Mümtaz Soysal: Mülkiye revizyonizmi

Mümtaz SOYSAL
Haberin Devamı

Dün, Ankara'daki Siyasal Bilgiler Fakültesi'nin kuruluş yıldönümüydü. Hafta sonuna rastlamasın diye bir gün önce yapılan kutlama töreninin bu defaki özelliği, 140 yıl gibi neredeyse bir buçuk yüzyıllık bir rakama ulaşılması.

Devletin yukarı düzeydeki görevlerine iyi eğitim görmüş insan yetiştirmek için Enderun'la başlayıp ‘‘Mekteb-i Mülkiye’’ye dönüşen geleneğin sonuçta üniversiteyle bütünleşmesi ilginç bir çizgi oluşturur. Kamu yönetiminin felsefesi ve temel değerleri bakımından dikkatle incelenmeye değer bir çizgidir bu. O çizgide devletin nitelik değiştirmesini de izleyebilirsiniz.

***

Zaten, bilgiye ve daha sonra bilime dayalı devlet yönetimi kurma düşüncesi bile insanlık tarihinin önemli adımlarından biri sayılır. Ne var ki, Almanların ‘‘devlet bilimleri’’ dedikleri donanımı insanlara vermekle iş bitmiyor. Önemli olan, o donanımın kullanılış tarzıdır.

Bu bakımdan, ‘‘ceberrut’’ devletin demokratik devlete dönüşmesi, keyfi yönetim yerine hukuk devletinin geçmesi ve insan haklarına saygılı olmakla yetinmeyen, o hakları gerçekleştirmek için ekonomik ve sosyal düzeni değiştirmeyi göze alabilen bir devlet anlayışına varılması, Mülkiye tarihi boyunca da izlenebilen bir evrim oluşturur. Sonradan resmi ya da özel üniversitelerde ‘‘siyasal bilgiler’’ adıyla kurulan fakültelerin ya da ‘‘kamu yönetimi’’ adıyla açılan bölümlerin hiçbiri böylesine anlamlı bir tarih çizgisine sahip değil.

***

Ama, bütün bu çeşit kurumları bekleyen bir olasılığı gözardı etmemek gerek: Yönetim bilimlerindeki evrimin yön değiştirerek önce yanıltıcı bir revizyonizme, sonra da çağdaşlık görüntüsü altında yeni bir gericiliğe dönüşmesi.

Mülkiye, belki, öbür kurumlara göre bu tehlikenin yine de en az söz konusu olabileceği bir yer. Ama, kimi mezunlarının siyasal yaşamdaki tutumlarına, basındaki davranışlarına, kısacası kamu yaşamındaki çizgilerine bakınca, orada bile aynı olasılığı görmek mümkün. Son dönemlerin beyin yıkayıcı eğitim çarklarından geçmiş elemanlarla doldurulan başka kurumlarda ve özellikle vakıf üniversitelerinde bu tehlike daha da büyük.

Tehlike, kamu yönetimini gereksiz sayma, yerine başka mekanizmaların ve kurumlarının konabileceğini sanma tehlikesidir. Bazen ‘‘devleti küçültme’’ adını alan, bazan ‘‘sivil toplum örgütleri’’ni öne çıkaran, bazen de neredeyse kamusal nitelikli her şeye karşı cephe alan bu anlayış şöyle bir çelişkiyi de kendi içinde taşıyor: Devleti ‘‘küçültmek’’ ve ‘‘sivilleştirmek’’ gibi çağdaş sayılan amaçların gerçekleştirilmesi için bile doğru dürüst bir devlet gerekli.

Böyle olduğu içindir ki, devletin kusurları görme ve düzeltme çabaları ile onun kamusal sorumluluğunu ve bu açıdan gerekliliğini inkár etme niyetlerini birbirine karıştırmamak gerekiyor. Revizyonizm, başlangıçtaki temel kavramlara bağlı kalındığı ölçüde yarar sağlar. O kavramlara cephe alan bir düzelticilik ise, döneklik olmasa bile, çağdaşlığı tersine çeviren bir geriye dönüştür.



Yazarın Tüm Yazıları