1958 darbesi olmasaydı, Bağdat'ta şimdi Prenses Fazile hüküm sürecekti

Bağdat'ta, 1958'in 14 Temmuz'unda kanlı bir darbe yaşandı ve bunu pekçok darbe izledi. 14 Temmuz ihtiláli yapılmamış olsaydı, bugün çok büyük bir ihtimalle ne Saddam'dan, ne Körfez Savaşı'ndan, ne de Amerikan birliklerinin Bağdat'ın kapılarına dayanmasından bahsedecektik.

Irak'ta bambaşka bir rejim, meşruti bir krallık bulunacak ve Bağdat'ta ‘‘kraliçe’’ olarak bir Türk prensesi, Prenses Fazile hüküm sürecekti. İşte, kraliçeliği 14 Temmuz darbesiyle bir anda hayal olan Prenses Fazile'nin hüzünlü hikáyesi...

AMERİKAN birliklerini Bağdat'ın kapılarına kadar getiren olaylar, aslında Bağdat'ta bundan 45 sene önce, 1958'in 14 Temmuz'unda yaşanan kanlı bir darbeyle başladı. Irak'ta krallık o gün tarihe karıştı, ihtilálciler 32 yaşındaki genç kralı ve ailesini parça parça ettiler, sonraki senelerde darbeler birbirini takip etti ve Irak, Amerikan birliklerini Bağdat'a kadar getiren acı ve kanlı olayların içinde kaldı.

Bağdat'ta, 1958'in 14 Temmuz'undaki o kanlı darbe yaşanmasaydı bugün ne Saddam olacaktı, ne de Körfez Savaşı'ndan bahsedecektik. Irak'ta bambaşka bir rejim, meşruti bir krallık bulunacak ve bir Türk prensesi, Prenses Fazile, Bağdat'ta kraliçelik edecekti.

İşte, hem Irak'ın, hem de genç prensesin kaderinin baştanbaşa değişmesinin hüzünlü öyküsü...

Macera, Türkiye ile Irak'ın arasında su sızmadığı günlerde, 1957 yazında, Irak Başbakanı Nuri Said Paşa'nın bir gün, son padişah Sultan Vahideddin ile son Halife Abdülmecid Efendi'nin o sırada İstanbul'da bulunan torunu Neslişah Sultan'ı ziyaretiyle başladı.

Paşa, söze Irak'tan halkın çoğunluğunun Şii ama kraliyet ailesinin Sünni olduğunu anlatarak başladı. Sünni bir hanedanın Şiiler üzerinde otorite sağlamasının güçlüklerinden bahsetti. Bekár olan kralın önde gelen Müslüman bir aileye mensup bir kızla evlenmesi, meselá bir halife torunuyla dünya evine girmesi halinde gücünün daha da artacağını söyledi. Sonra, gelin adayı olarak Neslişah Sultan'ın kızkardeşi Hanzade Sultan'ın kızı Prenses Fazile'yi düşündüklerini nakletti ve Sultan'dan bu talebi Prenses Fazile'nin annesiyle babasına iletmesini rica etti.

DOĞRU BİR SEÇİM

Hanzade Sultan
ile Kavalalı Mehmed Ali Paşa'nın soyundan gelen Prens Mehmed Ali İbrahim'in kızı olan Prenses Fazile, o sırada 16 yaşındaydı. Anne tarafından Osmanlı, baba tarafından da Mısır hanedanına mensuptu, büyük dedesi son Halife Abdülmecid Efendi idi ve dolayısıyla Iraklılar müstakbel kraliçeleri konusunda siyasi bakımdan son derece uygun bir seçim yapmışlardı.

Prens Mehmed Ali İbrahim ile eşi Hanzade Sultan, teklifi kabul ettiler. Kararlarından Bağdat'ı haberdar etmelerinden sonra hazırlıklara başlandı ve genç kral ile küçük prensesin nişanları, 1957 Eylül'ünde resmen ilán edildi. Kral, maiyetiyle arada bir İstanbul'a geliyor, çiftin beraberce çekilmiş resimleri hem Türk hem de Avrupa gazeteleriyle dergilerinin birinci sayfalarından eksik olmuyordu.

