Paylaş
Sayın Başbakan Hindistan uçağına binerken, ‘‘Bu aşamada beni moral değerler bakımından en çok üzen olay ise, birçok milletvekilinin imzalarına sahip çıkmamış olmalarıdır’’ demiş.
‘‘Moral’’ sıfatını ‘‘manevi’’ anlamına mı kullanmış, yoksa ‘‘ahlaki’’ mi demek istemiş?
Felsefenin derin tartışmalarına girip ‘‘maneviyat’’, ‘‘ahlak’’ ve ‘‘etik’’ kavramları arasındaki farklara dalmadan ‘‘Hepsi aşağı yukarı aynı şey’’ diye işin içinden çıksanız bile, yine de açıklığa kavuşması gereken bir konu.
Söz, Anayasa değişikliği önerisine imza verip oylamada aleyhte davranmış olan milletvekilleri için ediliyor. Onlardan biri çıksa ve ‘‘Evet, öyle yaptım; değişikliği önermiştim, ama sonradan olanlara ve söylenenlere bakınca görüş değiştirdim ve vicdanımın sesini dinleyerek böyle oy kullandım’’ dese, kişisel dürüstlük açısından ne diyebilirsiniz?
Yahut, başka biri şöyle sorsa: ‘‘Değişiklik önerisi için 184 imza yetiyordu; bununla yetinmeyip parti zaptiyelerinin zoruyla sayıyı 407'ye yükseltmek, vicdanlar üzerinde manevi baskı kurmak değildi de neydi?’’
Öyle sorular ki, kesin yanıt bulmak için hayli zorlanır insan.
Ama, asıl ‘‘moral değer’’ tartışması, soruna ‘‘belirsiz felaket’’ tehdidi karıştırılınca ortaya çıkar. ‘‘Anayasa değişikliğine karşı oy kullananlar durum değerlendirmesi yaparken davranışlarının iki adım sonrasını görmeye çalışmalıdırlar’’ demek, ne demektir? Hele, bırakın iki adımı, bir adım bile ötenizi görmeyip bugünkü kargaşayı siz yaratmışsanız?
‘‘Biz görmeye çalışalım da, siz görüyorsanız söyleyin, ona göre davranalım’’ demek ve başa geleceği söylenen ‘‘felaket’’in tam olarak ‘‘Başbakan'ın istifası’’ olup olmayacağını bilmek milletvekillerinin hakkı değil midir? Sözün bağlayıcılığı, açıklığından belli olur. Belirsiz konuşarak korkutmaya çalışmak, yiğitliği moral değer saymasanız bile, önemli moral değerlerden olan dürüstlüğe sığar mı?
Yoksa, istifaya da omuz silkileceği endişesinden midir belirsizlik?
Vaktiyle az kişi söyleyip yazıyordu; şimdi çok kişi aynı fikirde: Zararın neresinden dönülse kár olduğu gibi, yanlıştan zamanında dönmek de doğruyu yakalamak demektir. Yapılmış işlemin, oylamalardaki usul aykırılıkları dolayısıyla zaten Anayasa Mahkemesi'ne kadar uzanan bir pamuk ipliğine bağlı olduğu şu durumda, Sayın Cumhurbaşkanı için ‘‘İstemem; cumhurbaşkanlığının süresi ve seçim tarzı da ileride daha ferah zamanda genişliğine düşünülsün’’ demekten, Sayın Başbakan için de yeni adayların kimler olabileceğini araştırmaya başlamaktan başka çare yoktur.
Bütün bunların hükümet bunalımı doğurmayacağını da söyleyerek.
‘‘Moral değerler’’in gereği de bu, ‘‘istikrar’’ dediklerine uygun olan da.
Üstelik, yeni uzlaşmalar peşinde koşup başka tepkiler yaratmadan ve bu çıkmaz yollarda büsbütün perişan olmadan.
Paylaş