Paylaş
DANIŞTAY İdari Dava Daireleri Genel Kurulu'nca şubatta alınarak yeni tebliğ edilen önemli bir karar var ki, hiç olmazsa bir köşe yazısıyla kamuoyuna duyurulmazsa yazık olur. Çünkü bazen pireyi deve yapan medya bazen de çok kişiyi ilgilendirecek önemli konuları es geçebiliyor.
Bilinçsizlikten mi, bazı çıkarlara ters düştüğü için mi, orası ayrı konu.
Kamu hizmetleriyle ilgili çok geniş sayıda meslek kuruluşuyla dernek ve vakıf topluluğunu ilgilendiren bir karar söz konusudur. Olup biteni halka duyurma görevi açısından medyada hiç olmazsa sözünün edilmesi gerekmez mi?
Konu, idari davalarda ehliyet konusudur. İdari Yargılama Usulü Yasası, başlangıçta, dava ehliyeti için ‘‘menfaat ihlali’’nin bulunmasını yeterli koşul saymışken, sonradan çıkarılan bir yasayla bu koşulu ‘‘kişisel hak ihlali’’ olarak değiştirmiş, sadece ‘‘çevre, tarihi ve kültürel değerlerin korunması ve imar uygulamaları’’ bu daraltmanın dışında tutulmuştu. Ancak, Anayasa Mahkemesi 1995'te bu daraltıcı hükmü bütünüyle iptal etti.
Şimdi Danıştay, aşağı yukarı şunu söylüyor: ‘‘Bir yasa boşluğu doğmuş gibi gözükse de, idari işlemlerde kişisel, meşru ve güncel bir menfaat ilişkisi olanların dava açma hakkına sahip olması iptal davasının hukuksal nitelikleri açısından zorunluluktur. Ayrıca idarenin hukuka bağlılığını belirlemek ve hukuk devletini gerçekleştirmek için de bu gereklidir.’’
Bu karara götüren dava, Ulaştırma Bakanlığı ile bir şirket arasında imzalanan cep telefonu lisans devir sözleşmesinin iptali için Kamu İşletmeciliğini Geliştirme Vakfı'nca açılmış, Danıştay Onuncu Dairesi'nce ‘‘Vakfın işlemle etkilenen meşru, kişisel ve güncel menfaati bulunmadığı’’ gerekçesiyle ehliyet yönünden reddedilmişti. Bazı işçi sendikalarının gönüllü desteğiyle yaşayan ve baş harfleriyle KİGEM adını taşıyan Vakıf, ‘‘dava konusu işlemin kamu hizmetini özel kesime gördürmeye yönelik bir imtiyaz sözleşmesi olduğunu, hizmetten yararlanan herkesin iptal isteme hakkı bulunduğunu’’ ileri sürmüş, ayrıca genel amaçları arasında ‘‘özelleştirme uygulamalarını izlemek ve değerlendirmek’’ amacının da yer aldığını belirtmişti. Danıştay'ın kararı, bu görüşleri haklı bularak davanın esasına girilmesini istiyor.
Dava dilekçesindeki ana düşünce şuydu: Genel olarak KİT diye anılan kamu işletmeleri, artık, velisiz sokak çocukları gibi, sahipsiz, savunmasızdırlar. Devlete egemen olanlar, kusurları düzeltmek şöyle dursun, satıp borç ödemek için, kuruluşları çöküşe ve çürümeye terk etmiştir. Çalışanların bir bölümü, devletin yapmadığını yaparak düzeltme çareleri önermek yerine, sendikalı olsalar da, duyarsız, umutsuz ve çaresizdirler. Sorunları çözmek için kamu işletmelerinin kamuda kalmasını savunma gereğini duyanlar bir vakıf kurmuşlarsa, onlara dava ehliyeti tanınmayacak da kime tanınacak? Sahipsiz sokak çocuklarının hakkını mahkemelerde arama yolu da mı kapalıdır?
‘‘Ciddi, makul ve manevi’’ bir menfaat ilişkisinin en az maddi bir kişisel menfaat kadar geçerli olduğunu gösteren bu son karar ne kadar alkışlansa azdır.
Paylaş