Prenses, ailesiyle beraber birkaç haftalığına Bağdat'a gitti, sonra Londra'daki okuluna döndü, nikáh zamanını beklemeye başladı ve inanılmayacak kadar acı olan haberi, 14 Temmuz günü okulunun müdiresinden işitti: Irak'ta darbe olmuştu ve genç Kral'ın akıbeti bilinmiyordu.

O günün sabahı, Yeşilköy Havaalanı'nda da hummalı bir protokol hazırlığı vardı. Irak'ın genç kralı Faysal İstanbul'a gelecekti ve zamanın Başbakanı Adnan Menderes ile mülki erkán, kralı karşılamak için havaalanındaydılar.

O sırada alınan bir haber, herkesi şaşkına çevirdi. Bağdat'da askeri bir darbe olmuştu... Karşılamaya gelenler şehre dönerlerken alana serilen kırmızı halılar çoktan kaldırılmıştı.

Bağdat'ta olup bitenlerin ayrıntıları ancak birkaç gün sonra öğrenilebildi... Darbeciler kralın amcası ve Irak'ın güçlü adamı Prens Abdülilláh'ı, Başbakan Nuri Said Paşa'yı ve kraliyet ailesinin neredeyse tamamını yataklarında parçalamış, hatta bazılarının cesedini köpeklere yedirmişlerdi. 23 yaşındaki genç Kral nasıl olduysa ölmemiş, ağır yaralı halde hastahaneye götürülmüş ama darbeciler 'Eğer kurtulursa hepimizi keser' diyerek doktorların müdahalesini engellemiş ve genç kral kan kaybından can vermişti.

Kraliçeliği 14 Temmuz darbesiyle bir anda hayal olan Prenses Fazile'nin hüzünlü hikáyesi, işte böyle. Prenses daha sonra eski başbakanlardan birinin, Suad Hayri Ürgüplü'nün oğluyla evlendi, iki oğlu oldu, daha sonra ayrıldı ve yeniden Paris'e yerleşti. Şu anda orada yaşıyor...

'Bağdat'ta 14 Temmuz darbesi olmasaydı Irak halkı bu acıları çekmezdi' demekte acaba haksız mıyım?


Fazile’yi kuzu gibi kurban ettiler!


Irak'ın genç kralı Faysal'ın nişanlısı Prenses Fazile'nin anneannesi, son Osmanlı padişahı Sultan Vahideddin'in kızı Sabiha Sultan'dı. Sabiha Sultan, Kral Faysal ile Prenses Fazile'nin evlilik hazırlıkları sırasında gittiği Bağdat'ta ve kral ile hemen bütün ailesinin hayatını kaybettikleri 1958 darbesinden sonra düzenli şekilde günlük tutmuştu. İşte, Sabiha Sultan'ın günlüğüne yazdığı önce ümid, daha sonra da hüzün dolu satırlar...


SON Osmanlı padişahı Sultan Vahideddin'in kızı Sabiha Sultan, Prenses Fazile'nin anneannesiydi.

Sabiha Sultan, kızı Hanzade Sultan, damadı Prens Mehmed Ali İbrahim ve torunu Prenses Fazile ile beraber 1958 Nisan'ında evlilik öncesindeki son hazırlıkları tamamlamak için Bağdat'a gitmiş, orada kaldığı iki hafta boyunca günlük tutmuştu.

İşte, Sabiha Sultan'ın şimdi bende bulunan Bağdat hatıralarından bir bölüm:

20 NİSAN: Bir saat Frankfurt'ta kaldıktan sonra İstanbul'a hareket. Geceyarısı İstanbul'dan Bağdat'a doğru. Pazartesi sabahı dört buçukta Bağdat'a vasıl oluş.

Kral ve bütün aile efradıyla buluşup Kasri'l-Zohr'a geliş.

Bir müddet birlikte kaldıktan sonra onlar döndüler, biz de istirahat ettik. Öğle yemeğinden sonra Fazile ve Diko (Prenses Fazile'nin babası Prens Mehmed Ali) ile beraber biraz şehirde dolaşıp çaya Kral'ın oturduğu saraya gittik. Akşam yemeğini hep birlikte yedik. Güzel vakit geçirdik. Ben, Abdülilláh (Kral Faysal'ın amcası ve Irak kral naibi) ve Tahsin Paşa (Irak saray nazırlarından) ile epeyce konuştum. İzdivaçtan sonra hayatlarının intizama gireceğini ümid ettiğimi, yemek saatlerinin muayyen vakitlerde olması icab ettiğini ve bunun hem sıhhat, hem de resmi işlerindeki intizam için lázım olduğunu söyledim.

