Mümtaz Soysal: Serbestliğin zincirleri

Mümtaz SOYSAL
Haberin Devamı

Biteli nerdeyse bir hafta olacak; tepkiler, tartışmalar, yazılar hálá sürüyor. Seattle'daki Dünya Ticaret Örgütü toplantısı, beklendiğinden çok daha fazla çalkantı uyandırdı.

‘‘Anarşist’’ denen göstericiler sayesinde.

Beş yüz kadarı hálá tutuklu. İşgal edilip geçici ‘‘karargáh’’a çevrilen antreponun, kırılan cam çerçevenin soruşturulması da bitmedi. Ama, genellikle bu gibi sorunlardan habersiz yaşayan Amerikan toplumu ve onunla birlikte zenginler dünyasının başka ülkeleri, küreselleşmenin olumsuz etkileri konusunda birazcık bilgi sahibi oldular. ‘‘MAİ’’ denen ‘‘Çoktaraflı Yatırım Antlaşması’’ taslağı artık hiç anlaşılmayan bir bilmece değil: Dünya ticaretini büsbütün serbestleştirip büyük yabancı yatırımcılar karşısında yerli yatırımcıları korumasız bırakmanın yoksul ülkeler için ne anlama geldiği az çok tartışılmaya başlandı.

* * *

Bugün dünyaya kabul ettirilmeye çalışılan serbest piyasa ekonomisinin gerisinde ne gibi korumacılıkların yattığı da.

Örneğin, ABD'nin, işine gelmediği zaman, sözde ‘‘anti-damping’’ yasalarıyla çelik sanayiini veya makarnacılığını nasıl koruduğu, başka kıtalara serbest ticaret dersi veren Avrupa'nın tarım destekleriyle kendi çiftçisine nasıl kanat gerdiği Seattle'de bir kez daha ortaya döküldü.

Genetik oyunlarla meyve ve sebze türlerinin bozuluşu, hormonlu yiyeceklerin pazarları dolduruşu, başıboş serbestliğin çevreye zarar verişi de resmi görüşmelerin ve gösteri nutuklarının ana konularındandı.

* * *

İlginç bir şey oldu: Bir-iki günlüğüne Seattle'a gelen Başkan Clinton, serbest piyasa ekonomisiyle işçi haklarının ihlali arasındaki ilişkinin de Dünya Ticaret Örgütü'nce araştırılmasını, hatta işçi haklarına saygı göstermeyen ve bu arada çocuk işçi çalıştıran ülkelere karşı yaptırım uygulanmasını savundu. Belli ki, önümüzdeki başkanlık seçimlerinde Demokrat aday Al Gore için Amerikan sendikalarının desteğini almak amacıyla yapılan ve AFL-CİO Başkanı John Sweeney tarafından da desteklenen bir çıkıştı bu.

İlk bakışta şaşırtıcı olan, Hindistan, Brezilya ve Mısır gibi Üçüncü Dünya delegelerinin buna karşı koymasıydı. Onlar, kendi ülkeleri için işçi haklarından söz etmenin dışsatım mallarının pahalı üretilmesi ve dolayısıyla rekabet şanslarının azaltılması anlamına geleceğini savunmaktaydılar.

Acıklı olan da buydu: Piyasaların serbestliği ile emeğin korunması arasındaki çelişki.

* * *

Oysa, böyle bir çelişki yaratmayacak ve evrensel rekabet ortamında bile insanca çalışmanın koşullarını sağlayacak dengeli kalkınma modelleri de olabilirdi. Ama, artık bunlar üzerinde düşünmek ayıp sayılıyordu.

Belli bir dönemde planlı kalkınma ekonomisinin iyi örneklerini vermiş olan bir Türkiye, bugünün koşulları içinde de yeni modellerin öncüsü olamaz mıydı?

Yazarın Tüm Yazıları