Mümtaz Soysal: Yat

Mümtaz SOYSAL
Haberin Devamı

Geçtiğimiz pazar, Kuzey'de ‘‘Konfederal Yapı: Kıbrıs'a Yeni Bakış’’ konulu uluslararası toplantı sona ererken Güney'den haber edildi ki, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri'nin özel temsilcisi Alvaro de Soto Rum yönetimi lideri Klerides'in yatına binmiş, birlikte geziye çıkmışlar.

Olay, toplantının ortasına, klasik deyimle, ‘‘bomba gibi düştü’’. Taraflara hiç olmazsa görüşme sürecinde eşit davranma sözüne bundan büyük ihanet olabilir miydi? İtiraz, ertesi günkü buluşmada sayın özel temsilciye yarı ciddi yarı şaka bir üslupla bildirildi.

Peru'lu diplomat birinin yatıyla geziye çıkmanın ne anlama geldiğini herhalde bilmiyordu.

Özellikle Akdeniz kültüründe.

Daha da özellikle, Türkler'in gözünde.

Elbette ‘‘yat’’ deyince, deniz sevgisi ya da spor tutkusuyla edinilmiş sekiz-on metrelik küçük tekneleri değil, padişah kalyonu gibi döşenmiş azametli yelkenlileri ve kromlarıyla göz kamaştıran apartman yavrusu motor azmanlarını anlamak gerek.

Yalnız bu yörelerde değil, böyle yatlara ancak az sayıda insanın sahip olabildiği her yerde, birinin yatına binmek, her şeyden önce, ayrıcalıklı bir statüyle haşır neşir olmaktır. Yat, arabaya uçağa benzemez; güvertesinde değilse bile, kamaralarında, salonlarında her şey olabilir.

İkincisi, ne kadar sağlam olursa olsun, büyük küçük her tekneye biniş, dünyanın her yerinde, bir güvenin ifadesidir: Tekneye, sahibine ve yönetenlerine. Güvenmeseniz, binmezsiniz.

Dolayısıyla, böyle anlamlar taşıyan bir davranışın hiç değilse yaklaşık ölçüde kabullenme ve güven ifade eden bir başka davranış yolundan Kuzey'in lideriyle de dengelenmesi gerekirdi. Belki, hızlı sürücülüğüyle ünlü KKTC Cumhurbaşkanı'nın kullandığı bir arabaya binip ön koltuğa oturmak gibi.

Bu, işin evrensel geçerlilik taşıyan yanı. Yata binişlerde, bir de, buraların kültürlerine özgü bazı yanlar var ki, onlar insanların zihinlerinde Kıbrıs sorununa ilişkin soru işaretleri doğurabilir. Birilerinin sayın özel temsilciyi uyarması gerekirdi.

Çünkü bilinir ki, çoğu zaman, hafta sonu yat gezisine çağrılan siyasal nüfuz sahipleriyle büyük işler, önemli ihaleler konuşulur. En azından Türkiye'nin yakın tarihi bu konuda sayısız örneklerle doludur. Yatı bol Elen dünyasında durumun pek farklı olduğu da söylenemez.

Yatlar büyüdükçe, iş pişirme konusundaki kuşku ve dedikodular da artar.

Kıbrıs sorunu, şakası yok, gelmiş geçmiş sorunların en duyarlılarından biri. Mutlak eşitlik de, sayılar ne olursa olsun, bu sorunu doğru çözmenin anahtarlarındandır. Hem görüşme aşamasında, hem de bulunacak formüller açısından. Sorun, ya öyle çözülür, ya da hiç çözülmez.

Bütün uluslararası makamların ve bilumum büyük devletlerin yata binişleri biraz daha dikkatle düşünmelerinde yarar vardır.

Yazarın Tüm Yazıları