘Evládlarım’’ sözüyle başlar başlamaz Kosovalılar'ın karşılığı hemen ellerindeki bayrakları sallayıp ‘‘Baba!..’’ demek oldu.

Padişah cuma namazını ‘‘evlád-ı fátihán’’la beraber kılabildiği için ne kadar memnun ve mesud olduğundan bahsetti. Sonra sözü diplomatik bir dille Arnavutluk'ta ve Kosova'da hálá devam eden isyana getirdi. ‘‘Birlik olalım evládlarım’’ dedi. ‘‘Dinimiz de birlik olmayı emreder. Birliği bozacak hareketler Allah'ın gücüne gider. Her kim birliği bozacak harekette bulunursa günah işlemiş demektir. Sizin derdiniz bizim de derdimizdir, aklımız ve dualarımız sizine beraberdir. Gece gündüz demeden sizin mutluluğunuzu düşünüyoruz’’.

Hükümdarın sesi gayet hafif çıkıyordu; işitip anlayabilenler söylediklerini arka taraftakilere naklettiler ama İstanbul'dan Arnavutça bilen tercüman getirilmesi unutulduğu için padişahın ne söylediği Kosovalılar'a aktarılamadı. Dolayısıyla cemaatin neredeyse yüzde doksanı padişahın sözlerini bir türlü anlamadı ama ‘‘Baba... Baba...’’ diye haykırmaktan gene de vazgeçmedi.

Osmanlı'nın paparazzileri kimlerdi

Osmanlı’nın ilk paparazzisi ve ilk Işıkara’sı kimdir? ‘‘Paranın pul bu olması’’ deyimi nereden gelir? Böyle ilginç soruların cevaplarını merak ediyorsanız yarın bir Hürriyet ve bir de ‘Osmanlı Gazetesi’ alın.

‘‘Paranın pul olması’’ deyimi nereden gelir? Osmanlı'nın paparazzileri kimlerdir? ‘‘Teşvikiye’’ semtinin ‘‘teşvik’’ sözüyle ilişkisi nedir? ‘‘Osmanlı'nın ilk Işıkarası’’ kimdir?

Bu ve bu gibi ilginç soruların cevaplarını merak ediyorsanız ve tarihe, özellikle de Osmanlı tarihine meraklıysanız yarın mutlaka bir Hürriyet alın. Benim hazırladığım ve yarın Hürriyet'le beraber verilecek olan ‘‘Osmanlı Gazetesi’’nde Türkiye'nin önde gelen Osmanlı uzmanlarının kaleme aldığı az bilinen ve birbirinden ilginç olan konular bulacaksınız.

Hürriyet ‘‘Osmanlı Gazetesi’’ni yayınlamakla bir ilke de imzasını attı ve Osmanlı konusunda tarihçisinden edebiyatçısına, bilim ve sanat araştırmacısından yemek uzmanına kadar Türkiye'nin en seçkin bilim adamlarını ilk defa bir gazete bünyesinde buluşturdu.

Yarın okuyacağınız ve Hürriyet'in yanısıra Türkiye'nin önde gelen sanayi ve ticaret kuruluşlarının da ortak eseri olan ‘‘Osmanlı Gazetesi’’ni geçmişe duyulan hasretle değil, 75 yılını geride bırakmış olgun Cumhuriyet'ten kaynaklanan bir güvenle hazırladık. Bu gazete, kendisine güvenen cumhuriyet ideolojisinin geçmişine önyargısız bakmasının ve artık barıştığı geçmişini değerlendirmeye açabilmesinin bir kanıtı olacak.

‘‘Osmanlı Gazetesi’’nden elde edilecek gelirin bir kısmı, ödenek yokluğundan dolayı bazı bölümleri harap vaziyette bulunan Topkapı Sarayı'nın restorasyonuna ayrıldı ve harem dairesinde bulunan ve Mimar Sinan'ın eseri olan ‘‘hünkár hamamı’’ yenilendi. Hamamın giriş kısmındaki tunç parmaklıkların dökülmüş vaziyette bulunan altın kaplamalarının yenilenmesine harcandı. ve hamam eski günlerindeki şaşaalaı görünümünü yeniden kazandı. ‘‘Osmanlı Gazetesi’’ne ilán veren diğer kuruluşların da ortak eseri olan Topkapı Sarayı'nın hünkár hamamı restorasyonunu sarayda yapılacak daha birçok yenileştirmeler izleyecek.

Yarın çıkacak olan ‘‘Osmanlı Gazetesi’’ni ben severek hazırladım ve sizin de seveceğinize eminim.



Yazarın Tüm Yazıları