Paylaş
ÇEŞİTLİ kalınlıkta olurlar. Kıl inceliğinde olanı da vardır, bilinen bakır tel gibi olanı da. Genel akıma bağlanan araçları bozulmaktan, mahvolmaktan korurlar; aracın katlanamayacağı yoğunlukta akım gelince tel kopar, araç kurtulur. ‘‘Sigortası attı!’’ dedirten olay, sanıldığı kadar kötü bir durumu yansıtmaz; çoğu zaman, araç yeniden kullanılabilir olarak kalmış demektir.
Bozucu yoğunlukta akım geldiği halde atmayan sigorta, aracı bozar, görülecek iş uzun süre aksar.
İnsanların içlerinde de sigorta telleri vardır. Her ilişkide, her işte katlanılabilecek durumlarla katlanılamaz olanları birbirinden ayıran, kendine saygıyı yitirmiş, bitmiş, işe yaramaz hale gelmişlikten insanı koruyan.
Çünkü, öz saygısını yitirenin yaptığı işten kimseye hayır gelmez.
Kişisel sigorta tellerinin en çok önem kazandığı, en fazla tartışıldığı alan, politikadır. Politika, birlikte iş görmeyi, ortak çabayla iktidar ağırlığı elde edip ülkedeki durumları istenen biçimde gerçekleştirmeyi amaçlayan bir uğraş alanı. Böyle olduğu için, genellikle politikadaki kişisel sigorta tellerinin pek ince değil, sık atmayacak kalınlıkta olması istenir.
Ama, ne kadar kalınlıkta?
İnsanın temel inancıyla, dünya görüşüyle, benimsediği ideolojiyle açıkça çelişen durumlara da katlanmasını gerektirecek kadar mı?
Parti politikası belirli bir disiplini, yönetime uymayı, liderliğe saygıyı gerektirse de, karşılaşılan durumlar insanın kendi değerlerine uymasını, kendi iç disiplinini ve nihayet kendine saygısını sarsacak, başkalarının gözündeki gerçek saygınlığını yok edecek boyutlara varmışsa, teller bunlara da katlanmayı gerektirecek kadar mı kalın olmalı?
Yok, inançlar, dünya görüşleri ve ideolojiler için değil de, sırf iktidar nimetlerinden şöyle ya da böyle yararlanmak için politia yapılıyorsa, o başka.
Aynı şeyleri, siyasal yaşamın ‘‘kolektif aktörleri’’ olan partiler için de söyleyebilirsiniz.
Türkiye'nin bugünkü gidişinde kendilerine ‘‘sol’’ diyen partilerin katlanmakta güçlük çekmelerini gereken durumlar var. İktidarda ve muhalefette.
Ekonomik özüyle ANAP'ın ve dolayısıyla IMF'nin çizgisine tıpatıp uygun düşen, bu ülkenin çalışan insanlarını ve cumhuriyetçi kesimlerini tedirgin eden bir siyasal ortaklık, nasıl oluyor da adında ‘‘demokratik sol’’ sözcükleri bulunan bir partinin sigorta tellerinden geçebiliyor? Bir CHP, bu gidiş karşısında halk yığınlarını seferber edip ülkeyi hallaç pamuğu gibi atmadan nasıl durabiliyor?
Daha da önemlisi, bu gidişe partiler olarak katlanış ve tepkisizlikler karşısında neden o partilerin içindeki bireylerin sigortaları atmıyor?
Yahut, böyle durumlarda atması gereken teller, teker teker atmaya mahkûm kalmak yerine, niçin bir araya gelip o durumları değiştirecek güçte bir karşı akımın iletkeni olamıyorlar?
Paylaş