Paylaş
Genellikle ‘‘telekomünikasyon’’ denen elektronik haberleşmede ülkenin geleceğine ilişkin çok ilginç işler oluyor ve hep birlikte seyrediyoruz.
İşlerin nereye doğru gittiğini, nereye varabileceğini, izlenen modelin doğru olup olmadığını ve en doğru modelin ne olabileceğini pek düşünmeden.
Derinliğine düşünmeksizin seyredenler arasında bu işlerin temel sorumluluğunu taşıyan üç partili hükümet var.
Galiba, elektronik iletişim gibi ulusal güvenliği yakından ilgilendiren bir konuda pürdikkat kesilmesi gereken askeri çevreler de.
Ülkenin geleceği konusunda iktidar-muhalefet ayrımı yapmadan düşünmesi gereken hükümet dışı siyasal partiler de.
Parlamento dışındaki CHP de.
Damdan düşer gibi yalnız o parti üzerine düşmenin çeşitli nedenleri var.
Medyanın ‘‘tarihi ihale’’ dediği üçüncü GSM lisans hakkı ihalesini, İş Bankası ile Telecom-İtalia denen Avrupa'nın ikinci büyük dev şirketi kazandı.
İş Bankası'nın kurucusu, arkadaşlarıyla birlikte, Mustafa Kemal Atatürk.
CHP'nin kurucusu da o.
İş Bankası'nda Atatürk'ten devralınan hisselerden yüzde 28'i hálá CHP'nin elinde. Banka yönetim kurulunda o partiyi temsil eden dört üye var.
İş Bankası'nın kuruluştaki yaklaşıma yeniden dönmesi ve bir süredir izlediği ‘‘iştirakleri elden çıkarma’’ politikasından ayrılarak holdingleşmeye yönelmesi anlaşılır bir şey. Sermaye birikimini artırmanın yollarından biri de bu. Böyle bir yaklaşımla ulusal sanayinin gelişmesine yapılan katkı ortada.
Banka'nın bu özelliklerinden dolayı, telekomünikasyon gibi kritik bir alanda herkesi şaşırtan 2.5 milyar dolarlık bir miktarla ihaleye girişinin gerisindeki sermaye durumu herkesi ilgilendirmesi gereken bir konudur.
En başta, yalnız hissedar olarak değil, ‘‘sol, sosyal demokrat, halkçı, emekten yana’’ gibi sıfatları kendine yakıştıran bir parti olarak da CHP'yi.
Unutmamalı ki, İş Bankası sermayesinde en büyük pay, yüzde 45.16 ile Banka çalışanlarının ‘‘Sosyal Yardımlaşma ve Güvenlik Sandığı Vakfı’’nın. Deneyimli bankacılar, İtalyanların böyle bir işe rastgele giremeyeceğini ve görünürde yüzde 51'i Banka'ya, yüzde 49'u Telecom-İtalia'ya ait olan oluşum gerisinde Sandık hisselerinden bir bölümünü kendilerine satış vaadinin bulunabileceğini sezdiklerini söylüyorlar.
Telekomünikasyon alanı, yalnız gelecekteki ekonomik gelişmelerin candamarı olmakla kalmıyor, bir ülkedeki bütün bilgilerin en ince sırlara varıncaya kadar biriktiği ve ters amaçlarla da kullanılabilen bir alan oluyor. Bu açıdan bakınca, gelir getirici niteliği de son derece yüksek olan böyle bir alan için yerli ve bir ölçüde yabancı sermaye ile birlikte kamunun egemenliğini ve denetimini sağlayacak başka modeller de düşünmek gerekmez mi?
Acaba CHP bütün bu olayla ne ölçüde ilgili?
Hissedar ve ‘‘çalışanlardan yana’’ olduğunu söyleyen bir parti olarak.
Daha da önemlisi, ekonomik modelleri her şeyde önce kamu çıkarları açısından düşünmesi, oluşturması ve tartması gereken bir parti olarak.
Paylaş