Paylaş
ULUSLARARASI politikada hálá değişmeyen temel ilke, ulusal çıkar ilkesidir. İkili ilişkilerde de böyle; çok yanlı, hatta devletler-üstü ilişkilerde de. Dış ilişkilerin sorumluları her şeyden önce kendi halklarının çıkarlarını düşünmek zorundadırlar. Kişisel çıkarlardan, iç politika ve meslek hesaplarından, hatta kendilerinin ve yakınlarının yaşamlarından da önce.
Bütün kamu görevlerinde bir bakıma biraz böyledir de, dış ilişkilerde mutlaka böyle.
Diplomatlığı, ilk bakışta çok uzak göründüğü bir mesleğe, askerliğe yakınlaştıran bu özelliktir.
Diplomaside, yine askerliğe benzer biçimde, doğru bir stratejide daha iyi konuma gelmek için taktik olarak mevzi terk edip geri çekilmek de olabilir.
Öyle anlaşılıyor ki, şimdi Türk-Yunan ilişkilerinde hafiften hafife bir geri çekilme taktiği uygulanmaktadır. Yunanistan'ın Brüksel'de veto kartına sahip olması, Avrupa Birliği'ne bir an önce tam üye olabilme telaşına kapılmış olan Ankara'yı aslında kabul edilmez bazı tutumlara katlanma ve Atina'yla ilişkilerde sürekli alttan alma gibi bir taktiğe sürüklemişe benzer.
Son örnek, NATO manevraları dolayısıyla yaşandı. Yunanistan silahlandırılmasını Türkiye'nin kabul etmediği Limni'yi bu manevraların planlarına sokmaya kalktı. Türkiye itiraz edince de, Balıkesir'e inmiş olan uçaklarını havalandırmaktan kaçındı.
Sonuçta uzlaşmaya varıldı: Yunanistan, kalkıştığı işten vazgeçti; karşılığında, Türkiye de, Kıbrıs Rum Yönetimi ile Yunanistan arasındaki ‘‘ortak savunma doktrini’’ gereği şimdi yapılmakta olan manevralarda, Yunan uçaklarının adaya gelişlerine karşı her zaman yaptığını yapmamaya razı oldu. Böyle durumlarda hep kuzeydeki Geçitkale Havaalanı'na birkaç jet indirilerek işin ciddiyetini belirten bir uyarıda bulunulurdu; bu kez uçak yollanmadı.
Yani, Atina'nın Ege'de yapmaması gerekeni yapmaktan vazgeçmesine karşılık, Ankara yapması gerekeni yapmaktan vazgeçmiş oldu.
Üstelik, aralarnda ilişki kurulmaması gereken iki konu, Ege'yle Kıbrıs arasında bağlantı kurulmasını kabul etmiş olarak.
Olabilir.
Eğer strateji doğruysa.
Böyle bir alttan alma, yapılana razı olma, yanlış bir bağlantıya katlanma, doğru bir strateji uğruna hoşgörülebilir.
Ama, asıl sorulması ve tartışılması gereken şudur: Yunanistan'ın her istediğine katlanılsa bile, AB üyeliği sağlama alınmış olacak mı? Yoksa, tam üyeliği yokuşa sürmek için Yunanistan artık değişik biçimde kullanılmakta, Atina bundan yararlanarak istediklerini gerçekleştirmeye çalışmakta ve Türkiye'de birileri de, saflıkla veya kişisel hesaplarla, bu sinsi oyuna alet mi olmaktadırlar?
Paylaş