Paylaş
PAZAR günü, keyif kaçırma günü değildir elbet; ama, yine de akşama doğru ertesi günün tasaları ağır basıp keyifler kaçınca, insan farkına varmadan kendisini pazartesinin sıkıntısına hazırlamaya başlar.
Bu pazartesi, her zamankinden daha da can sıkıcı olabilir. Şokuna şimdiden hazır olmak gerek. Bir büyük depreme ya da bombardımana hazırlanır gibi.
Çünkü, yarın, 4 Aralık 2000, Türklere yeniden çullanma günü olacak.
***
Yaklaşık bir ay önce, 8 Kasım Çarşamba günü Cenevre'de olduğu gibi.
Ne olmuştu o gün?
Avrupa Birliği Komisyonu, Türkiye için Katılım Ortaklığı Belgesi'ni yayınlamış, Yunanlı üye Bayan Diamantopulu'nun o belgeye eklediği paragrafla Kıbrıs sorununun 2001 sonuna kadar çözüme bağlanması Ankara için öncelikli siyasal koşul durumuna getirilmişti.
Cenevre'ye konferansın başında ya da sonunda değil de tam o gün gelen Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri, Kıbrıs görüşmelerinde oluşturulmuş parametreleri tersine çeviren ‘‘sözlü’’ belgesini o saatlerde masaya koymuştu.
Eğer bir gün önce yapılan Amerikan seçimlerinin sonuçları da o sabah belli olup ilan edilebilseydi, tablo tamamlanacak ve görüşme masasını ablukaya almış olan Demokrat Parti yönetiminin hukukçuları, görevlerinin dört yıl daha süreceğinden emin olarak Kıbrıs Türkleri üzerindeki baskıyı artıracaklardı.
Hiç de basit bir rastlantı olmayan bu eşgüdümlü çaba başarısız kalıp Türk tarafının çöküşüyle sonuçlanacak bir çullanış yaşanmadıysa, Denktaş'ın direnişi ve Florida'nın oy kargaşası sayesinde yaşanmamıştır.
***
Yarınki çullanış, Türkiye para piyasasından altı milyar dolar çekilerek yaratılan çöküntü duygusu sonrasında geliyor. Dünya Bankası, zaten bu panikten yararlanan bir dayatışla üç büyük kamu bankasını satışa çıkaran yasayı kabul ettirmiş; tarım, konut ve esnaf kesimlerini çökertecek politikaların ilk adımını attırmıştır. Hafta sonuna doğru verilen ültimatom sonucu apar topar hazırlanan ve Türk Telekom'u yüzde 33 buçukluk ‘‘stratejik ortak’’ yönetimine terk eden bir başka karar da, hemen imzalamazsa ekonominin çöküşünden sorumlu tutulacakmış gibi bir hava yaratılarak cumhurbaşkanının önüne konmuş durumda.
IMF kadrosu, ürkütülmüş ekonomiyi tam anlamıyla teslim almanın son rötuşlarını yapmak için yarın yine Ankara'dadır. Yarın, aynı zamanda, Ermeni soykırımı kararlarının Batı parlamentolarınca yağdırıldığı haftaların ardından, Avrupa Birliği Bakanlar Konseyi'nin Katılım Belgesi'ni gözden geçireceği ve Kıbrıs, Ege, Güneydoğu sorunlarında dayatılan koşullara son şekli vereceği gün olacak.
Tıpkı 8 Kasım'da olduğu gibi, çeşitli konulardaki aldatma, oyalama, bastırma, bunaltma ve teslim alma çabalarının dönüp dolaşıp aynı günde düğümlenmesi, küçümsenecek basit bir rastlantı değildir.
Bu uyumlu ve eşgüdümlü çabalar karşısında dağınık, bilinçsiz, tepkisiz kalmanın, hele onlara çanak tutmanın affedilecek bir aymazlık olmayışı gibi.
Paylaş