Kral, Fazile ile pek muhabbetli ve meşguldü. Gece yarısından sonra saat ikide döndük.

22 NİSAN: Bu sabah Kral gelip Fazile ile birlikte gezmeye gitti. Ben, Tahsin Paşa ile görüştüm. Ayın 30'unda bütün buradaki eşrafın haremlerini (eşlerini) çaya davet etmek için liste yaptık. Yarın sabah saat 10'da Kral'ın dağdaki köşküne gidiyoruz.

Ama bütün bu hazırlıklar ve hayaller boşa çıktı. Prenses Fazile ve ailesinin Bağdat'tan ayrılmalarından sadece iki buçuk ay sonra gelen kanlı ihtilál, genç Kral Faysal ile yakınlarının neredeyse tamamını canından edecekti. Daha önce Bağdat'taki evlilik hazırlıklarını káğıda döken anneanne Sabiha Sultan, bu defa ihtilál gününden itibaren sonraki hüzün dolu günlerini yazacak ve 'Bu nasıl bir gaflettir?' diyecekti:

14 TEMMUZ 1958: Bu sabah saat 10'a doğru sinirli bir halde gelen Prenses Vicdan, Bağdat'ta bir karışıklık olduğu için Kral'ın gelmesini tehir ettiğine dair haber duyduğunu söyledi. Derhal ev sahibinin telefonuyla Bağdat sefirini (Ankara'daki Irak Büyükelçisi'ni) aradım ve faciayı öğrendim. Bütün gazeteler birbirini nakzeden birçok tafsilátla dolu idi. Vaziyeti tam olarak anlamak ihtimali yoktu. Hemen, Hanzade'nin nerede bulunduğunu dostlardan telgrafla sordum. Aynı zamanda Cannes'a telefon ettim. Oradan hareket ettiklerini söylediler. Dürrüşehvar'a (Son Halife Abdülmecid Efendi'nin Londra'da yaşayan kızı Dürrüşehvar Sultan) da bir telgraf çekerek Fazile'nin durumunu bildirmesini rica ettim. Hálá radyo haberlerinden ve gazetelerin yazdıklarından maada (başka) birşey bilmiyoruz.

15 TEMMUZ: Bugün Fazile'den telgraf aldım. Selámette olduğunu ve ebeveyninin Elbe Adası'na gittiklerini bildiriyor. Yavrucuğumun çektiği acıları içim yanarak paylaşıyorum. Sefirin haremine (büyükelçinin karısına) gittim, o da benden fazla birşey bilmiyor.

16 TEMMUZ: Hanzade'den telgraf aldım. Londra'ya geldiklerini yazıyor ve sefiri telefonla aramamı istiyor ve malumat beklediğini söylüyor. Ankara'ya hemen telefon ettim. Sefir, kendisiyle konuşacağını vaadetti.

17 TEMMUZ: Dün sefir Londra ile konuşamamış, bu akşam İstanbul'a dönecek ve buradan tekrar arayacakmış.

18 TEMMUZ: Sefir, Hanzade ile görüşmüş. Ben de dün kendisine bir mektup yolladım ve maalesef fazla ümide kapılmamalarını ima ettim. Şimdiye kadar Kral'ın hayatı hakkında ümid verici bir haber yok. Ben, faciayı bütün acısıyla kabul etmiş bulunuyorum. Bu masum, tertemiz genç için yüreğim yanıyor ve Abdülilláh ile son görüşmemizin bütün safahatını hatırladıkça isyan ediyorum. Nasıl bir gaflet içinde yaşadıklarını aklım almıyor.

Bu gece Kral Hüseyin'in matbuat konferansı (basın toplantısı) bütün açıklığıyla faciayı teyid etmiş oldu. Zavallı masum Fazilecik! Sen bu akıbete bir kuzu gibi kurban gittin! Bu kadar gaflete yazıklar olsun! Artık senden başka içlerinde günahsızını görmüyorum.
Yazarın Tüm Yazıları