Paylaş
Buket Uzuner, 1993 Yunus Nadi Roman Ödülü'nü kazanan romanında, Birleşmiş Milletler'in bir pilot projesi için ‘‘uzun araştırma ve özenli incelemeler sonucu’’ çeşitli ülkelerden seçilip toplanan ‘‘her anlamda seçkin seksen sekiz dünya vatandaşı’’nın öyküsünü anlatır. Kitabın bir yerinde, ‘‘Bizim gibilerin, normal insanların dünyasında çok fazla rahatsız edilmeden ve sipsivri göze batmadan yaşayabilmesi için, normallerin her gün oynadığı MIŞ GİBİ oyununu çok iyi kavraması bir zorunluluktur’’ dedikten sonra, kavramları sıralar:
MutluyMUŞ GİBİ yapmak.
AdilMİŞ GİBİ davranmak.
DürüstMÜŞ GİBİ konuşmak.
SeviyorMUŞ GİBİ bakmak.
İçtenMİŞ GİBİ görünmek.
HabersizMİŞ GİBİ yadsımak.
GörmeMİŞ GİBİ kaçmak.
Zevk alıyorMUŞ GİBİ sevişmek.
İlgileniyorMUŞ GİBİ dinlemek.
SorumluyMUŞ GİBİ göstermek.
GerçekMİŞ GİBİ duygulanmak.
TimsahMIŞ GİBİ ağlamak...
Aslına bakarsanız, roman kahramanına söyletilenin aksine, bu MIŞ GİBİ oyununu ‘‘seçkin’’lerin mi ‘‘normal’’lerden, yoksa ‘‘normal’’lerin mi ‘‘seçkin’’lerden öğrendiği pek belli değildir. Örneğin, enflasyonun düşüyorMUŞ GİBİ olduğuna inanıyorMUŞ GİBİ yıllarca yaşayıp gitmek, halk yığınlarının mı yukarı sınıflara öğrettiği bir oyundur? Yüksek ve kronik bir enflasyonla yaşamayı kendi çıkarlarına uygun bulan, zaten ranttan kazandığı parayı yine yüksek faize, repoya falan yatırarak hiç çalışmadan gül gibi geçinip giden, ama enflasyonun düşmesini istiyorMUŞ GİBİ konuşan ‘‘seçkin’’ bir zümre yok mu?
Hatta, sanayici ve üretici geçinenlerin bile geniş bir bölümü kazançlarını yatırıma, yani üretime yöneltmek yerine enflasyonist ekonomide yüksek faiz geliri sağlayan alanlara aktarmıyor mu? Şunu bunu üretir gözüken falanca holdingin genel bilançosuna baktığınızda kârların büyük bir kısmı, hatta bazı durumlarda yarıdan fazlası, rant gelirleri olmuyor mu?
Aynı şey, ‘‘seçkin’’lerin ‘‘normal’’lere verdikleri başka MIŞ GİBİ izlenimleri için de doğru değil midir?
Örneğin, Yeşil'i yakalamak istiyorMUŞ GİBİ davranmak ve arkasından, ‘‘Yerini biliyoruz; yarın yakalıyoruz!’’ diye davul zurnayla ilan edip kaçırdıktan sonra hayıflanıyorMUŞ GİBİ yapmak.
Ayşegül Tecimer'in ve benzerlerinin yurtdışına gidişlerine seyirci kaldıktan sonra, geri getirmek istiyorMUŞ GİBİ çabalamak.
Üstüne üstlük, artık böyle şeylere inanmayıp ‘‘Yapanın yaptığı yanına kâr kalıyor!’’ inancı yaygınlaşınca, şaşırıyorMUŞ GİBİ davranmak.
Böyle MIŞ GİBİ'lerle geçen beyhude ömürlerin insanlara verdiği isyan duygusu, her gözün görebileceği ve her kulağın duyabileceği kadar yaygın olduğu halde, artık yaşamla bütünleştiği için, aynı zamanda da hiç yokMUŞ GİBİ.
Uzuner'in romanına ‘‘Balık İzlerinin Sesi’’ adını verişi belki bundandır.
Paylaş